Karanlık bir çarşaf gibi her yeri sarmıştı. Berrak gökyüzünde yıldızlar göz kırpıyordu. Genç kız yorgun adımlarla eve vardığında babasına atının durumunu anlatmıştı. Ama paralı askerden kimseye bahsetmemişti. Çünkü bahsetse biliyordu ki bir daha babası oraya gitmelerine izin vermezdi. Zaten oraya gitmelerini istemiyordu. Orası yasak bölgeydi.
Akşam namazını kılıp annesinin yanında biraz oturmuş, havadan sudan sohbet ettikten sonra mutfakta olan ablalarının yanına gitmişti.
İki ablası sohbet ederek akşam yemeğinin hazırlıklarını yapıyordu. Küçük ablası Mahra onu fark ettiğinde ona takılarak "Lina, yarışı yine kaybettin." Dedi.
Mahra'nın onunla dalga geçmesi üzerine sinirle dişlerini sıktı. Yemek için eline aldığı elmayı ona fırlatma isteğiyle dolmuştu. Ama yapamazdı. Kendisini tutmalıydı. Öfkesini yenen, asıl kazanan değil miydi? Ablasına küçümseyici bir ifadeyle baktı. Onu kıvrandıracaktı.
"Beni orada yalnız bıraktın Mahra. Başıma bir şey gelseydi sorumluluğunu alacak mıydın?"
Lina'nın söylediklerini duyan evin büyük kızı Ayşe endişeyle kardeşlerine baktı. Mahra, umursamaz bir edayla işini yapmaya devam ediyordu. Lina ise elindeki elmayı yemek yerine, her an Mahra'nın kafasında parçalayacakmış gibi duruyordu.
"Mahra, Lina'yı orada yalnız mı bıraktın? Orası bize yasaklanan bölge. Kardeşinin başına bir şey gelecek diye hiç mi korkmadın?"
Aişe'nin sitemle konuşması, Mahra'nın sinirlerini bozmuştu. Asi bir tavırla omuz silkti.
"Başının çaresine bakabileceğini biliyordum. Çocuk değil."
İri gözlerini Lina'ya dikerek alayla gülümseyip mırıldandı.
"Korktun mu?"
Lina sinirle küçük bir kahkaha attı. Mavi gözlerini hayretle Mahra'nın yüzüne dikti, gözlerinde bir parça endişe, korku, şefkat aradı.
"Tabiki korkmadım. Bana yüzünü aç diyen silahlı bir erkeği sıska yumruklarımla nakavt edebilirdim ne de olsa."
"Lina!" İki ablasının da aynı anda bağırmasıyla Lina derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı.
"Nasıl, orada silahlı birini mi gördün? Siyonist askerlerden miydi yoksa paralılardan mı?"
Mahra'nın biraz önceki ifadesiz yüz ifadesi tamamen uçup gitmiş, gözleri korkuyla bezenmişti. Sorduğu sorulara Aişe cevap vermişti.
"Paralılardan olmalı. Çünkü Musab o bölgeyi daha çok paralıların kontrol ettiğini söylemişti."
Lina ablasının söylediğini desteklercesine kafasını salladı. "Evet, paralılardandı. Tipi Asyalılara benziyordu. Fatma'nın izlediği şu dans eden Asyalı çocuklara."
Son söylediğiyle gülerken iki ablasının da yüzündeki korku dolu ifadenin geçmediğini gördü.
"Ben özür dilerim Lina. Bana hemen yetişeceğini sanmıştım. İyisin ya, başına bir şey gelmedi değil mi?"
Mahra, yaptığının bu şekilde sonuçlanacağını bilseydi Lina'yı beklerdi. O an onun tek düşündüğü Lina ile girdiği eve ilk kim varacak yarışmasını kazanmaktı. Yasak bölgede olduklarını, siyonist askerlerin olduğunu tamamen aklından çıkarmış, kendini küçük eğlencelerine kaptırmıştı.
Lina, Mahra'nın gerçekten üzgün olduğunu görünce bunun ona yeterli olduğunu düşündü. Daha fazla ona eziyet etmemek adına gülümsedi.
"Neyse bir şey olmadı zaten. Paralı, yüzümü açmam için çok zorlamadı. Hatta Esved'in ayağını görünce yardım etmeyi teklif etti. Ben kabul etmeyince de seni bir daha burada görmeyeyim diye tehdit edip bıraktı ödlek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİNA
Genç KurguLina arkasına dönüp baktığında onu bıraktığı yerde dizlerinin üzerine çökmüş, kendisine baktığını gördü. Aralarında bir hayli açılmış mesafeden dolayı yüzünü net göremese de toprağa bulandığını ve bakışlarındaki hayal kırıklığını seçebiliyordu. Kalb...