"Kanıtla!"
Genç adamın kara gözleri o kadar sert bakıyordu ki biraz daha bakmaya devam ederse karşısındaki çocuğu yakıp yok edecekmiş gibiydi.
Öfkeli ses tonunu biraz daha yükselterek tekrar konuştu.
"Bana bu işle bir ilgin olmadığını kanıtla!"Dylan, hafif burun kemerini sıkarak küçük odada bakışlarını gezdirdi. Gözleri duvarda duran küçük kitaplıktaki kalın kitaplarda biraz oyalansa da sonunda muhattabını bulup yüzünde durdu. Çatık kaşlarıyla kendisine bakıyordu. Bıkkınca bir nefes vererek konuştu.
"Bu işle bir ilgim olsaydı eğer burada olmazdım. Canıma susamış olamam değil mi?"
Zeyd, çocuğun fazla sakin çıkan sesiyle gerginliğinin arttığını hissediyordu.
Kendisi bu kadar gerginken muhattabının rahat halleri fena halde canını sıkmıştı. Lina'dan hiçbir haber alamamaya devam ederse çıldıracaktı."Sana güvenmiyorum. İşbirliği yaparak bizi yanlış yönlendirmeyeceğin ne malum? Onu kaçıranın gerçekten sen olmadığını ispatlaman gerekiyor."
Zeyd ellerini kıtlatırken Dylan'a bakmadan sözlerinin devamını getirdi.
"Bana kalırsa hemen şurada ağzına burnuna iki tane geçirseydim onu çoktan bulmuştuk gibi geliyor ama..."Dylan, Zeyd ile arasındaki mesafeyi kapatıp karnına sert bir darbe indirdi. Zeyd beklemediği bu ani atakla iki büklüm olurken bu kez Dylan öfkeyle ona bakıyordu. Artık sabrı taşmıştı. Lina için deli gibi endişlenirken bu çocuğun kaprislerini daha fazla çekemeyecekti.
"Sana Lina'yı korumak istediğimi söylemiştim. Kaçırıldığını öğrendiğimden beri, onu bulmak için elimden geleni yapıyorum. Ben bu kadar çabalıyorken seninle uğraşacak değilim. Rebekah'ın aklına uyarak buraya geldim. Ama görüyorum ki sizin yardımınıza ihtiyacım yokmuş. Onu tek başıma bulacağım."
Dylan sinirle kapıyı açıp odadan çıktı. Zeyd, duvarın dibine oturup yenilgiyle kafasını ellerinin arasına aldı. Lina'yı bulmak için her şeyi yapmaya razıydı. Ama kalbinden geçen; bu işin arkasından Dylan'ın çıkması ve ona yaptığının bedelini ödettirme isteğiydi. Fakat şimdi emin olmuştu, çocuk samimiydi. Lina'yı bulmak için çabalıyordu. Bu onu sinirlendirse de Lina'yı bulmak her şeyden daha önemliydi. Bu yüzden hatasını telafi edip işbirliği teklifini kabul etmeliydi. Önemli olan Lina'ya bir zarar gelmeden önce onu bulmaktı. Kim tarafından veya nasıl buldukları önemli değildi.
Ayağa kalkıp hızlı adımlarla odadan çıktı.
"Hey, çekik göz bekle!"Bahçeye çıktığında Dylan'ın, Üzeyir ve Musab'ın yanında olduğunu gördü. Aceleyle basamakları inip yanlarına gitti.
''Musab bir şeyler bulabildiniz mi?''
"Hayır Zeyd, hiçbir iz yok. Sanki yer yarıldı da Lina içine girdi gibi. Ulaşabildiğimiz her yere baktık, haber gönderdik. Tutuklanmış olma ihtimalini bile araştırdık ama nafile hiçbir iz yok."
Musab son cümlesini söylerken Zeyd çaresizce olduğu basamağa çöktü. Musab'ın sesi uzaktan geliyor gibiydi.
"Dylan da bizimle işbirliği yapacak."Zeyd hiç sesini çıkarmadan Dylan'a baktığında Üzeyir yüzünü ekşiterek konuştu.
''Zeyd, yoksa sen de mi ona güvenebileceğimizi düşünüyorsun?"Zeyd ile Dylan'ın gözleri kesiştiğinde Dylan omuz silkti.
"Sizinle veya siz olmadan onu bulacağım.""Peki senin hain olmadığından nasıl emin olacağız?''
Zeyd Üzeyir’e küçük bir bakış atıp hafifçe boğazını temizleyerek diline ağırlık yapan sözcüklerin ağzından çıkmasına izin verdi.
"Ben bu konuda ona kefilim Üzeyir. Bu işte onun parmağı yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİNA
Teen FictionLina arkasına dönüp baktığında onu bıraktığı yerde dizlerinin üzerine çökmüş, kendisine baktığını gördü. Aralarında bir hayli açılmış mesafeden dolayı yüzünü net göremese de toprağa bulandığını ve bakışlarındaki hayal kırıklığını seçebiliyordu. Kalb...