42- Onunla Dopdolu

1.3K 199 60
                                    

Genç adam kırılan kalbiyle içeri giren genç kızın arkasından bakakalmıştı. Yaşlarla parlayan gözlerini yere dikip sakinleşmeye çalıştı. Bu kadar ağır sözler işitmeyi hak etmemişti. Belki haddini aşmıştı. Ama tek istediği onu korumaktı. Onu en sevdiklerinden korumaya çalışmak aptalcaydı belki de. Ama yine de o an bunu düşünememişti. Sadece ağlamasına dayanamamıştı. Onun öylece savunmasız bir şekilde ağladığını görmek kalbini acıtmıştı. Bakışları yerdeki taşlarda gezinirken Aişe'nin yerden toplamaya çalıştığı fotoğraflar dikkatini çekti. Merak ve korku içinde Aişe'nin yanına gidip bir şey söylemesine fırsat vermeden elinden fotoğrafları aldı. Fotoğrafları görmesiyle gözlerinde birikmiş olan yaşlar firar edip çenesinden aşağıya yuvarlanmıştı. Tüm bu karmaşanın sebebi bu fotoğraflar mıydı? Parçalamak istercesine tuttuğu bu kağıt parçaları yüzünden cennet hurması perişan olmuş ve akabinde onu da cayır cayır yakmıştı. Dişlerini her an kıracakmış gibi sertçe birbirine bastırıyordu. Fotoğrafları sinirle yere fırlatıp bahçede kendisini izleyen gözlere baktı ve öfkeyle bağırdı.

"Neden ona güvenmeyi seçmiyorsunuz? Lina böyle bir şey yapmaz! İşin aslını ona sorup öğrendiniz mi? İki fotoğraftan mana çıkarıp ne olduğunu anlamaya çalışmadan onu yargılıyorsunuz.''

Elinin tersiyle sertçe yüzündeki ıslak yaşları silip kafasını iki yana salladı. Eğer utanmıyor olsaydı taşlı zemine çöküp hüngür hüngür ağlayacaktı. Fakat içindeki o erkeklik gururu bunu yapmasına engel oluyordu. Sinirden titrerken konuşmaya devam etti.

"Biz ailesi olarak ona güvenmeyip arkasında durmazsak Lina ne yapacak? Gidecek başka kapısı var mı? Ona güvenmeliyiz. Kolay şeyler yaşamadı. Kaçırıldığında ona yardım eden o çocuktu. Belki de ona duyduğu minnet yüzünden sadece teşekkür etmiştir. Bunda yanlış bir şey yok. Onu yargılayıp incitmeniz asıl yanlış olan.”

Sesi sonlara doğru sesi kısık çıkmıştı. Sanki kendisini de ikna etmek istermiş gibiydi. Lina'ya güveniyordu. Onun yanlış bir şey yapmayacağına inanıyordu. Fakat içinde engel olamadığı bir şüphe nüvesi vardı, dallanıp budaklanmadan yok etmeliydi.

"Bir Siyonist ile konuşmasında yanlış bir şey yok diyorsun yani. Toysun Zeyd toy. Benim nazarımda Siyonistlerle oturup sohbet eden herkes Filistin'e ihanet etmiştir. Bu canımdan can evladım olsa bile.”

Amcasının sert sesi itiraz duymak istemiyordu. Eve doğru adımlamadan hemen önce bahçedeki herkese bakıp tekrar Zeyd’e döndü. Onaylamaz, soğuk bakışlarla konuştu.

"Unutmadan bu konu bizim aile meselemiz oğlum. Hiçbirinizin daha fazla müdahale etmesini istemiyorum selametle."

Amcası kimsenin bir şey söylemesine fırsat vermeden eve girdikten sonra Aişe Zeyd'e minnetle gülümseyip annesinin koluna girerek onunla birlikte eve girdi. Üzeyir, ağlayan Fatma'nın omzuna kolunu atıp Zeyd'e bakarak gözlerini devirdi. Mangal yüreği bir gün onu yakıp yok etmeseydi iyiydi. Ardından Musab'a bakıp Zeyd'in biraz önce fırlattığı fotoğrafları topladığını görünce boşta kalan eliyle omzunu patpatlayarak konuştu.

"Musab sen de eve gir. Biz de gidiyoruz. Hadi Zeyd hadi cesur yürek.''

Fatma, Üzeyir'in karnına dirseğini geçirince Üzeyir homurdanarak ondan ayrıldı. Ardından Zeyd'in koluna girip kendisiyle birlikte onu da dışarı çıkardı. Sessizce karanlık sokakta ilerlerken sinirli sesi ortama doldu.

"O paralı askere güvenmemiz gerektiğini söylemiştim. Onun yüzünden düştüğümüz hâle bak! Sen de neden Mahmut amcanın gözünün içine bakarak onu azarladın ki Lina sana kızdı yine. Fazla cesaret bir şeye zarar derler ama terbiyem müsade etmiyor açıkça söylemeye.’’

Zeyd bozuk olan moraline rağmen Üzeyir’e sataştı.

 “Ağır abilikten sıkılıp komik olmaya mı çalışıyorsun sen?”

LİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin