28- Ölüm

1.8K 244 57
                                        


"Ne zaman gidiyorsunuz Ömer? Gün belli oldu mu?"

"Evrak işlemlerini halletmeye çalışıyorum. Mahra'nın pasaport vize işlemleri olduğu için biraz uzun sürecek gibi. Sen hâlâ gelmeyeceğin konusunda kararlı mısın?"

Erdem, parmaklarını hafif uzamış sarı saçlarından geçirip arkaya doğru yatırmaya çalıştı ama inatçı bir saç tutamı tekrar alnına düştü.
"Zeyd beni kovmazsa biraz daha Filistin'de kalmak istiyorum.''

Zeyd gülerek Erdem'e baktı.
''Bunu düşünmem lazım. Seni beslemek akıl işi olmasa gerek. Ama şimdi ben seni kovsam Amira Hanım beni de peşinden kovar. En iyisi kalmana izin vermek."

Erdem gülerek "Amira annemi seviyorum.'' dediğinde Zeyd ve Ali Ömer de gülmüştü. Zeyd'in annesi çok misafirperver bir kadındı. Erdem ve Ali Ömer'i de çok sevmişti. Ali Ömer'in, Mahra ile evliliğinde de anne rolünü üstlenmiş ve elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışmıştı.

"İnşallah o cadı kardeşin, Mahra'ya kötü davranmaz. Bana az çektirmedi. Sanki sana kötülük yapmışım gibi düşman belledi. Onunla evlenecek erkeğin vay haline. Önceden uyarsam mı acaba?"

Erdem'in şakayla karışık konuşması Ali Ömer'i güldürmüştü. Çok özlemişti kardeşini. İstanbul'a gitmesinde Erdem'i suçluyordu. Alya'ya göre eğer Erdem kendisine cesaret vermeseydi onu bırakmazdı. Oysa durum düşündüğü gibi değildi. Ali Ömer onu bırakmamıştı, sadece sağlıklı bir şekilde hayatına devam edebilmek için biraz uzaklaşmaya ihtiyacı vardı. Kalbi yine suçluluk duygusuyla dolup taşarken yumruklarını sıktı. Düşüncelerini dağıtmaya ihtiyacı vardı. Erdem'e baktığında kafasını salladı. Bunun için kolay bir yol biliyordu; Erdem ile uğraşmak.

''Senden daha iyi bir enişte bulacağımı mı sanıyorsun Erdemcim? Alya'yı senden başkasıyla evlendirmeyi düşünmüyorum."

Erdem mavi gözlerini kocaman açarak Ali Ömer'e baktı. Söylediklerinde ciddi olup olmadığını ölçmeye çalıştı. Sonra şaka yaptığına kanaat getirerek konuştu.
"Git işine Ali Ömer! Hiç kusura bakma ama onun gibi bir belayı başıma alamam. Alya beni parçalar. Ayrıca senin kardeşin benim de kardeşim sayılır. Öyle bir şey olamaz."

Ali Ömer, Erdem ile çocukluğundan beri arkadaştı. Ortaokula kadar birlikte okumuşlardı. Sonra Erdem'in babasının tayin işleri yüzünden Erdem İstanbul'a taşınmak zorunda kalmış ve aralarına mesafeler girmişti. Tabi tatillerde Erdem soluğu Konya'da alır, babaannesinden çok Ali Ömerlerde kalırdı. Ali Ömer'in kız kardeşi Alya ile kedi köpek gibi kavga etselerde bu umrunda olmuyordu. Çünkü ikisi de Ali Ömer'i çok sevdikleri için kıskançlık yapıp birbirlerine gıcık oluyorlarmış gibi davranmaktan öteye gitmezlerdi.

"Evet. Senin de kardeşin sayılır.''

Erdem, Ali Ömer'in sesindeki donukluğu fark ederek gözlerinin içine şüpheyle baktı. Bir şeyler vardı arkadaşında. Ama ne olduğunu bilmiyordu. Ali Ömer kapalı bir kutu gibiydi. Kolay kolay kendini açmazdı, duygularını anlatmazdı. Kendi içinde yaşardı her şeyi. Çok fazla zorlandığında, içinde taşıyacak mecali kalmadığında gelirdi sevdiklerine. Gelmesini beklemekten başka çaresinin olmadığını biliyordu Erdem.

***

Ali Ömer tahta kapıyı açıp içeri girdiğinde bahçede Mahra'yı buldu. Çeşmenin başında bir şeyler yıkıyordu. Bu görüntü karşısında yüzünü hafif bir tebessüm kaplamıştı. Adımları ondan habersiz Mahra'ya doğru gitmeye başlamıştı bile.

"Kolay gelsin."

Mahra yaptığı işe dalmış olmalı ki kapı sesini duymamıştı bile. İrkilerek omzunun üzerinden arkasına baktı.
Ali Ömer'i görünce sevecen bir şekilde gülümsedi.

LİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin