Bütün hücreleri öfkeyle dolup taşmıştı. İradesine hakim olamıyordu. Bunu neden yaptığını aklı almıyordu. Bir insanın bir başka insanı incitmekten zevk almasını anlayamıyordu. Daha fazla yerinde duramayıp damarlarında dolaşan öfkenin etkisiyle aceleyle odasından çıktı. Etrafı tararken arkadaşlarıyla birlikte oturan Theodore'yi gördü ve hiç beklemeden ona doğru yürüdü. Göğsüne sert bir tekme savurup sırt üstü yere düşmesini sağladı. Ama bu hamle öfkesini dindirmek yerine daha da körüklemişti. Theodore'nin bir girişimde bulunmasına fırsat vermeden vücuduna tekmeler savurmaya devam etti. Elijah ve Isaac onu engellemeye çalışsalar da başarısız olmuşlardı. Zach, onu belinden tutup geriye doğru çekmeye çalışırken aynı zamanda kendine gelmesi için bağırıyordu.
"Dylan kafayı mı yedin? Ne yapıyorsun? Sakın ol! Onu öldüreceksin."
"Dur Colley, yeter artık!''
Dylan'ı Theodore’den uzaklaştırmayı başardıklarında genç adam transa girmiş gibi sayıklıyordu.
"Yalancı dilini kesmeliydim.""Kimseye bir şey söylemeden Theodore'yi revire götür Isaac."
Isaac yerde yüzü kan içinde kalmış adamı kaldırıp oradan uzaklaşırken Dylan, Zach ve Elijah ile yalnız kalmıştı. Elijah, Dylan'ın yakasından tutup onu sürüklemeye başladı. Zach ne olduğunu anlamadan peşlerinden koştu. Elijah genç adamı odanın içine doğru fırlatıp Zach de girdikten sonra kapıyı kapattı. Öfkeyle dişlerini sıkarken Dylan'a baktı. Yüzündeki tüm kan çekilmiş gibi bembeyaz görünüyordu. Küçük gözleri şişmiş ve kızarmıştı. Ağlamıştı. Genç adamın perişan olmuş hâli karşında Elijah öfkesinin geçtiğini hissediyordu. Ne olduğunu öğrenme umuduyla Dylan'ın yanına oturdu."Ne oldu Dylan? Neden bu kadar öfkelisin? Theo ne yaptı sana? Bize anlatmalısın."
Dylan parmaklarıyla oynamayı bırakıp gözlerindeki soru işaretleriyle kendisine bakan arkadaşlarına baktı. Onlara anlatabilirdi.
"O p... yüzünden babam beni gözden çıkardı. Bana Amerika'ya dönemeyeceğimi söyledi. İsrail'den ancak leşim çıkabilirmiş."
Dylan sinirleri bozulmuş bir şekilde kahkaha atarken Zach şaşkınlıkla ona bakıyordu. Dylan'ın babasına ne çok değer verdiğini en iyi o bilirdi. Neden ona bunları söylemişti? Dylan şimdi ne yapacaktı? Kendisini toparlamaya çalışarak Elijah gibi Dylan'nın yanına çöktü. Titreyen elini Dylan'nın omzuna koyup sıvazlamaya başladı. Arkadaşının rahatlaması için yapabileceği başka bir şey aklına gelmiyordu. Sesini yumuşak tutmaya çalışarak neler olduğunu sordu.
"Ne oldu Dylan? Baban sana tam olarak ne söyledi?"
Dylan gözlerinden akan birkaç damla yaşı aceleyle sildi. Bu olanları kendisine yediremiyordu. Ondan vazgeçmemeliydi. Bir baba oğluna sırtını çevirmezdi, çeviremezdi. Onu cehennemin ortasında bir başına bırakamazdı.
Dylan kendini bildi bileli babası için mücadele etmişti. Onun gözüne girebilmek için canını dişine takarak çalışmıştı. Okuldaki başarıları, spordaki madalyaları, burada olması ve hatta kendisini çok seven anneannesini yok sayması bile onun içindi. Tüm bunları yaparken tek bir amacı vardı; babasından biraz olsun sevgi görmek. Ondan bir aferin almak için her şeyi yapmıştı."Theodore babanla mı görüşmüş?"
Dylan başını sallayıp derin bir nefes aldı.
"Evet. Hakkımda endişelenen bir arkadaş rolünde babamı arayarak burada müslüman bir kıza aşık olduğumu ve onun için Filistinlilere ajanlık yaparak İsrail'e ihanet ettiğimi söylemiş."Dylan sinirle yumruğunu sıkıp konuşmaya devam etti.
"Babama beni uyarması gerektiğini aksi halde üstlerin kulağına giderse infazımın gerçekleşeceğini söylemiş. Lanet olsun ki babamı inandırabilmiş. Babam beni arayıp azarladı. Bir daha asla aramayacakmış beni. Eğer ölürsem cenazemi teslim almaya gelecekmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİNA
Teen FictionLina arkasına dönüp baktığında onu bıraktığı yerde dizlerinin üzerine çökmüş, kendisine baktığını gördü. Aralarında bir hayli açılmış mesafeden dolayı yüzünü net göremese de toprağa bulandığını ve bakışlarındaki hayal kırıklığını seçebiliyordu. Kalb...