44- Kan Kırmızısı

1.8K 173 107
                                    

Genç kız siyah atın parlak yelelerini okşarken dudaklarında minik bir gülümseme vardı. Kalbi sıkıntılarla dolu olsa da Esved ile vakit geçirmek ona huzur veriyordu. Esved ile geçirdiği anılar zihnine düşerken dudaklarındaki gülümseme silinip yüzü acının karanlığıyla gölgelendi.

"Onları çok özledim Esved. Eğer onlar yanımda olsaydı tüm bunlara dayanmak daha kolay olurdu."

Titrek sesi birazdan ağlayacağının sinyallerini veriyordu. Atın boynunu nazikçe okşamaya devam ederken derin bir nefes aldı.

"Amr'ım bana gelemeyecek. Ama inanıyorum onunla cennette buluşacağız.''

Gözlerinde birimiş olan yaşlara daha fazla direnemeyip ağlamaya başlamıştı.

"Peki ya Mahra? Ali Ömer onu bize geri getirecek mi? Ablamı bizden alıp uzak memleketine götürmek zorunda mıydı? Ona gerçekten çok kızgınım."

"Ne yapacağım ben Esved? Annem ve babamın yüzüne bakamıyorum. İkisi de bana kırgın. Zeyd'i de epeydir görmedim. O bile bana sırtını çevirdi. Hak ettim değil mi? Ondan özür dilemem gerekiyordu. Ama o laflardan sonra karşısına çıkacak yüzüm yok."

Lina atıyla biraz daha dertleştikten sonra bahçeye çıkmıştı. Başında rahatsız edici bir ağrı vardı. Parmaklarıyla başını ovarken dalgın bir şekilde etrafına bakıyordu. Babasının tek başına çardakta oturduğunu görünce yanına gidip gitmeme konusunu düşündü. Kararsız bir şekilde yerinde dururken babası da onu fark etmişti ve yanına gelmesi için seslenmişti.

"Lina!"

Babasının tok sesini duyunca kahverengi toprağı izleyen gözleri babasını buldu.

"Gelsene kızım.''

Babasının yumuşak sesiyle bacakları güç bularak ona doğru yürümeye başladı. Yanındaki boş yere oturup babasının konuşmasını bekledi.

"Yaşanan olaylar hepimizi çok üzdü Lina. Ama ne olursa olsun biz senin aileniz. Her zaman arkandayız. Sana güveniyoruz kızım. Yanlış bir şey yapmadığını, yapmayacağını biliyorum."

Lina'nın yaşlı gözlerle kendisini dinlediğini görünce konuşmaya devam etti.

"Çocuklar bana olanları başından sonuna kadar anlattı. O genç her ne kadar kurtulmana yardım etmiş olsa da düşman safında. Bizim etrafımızda olmaması gereken biri. Ona asla güvenmemelisin kızım. Amr'ın, Ubeyd'in katilleriyle aynı safta olan biri. Anlıyorsun değil mi?"

Lina tüm bedeninin titrediğini hissediyordu. Kafasını sallayarak güçsüz sesiyle mırıldandı.

"Evet baba. Özür dilerim."

Babası küçük bir bebek gibi güvenli kollarıyla kızını sarıp kucakladı.

"Senin bir suçun yok Lina'm. Özür dilemesi gereken kişi sen değilsin. Asıl sana bunları yaşatanlar suçlu. Bunun hesabını verecekleri gün elbet gelecek."

Lina babasının kollarında biraz ağladıktan sonra ondan ayrılıp yaşlı gözleriyle gülümsemeye çalıştı ama dudakları titriyordu. Babası gülümseyerek şefkatle kızının yanağını okşadı.

"Ağlama artık. Bak sana güzel bir haberim var. Mahra ve Ali birkaç güne dönüyorlar."

Lina birkaç saniye önce ağlayan kendisi değilmiş gibi gülerek neşeyle şakıdı. ''Gerçekten mi?''

Babası kafasını salladı.

"Ah şu an çok mutluyum. Ali onu bize geri getirmeyecek diye çok korkuyordum.''

Babası heyecanlı haline gülümseyerek iç çekti. Çocuklarından birini toprağa vermişken bir diğerini daha kaybetmeye dayanamazdı. Lina'nın perişan hâli günlerdir baba yüreğini yakıp kavuruyordu. Anne ve babalar çocuklarının mutluluğu için yaşarlardı.

LİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin