26- Katil

1.7K 203 24
                                    

Genç kız, içindeki duygu karmaşasına daha fazla dayanamayıp kirpiklerinde asılı kalan göyaşlarının yanaklarından çenesine doğru yuvarlanmasına sebep oldu. Dylan, Rebekah'ın neden ağladığını anlamıyordu. Ağlamasını gerektirecek bir durum olduğunu sanmıyordu ki sadece gerçekleri söylemişti. Yanlış bir şey yapmadığını düşünse de kız onun yüzünden ağlıyordu. Bu durum onu rahatsız ediyordu. Ağlayan kızlara dayanamazdı. Şimdi bu durum da gerilmesine sebep olmuştu. Sakinleşmesi için koluna hafifçe dokunup rahatlatıcı bir şeyler söylemeye çalıştı.

"Rebekah, neden ağlıyorsun? Seni üzmek istememiştim. Sadece gerçekleri dile getirdim. Yine de seni üzdüysem özür dilerim."

Rebekah, kolunu parmaklarından kurtarıp elinin tersiyle yanaklarını silmeye çalıştı. Dylan gülümsemeye çalışarak yüzüne baktı.
"İyi misin?"

Rebekah duyduğu soruyla bakışlarını Dylan'ın çekik gözlerine dikti ve kafasını iki yana salladı.
"Hayır, iyi değilim Dylan. Sana yakın olmakla hata ettiğimi düşünüyorum."

Dylan'ın dudakları alayla iki yana kıvrıldı. Rebekah'ı hiçbir şekilde rahatsız etmemişti. Aksine kendisiyle arkadaş olmaya oldukça hevesli olan oydu. Şimdi bu şekilde davranması çocukçaydı. Dylan sabrının sonuna geldiğini hissederek sordu:
"Neden?"

Rebekah çocuğun kendisiyle dalga geçtiğini sanarak elinde erimekte olan dondurmayı sinirle duvarın dibine fırlattı.
''Nedeni ortada değil mi? Senin yüzünden Fatma'ya yalan söyledim. Ona ihanet ettim anlıyor musun?"

Dylan kolundan tutup her kelimesinin üzerine basa basa konuştu. Sabrı taşmıştı.
"Rebekah! Yalan söylemeni ben istemedim. Filistinli arkadaşınla beni tanıştırmanı da, hatta o aptal düğüne götürmeni de ben istemedim. Her şeyi sen kendin yapmak istedin, ben de sana ayak uydurdum. İlk defa bugün sen değil de ben seninle görüşmek istedim. Öncekilerin hepsi senin isteğinle oldu. Şimdi neden böyle yapıyorsun? Yoksa vicdan azabı mı çekiyorsun?"

Rebekah, duydukları karşısında buz kesmişti adeta. Söyleyecek hiçbir sözü yoktu. O haklıydı. Tüm bunların sorumlusu kendisiydi. Onu Fatma ile tanıştırmayı kendisi istemişti ve tabi gezgin olduğuna dair yalanı da kendisi söylemişti. Hissettiği suçluluk duygusuyla ne yapacağını bilemedi ilk başta. Ama sonra bir şeyler yapması gerektiğini idrak ederek aceleyle konuşmaya başladı. Dylan ile arkadaşlığını kaybetmek de istemiyordu.

"Özür dilerim. Senin Samir gibi biri olmadığını biliyorum. Elbette burada olmanın sebepleri vardır. İsteyerek burada olmadığını öğrendiğim için sevinmem gerekiyordu. Ama ben senin adına üzülüp sinirlendim. Anlık bir öfkeyle ağzımdan saçma sapan şeyler çıktı. Üstelik Fatma'ya yalan söylemek zorunda kaldığım için de içim hiç rahat değil. Şimdi diyeceksin öyleyse yalan söylemeseydin. Ama yapmak zorundaydım. Ben bile seni anlamakta güçlük çekerken o seni asla anlayamazdı. Seni acımasız bir katil olarak yargılardı. Böyle olmasını istemedim. Sen isteyerek insanlara zarar verecek biri değilsin. Beni hiç tanımamana rağmen Samir'in yanında nasıl koruduğunu gördüm. Sen iyi birisin. Bu yüzden seninle arkadaş olmak istedim. Lütfen beni affet."

Dylan, Rebekah'ın söylediklerinin arasından sadece tek bir kelimeye takılmıştı. Katil! Bir katil miydi? Birebir kimseyi öldürmüş olmasa da katillerin yanındaydı. Onların ordusunda, onlara hizmet ediyordu. Dolaylı da olsa eli kanlı bir katildi. Dylan bu acımasız gerçekle nasıl başa çıkacağını bilmiyordu. Duvara sırtını vererek yere oturdu. Tüm gücü tükenmiş gibi hissediyordu.
"K-katil miyim ben?"

Titreyen dudaklarından doğru olmamasını dilediği tek bir cümle çıkmıştı. Rebekah bu haline şaşkınlıkla baktı. Bir savaşın içinde olduğunun, insanları öldürmek için eğitildiğinin farkında değil miydi? Üstelik savaştığı kişiler kendi topraklarında yaşamak isteyen masum bir halktı. Zihninde onu teselli edecek cümleler aramaya çalıştı. Ona doğru eğilip elini tutarak ciddi ve yumuşak bir sesle konuşmaya başladı:

LİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin