."İyi olacaksın. Korkma güvendesin, yanındayım Lina."
Genç kız kulaklarına dolan uğultulu sesleri anlamaya çalışıyordu ama zihni pusluydu. Neler olduğunu idrak edemiyordu. Anlamak istercesine etrafına bakmaya başladı. Kulaklarına ulaşan sesin sahibine baktığında karaltıdan başka bir şey göremedi. Neler olduğuna anlam veremiyordu. En son hatırladığı şey Aris denen yaratığın ona verdiği ilaçtı. O ilaçtan sonra düşünme yetisini kaybetmiş gibiydi. Hiçbir şeye odaklanamıyordu. Hiç hissetmediği gibi tuhaf hissediyordu. Beyninin içinde lavlar varmış gibi kafasının içi yanıyordu. İçinde olduğu hayal alemi ona çok yabancıydı. Hem kahkahalarla gülmek istiyor hem de deli gibi ağlamak istiyordu. Bu aşina olmadığı yabancı duygudan nefret etmişti. O adamın ona zorla yaptığı iğnenin etkisinde olabilir miydi? Koluna batırılan şırınganın içindeki yeşil sıvı damarlarına nüksettiği andan beri içinde havai fişekler varmış gibi hissediyordu.
''Lina gözlerini açık tut, kendine gel!"
Uğultulu sesle gözlerini açıp yanı başındaki siluete odaklanmaya çalıştığında bir insan yüzü belirdi. Dudakları hareket ediyordu, Lina'ya bir şeyler söylüyordu. Ama Lina ne söylediğini anlayamıyordu. Tüm dikkatini konuşmasına vermeye çalıştığında Arapça konuşmadığını anlamıştı ve bu bedenine yeni bir korku dalgasının hükmetmesine sebep oldu. Yine o gelmiş olmalıydı, ona ilaç verecekti. Lina kafasını bulandıran o ilaçtan almak istemiyordu. Acı dolu bir inilti dudaklarından koptu.
"Lina, beni duymuyor musun?"
Omzunda hissettiği dokunuşla Lina kollarına sarıldı. O iğneyi yapmasına izin veremezdi. O zehri vücuduna almak istemiyordu. Bu olmamalıydı.
Dylan, Lina'nın çığlık atıp savunmasız bir şekilde kollarını sarmasına şaşkınlıkla baktı. Hiçbir şeyden korkmuyormuş gibi görünen o yaban ceylanı gitmiş, yerine savunmasız korunmaya muhtaç bir kız gelmişti. Sadece parmak uçlarının omzuna değmesiyle Lina'nın korku dolu çığlıklar atması genç adamı hayrete düşürmüştü.
Dylan aralarında belli bir mesafe bırakarak gözlerinin içine bakmaya çalıştı. Ama kız inatla gözlerini ondan kaçırıp onunla göz teması kurmayı reddediyordu.
"Lina korkma benden lütfen, sana zarar vermeyeceğim. Seni almaya geldim. Seni evine götüreceğim. Bana güvenmelisin."Lina bacaklarını karnına doğru çekmiş, elleriyle kollarını sıkıca sarmış halde bir geri bir ileri sallanıyordu. Dylan'ı duymuyordu bile. Onun Aris olduğunu sanıp kollarını korumaya odaklanmıştı. Çünkü kollarını açıkta bulduğu an iğneyi saplıyordu. Lina'nın uyuşmuş beyni, bunun en iyi çözüm olduğunu düşünmesine sebep oluyordu.
Dylan neler olduğunu anlamıyordu. Kız onu duymuyormuş gibi davranıyordu. Genç adam, kendisine daha fazla hakim olamayarak kızın çenesini tutup onu sabit durmaya zorladı. Lina rahatsızca yerinde kıpırdansa da tükenmişliğinin ve öğrenilmiş çaresizliğinin verdiği duyguyla genç adama engel olamıyordu.
Dylan, Lina'nın kızarmış gözlerini görünce neler olduğunu anlamıştı. Hızla elini Lina'nın çenesinden ayırarak ayağa kalktı. Sinirle teneke varillere tekme attı. Issız depoda büyük bir gürültünün kopmasına neden olmuştu.
Doğru dürüst görmediği güzel yüzü çürükler içindeydi. Elmacık kemiği morarmış, mavi gözlerinin etrafı kırmızı çizgilerle kan çanağına dönmüş gibiydi.
Bunun hesabını soracaktı. Köpük kızının bu halde olması kendi hatasıydı. Gözünden akan bir damla yaşı hırsla silip savunmasız minik bir kuş gibi duran kıza doğru gitti. Yavaşça eğilip yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya başladı."Lina, hadi eve gidelim. Korkma, senin için geldim ben. Yanındayım, güvendesin artık."
Yüzü acının izleriyle kaplanmış olan genç kız kendisine hiçbir tepki vermiyordu. Dylan acı içinde yutkunup kırılacak cam misali, dokunmaya korkarmışçasına onu kucağına alıp ayağa kalktı. Lina elleriyle sıkıca sardığı kollarını bırakmış, onu taşıyan genç adamı engellemeye çalışıyordu. Ama bu başarısız bir mücadeleden ibaretti.
Dylan, kucağında güçsüzce çırpınan kıza bakmak istemiyordu. Onu bu hâlde görmek fena hâlde canını sıkıyordu. Eğer Lina'nın rahatsız olmayacağını bilseydi, bu deponun içinde ona sıkıca sarılıp gözyaşları bitene kadar onunla birlikte ağlardı. Fakat biliyordu ki bu genç kıza daha çok acı verecekti. Bu yüzden madden yanında olmadan onun için ruhen ağlayacaktı.
Lina'nın kafasının geriye doğru düşmesiyle Dylan telaşla bakışlarını ona yöneltti. Alnında ter damlacıkları birikmişti. Kriz geçiriyor olmalıydı. Dylan acele etmesi gerektiğini anlamıştı. Hiç olmadığı kadar hızlı adımlarla yürümeye başladığında dişlerini sıkarak acıyla haykırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİNA
Teen FictionLina arkasına dönüp baktığında onu bıraktığı yerde dizlerinin üzerine çökmüş, kendisine baktığını gördü. Aralarında bir hayli açılmış mesafeden dolayı yüzünü net göremese de toprağa bulandığını ve bakışlarındaki hayal kırıklığını seçebiliyordu. Kalb...