31- Yahudi

1.6K 255 67
                                    

Bir şey düşün, ne yaparsan yap bir türlü ulaşamıyorsun. Senin için farklı olduğu için onu gözünde büyütüp eşsiz bir konuma yüceltiyorsun. Ve ona ulaşmak için de her yolu mübah görüyorsun kendine. Hakkın varmış gibi kendine cezbedici bahaneler buluyorsun. Bu ulaşma arzusuna aşk demek doğru olur muydu? Olmazdı… Bu takıntı haline gelmiş hevesten başka bir şey olamazdı. Hiç tanımadığın birine aşık olma diye bir şey yoktu. Bir yanılsama olabilir. Varsayalım böyle bir şey mümkün olsun ve adına ilk görüşte aşk diyelim. Lina’nın kalbi böyle bir aşka yer bırakmayacak kadar doluydu. Özgür Filistin, özgür Kudüs, özgür Aksa ile dopdoluydu onun kalbi. Asla taviz vermezdi, veremezdi. Genç kız kafasını meşgul eden düşüncelerden kurtulmak için öfkeyle parladı.

"Saçmalık. Daha fazla duymak istemiyorum Rebekah. Eğer onunla görüşürsen ona söyle beni rahat bıraksın. Bir defa karşılaştık ve bana zarar vermedi diye ona minnet duyacak değilim. Ayrıca bu konuda söylediklerinin hiçbirine de katılmıyorum."

Lina sinirden titreyen ellerini dizlerine yerleştirip sakinleşmeye çalışıyordu. Düşman tarafında olan bir paralı asker ne cüretle adını ağzına alıp hakkında konuşabilirdi? Ona aşık olma hakkını nereden bulmuştu? Düşüncesi bile iğrençti.
Rebekah, Lina'nın öfkeyle yanan mavi gözlerine bakarak kafasını salladı.
"Pekâlâ, söylediklerini ona ileteceğim."

Ardından endişeyle Fatma'ya baktı.
"Fatma beni affettin öyle değil mi? Biraz zaman geçtikten sonra eskisi gibi iki yakın arkadaş olacağız. Biliyorsun ki dergimiz bizi bekliyor. Omuz omuza verip zulmün sesini tüm dünyaya haykırmaya devam etmeliyiz.”

Fatma, Lina'ya kaçamak bir bakış attığında Lina kafasını sallayarak onu onayladı. Lina, Rebekah'a kızmıyordu. Fatma gibi hayal kırıklığına da uğramamıştı. Çünkü Rebekah bir Yahudiydi. Onlara güvenmiyordu. Ona göre Yahudi biri her zaman, her koşulda ihanet edebilirdi. Rebekah'ın o adamın kimliğini saklamış olması da büyütülecek bir şey değildi. Üstelik bir Yahudi olmasına rağmen Siyonizme karşı mücadele etmesini de takdir ediyordu. Ama yine de içindeki şüphe tohumları Rebekah'a karşı temkinli davranmasına sebep oluyordu.

"Ben seni afettim Rebekah. Ama kalbimin de affedebilmesi için zamana ihtiyacımız var."

Rebekah düşmüş yüzüyle hiçbir şey söylemeden kafasını eğdi. Söyleyecek bir şeyi kalmamıştı. Fatma kesin tavrını koymuştu. Onunla eskisi gibi olamayacaktı belki de. Kendi hatasıydı aralarındaki güven bağını koparıp atmıştı bir hiç uğruna. Dolan gözlerini saklamaya çalışsa da pek başarılı olamıyordu.

"B-benim gerçekten kötü bir niyetim yoktu. Onun iyi biri olduğuna inanıyorum. Ama yine de Lina'yı tanıdığını bilseydim seninle tanıştırmazdım."

Lina karışmak istemese de Rebekah'ın ağlaması kötü hissetmesine sebep olmuştu. Daha fazla dayanamayarak konuştu.
"Rebekah sana inanıyoruz. Kötü bir niyetinin olmadığını da ama onun asıl amacını bilemezsin. Belki de kendisini iyi biriymiş gibi göstermek için rol yapan bir ajan. Bilemeyiz. O paralı bir Siyonist askeri. Para karşılığında savaşan birinden her şey beklenir. Paralı asker olduğunu biliyor olmalısın."

Biliyordu elbette. Ancak Dylan sebepleri olduğunu söylemişti ve Rebekah da ona inanmayı seçmişti. ‘’Sebepleri olduğunu söyledi.’’

Bir mırıltı gibi dudaklarından dökülen cümleyle Lina'nın dudakları alaylı bir gülümsemeyi misafir etmişti. Kendi memleketini terketip başka diyarlara gitmek ve orada eline silah alıp kan dökmek için ne gibi bir sebebi olabilirdi para dışında. Bunları düşünmemeliydi. Onu ilgilendiren hiçbir şey yoktu. O yabancı çocuk ne yaparsa yapsın umrunda değildi. O sadece karşı safta duran bir düşman askeriydi.

LİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin