"Bir Filistinliyi mi bulman lazım?"
Sinirleri iyice gerilen Dylan sabırsızca kafasını sallayarak cevap verdi.
"Bunun nesini anlamadın Theo? Filistinli birini bulmak istiyorum."
Theodore şaşkınlıkla yukarı kalkmış kaşlarını indirip yüzüne küstah bir gülümseme yerleştirdi.
Dylan, Theodor'un yüzündeki gülümsemeyi fark edince ona güvenmekle hata yapıp yapmadığını tekrar tekrar sorguladı. Ancak başka çaresinin olmadığını biliyordu. Onu kendi başına bulmaya çalışması imkansızdı. Thedore'nin eli kolu uzundu. Dişlerini sinirle sıkıp ondan gelecek cevabı bekledi."Tamam kolay. Bana soyisim ver, on dakika içinde kütüğüne kadar her şeyi elinde olur."
Dylan, aldığı cevapla biraz da olsa hafiflediğini hissetti. Şimdi onu bulma ihtimali artmıştı. Ama başka bir sorun daha vardı. Kızın soyadını bilmiyordu. Acaba sadece ismi işe yarar mıydı?
"Elimde sadece isim var. Kızın ismi işe yarar mı?"
"Kız mı? Yoksa sen Filistinli bir kıza mı taktın? Onu beğendin mi yani?
Theodore'un kocaman açılmış gözleri ve sesine yayılmış tiksintiyle Dylan, bıkkın bir hâlde kafasını iki yana salladı.
"Hayır, öyle bir şey yok. Sana sebebini söyleyemem. Yardım etmeyeceksen de etme. Sana kalmış."
"Pekâlâ, sana yardım edeceğim. İsmi söyle!"
Dylan, sıkıntıyla nefesini verip o ismin dudaklarından dökülmesine izin verdi.
"Lina."Theodore zoraki bir gülümsemeyle "Tamamdır." Dedi.
Karşısındaki Amerikan askeriyle iyi geçinmeye kendini ikna etmişken Filistinli bir kızı araştırması hiç hoşuna gitmemişti. Eğer onlara ihanet ettiğini sezerse ona bunun bedelini zevkle ödetecekti. Avucundaydı ne olsa.
Dylan içindeki sıkıntıya rağmen kızı göreceği için bir nebze olsun sevinebiliyordu.
Theodore'nin telsizini cebinden çıkarıp çadıra doğru yürümesiyle Dylan yıllar sonra ilk kez tekrar tanrıya dua etti. Filistinli kızı sağ bulmak umuduyla dua ediyordu."Sana söz veriyorum iyi tanrım. Eğer köpük kız yaşıyorsa, bir ay boyunca düzenli olarak kiliseye geleceğim. Sana söz veriyorum. Lütfen onu bulmama izin ver."
Yarım saat geçmişti ki Theodore elinde birkaç kağıtla çadırdan çıkıp Dylan'a doğru gelmeye başlamıştı.
Dylan onu fark edince oturduğu yerden doğrularak sabırsız bir sesle sordu.
"Bir şeyler bulabildin mi Theo?"Theodore yanına varınca kendini beğenmiş bir gülümsemeyle ona cevap verdi.
"Benden kaçar mı Colley, tabiki buldum. Ama bulduklarım hiç hoşuma gitmedi söyleyeyim sana."Dylan içindeki heyecanı bastırmaya çalışarak sabırsızca kağıtları almak için elini uzattı. Theodore'nin da yüzü, ukala gülümsemesini kaybetmiş ciddi bir ifadeye bürünmüştü.
Kafasını iki yana sallayarak kağıtları Dylan'dan uzaklaştırdı.
"Hayır, sana bu dosyayı vermeyeceğim. Eğer sebebini söylersen veririm."Dylan aldığı cevap karşısında öfkesine hakim olmak için ellerini sıkıca yumruk yaptı. Öfkesini gizleyemediği sesiyle tane tane konuştu.
"Sana baştan sebebini söylemeyeceğimi söylemiştim. Şimdi şu saçmalığı kesip ver şu kağıtları!"
Theodore, İbranice bir şeyler mırıldandı. Dylan hiçbir şey anlamamıştı ama yüz ifadesinden iyi şeyler söylemediği belli oluyordu. Korkak olduğunu birkez daha kanıtlıyordu işte. Dylan'ın bilmediği dilde ona kızgınlığını dile getiriyordu.
"Al bakalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİNA
Novela JuvenilLina arkasına dönüp baktığında onu bıraktığı yerde dizlerinin üzerine çökmüş, kendisine baktığını gördü. Aralarında bir hayli açılmış mesafeden dolayı yüzünü net göremese de toprağa bulandığını ve bakışlarındaki hayal kırıklığını seçebiliyordu. Kalb...