Turuncu saçlarını omuzlarında savuran rüzgarla iç çekti Rebekah. Düşünceler içinde yalnız başına yürüyordu. Elinde olmayan sebepler yüzünden yargılanmak canını sıkıyordu. İsrail'de doğmayı ya da Yahudi olmayı kendisi seçmemişti. Yahudiliğin katı kurallarını asla benimsememişti. Ona göre yeryüzündeki tüm dinler insanlığa zarar verip onları ayrıştırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Özellikle de Siyonizm gibi insanlara zarar veren sapkın akımlardan nefret ediyordu. Ama ne yazık ki Yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğmuş ve kuralları altında yetişmişti. Ne kadar din olarak reddetse de bu topraklarda olduğu sürece benliğinden silip atamayacaktı. Bu yüzden buradan gidecekti. Annesini ardından bırakmak zorunda kalacaktı belki ama daha fazla katlanamayacaktı. Yirmi iki yıllık hayatı boyunca bu aptal yerde, aptal kurallara katlanarak yaşamak zorunda kalmıştı. Fatma ile tanıştıktan sonra Filistinlilerin kendi ırkı gibi bencil olmadığını görmüş ve onlara yakın olmak istemişti. Ama Fatma dışında onu kabul eden yoktu. Hatta kendisi yüzünden Fatma'nın yakınlarıyla arası bozulmuştu. Ne zaman Fatma'nın evine gitse ve orada abisiyle karşılaşsa kendisini çok değersiz hissediyordu. Aslında Üzeyir ona bir şey söylemiş veya yapmış değildi. Sadece onunla göz göze geldiği küçücük anlarda bakışlarındaki hoşnutsuz ifadeyi görüp kendisini kötü hissediyordu. Neden kendisinden rahatsız olduğunu anlamıyordu. Sonuçta ırkının yaptığı kötü eylemlerden kendisi sorumlu değildi. Asla desteklemiyordu. Ama buna rağmen elinde olmayan sebeplerden dolayı kendisinin de sorumlu tutulması haksızlıktı. Üzeyir ve diğerleri sırf bu nedenle kendisine haksızlık yapıyorlardı. Onu düşman olarak görüp yargılıyorlardı. Bu da Rebekah'ın canını acıtıyordu. Hak etmediği suçlamalara maruz kalmak kalbini kırıyordu.
Sinirle çığlık atmaya başladı. Yürüdüğü yerde kimsenin olmaması rahat hareket etmesini sağlıyordu. Birkaç kez çığlık attıktan sonra içinde biriktirdiklerini öfkeyle haykırmaya başladı.
"Senden nefret ediyorum Üzeyir! Sırf senin gibi Filistinli doğmadığım için bana tepeden bakmandan nefret ediyorum. Fatma'ya zarar verecekmişim gibi onu benden korumandan nefret ediyorum. En çok da tüm bu olanların suçlusu benmişim gibi beni yargılamanızdan nefret ediyorum.''
Derin bir nefes alıp ellerini yanaklarına koydu. Rahatlayacağına daha çok sinirlenmişti.
"Ah Zeyd senden daha çok nefret ediyorum. Lina'yı ben kaçırmışım gibi bana karşı olan suçlayıcı bakışlarını unutamıyorum. Hâlâ her gece uyumak için gözlerimi kapattığımda üzerimdeki bakışlarını hatırlıyorum. Ben gerçekten de iğrenç biri miyim? Bana neden bunu yapıyorsunuz? Sizden farklı olmayı ben istemedim..''
Rebekah yere oturup hıçkırarak ağlamaya başladı. Sinirleri yıpranmıştı. İçine ata ata en sonunda dayanamayıp patlamıştı. Birkaç dakika sonra hıçkırıkları dinmiş ama sayıklar gibi söylenmeye devam ediyordu.
''Aptalsın işte aptal. Empati yoksunu bir aptalsın. Benim ne yaşadığımı bilmeden beni yargılıyorsunuz. Bana öyle baktığın için seni asla affetmeyeceğim Zeyd Khalil.''
''İyi misin?"
Genç kız bir anda duyduğu kalın erkek sesiyle yerinde sıçradı. Burada yalnız olduğunu sanıyordu. Yavaşça başını sesin sahibine çevirdiğinde minik yüzü utancın kızıllığına boyanmaya başladı. Zeyd yüzünde donuk bir ifadeyle kendisine bakıyordu. Söylediklerini duymuş olmalıydı. Rebekah o an yer yarılsa ve içine girse belki rahatlayabilirdi. Ama talih birkez daha ondan yana olmadığını gösteriyordu. Hakaret ettiği kişiyle yüz yüzeydi. Genç kız ne söyleyeceğini bilmez bir hâlde utançla genç adamın yüzüne bakakalmıştı. Genç adamın dudakları bir kez daha aralandı ve Rebekah yüzündeki yanmanın kulaklarına kadar uzandığını hissetti.
"Empati yoksunu bir aptal olduğum için özür dilerim.''
Genç kız şaşkınlıkla karşısındaki adama bakarken ismi dışında ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu. Kelimeler zihninde kaybolmuş, utançla genç adamın yüzüne bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİNA
Teen FictionLina arkasına dönüp baktığında onu bıraktığı yerde dizlerinin üzerine çökmüş, kendisine baktığını gördü. Aralarında bir hayli açılmış mesafeden dolayı yüzünü net göremese de toprağa bulandığını ve bakışlarındaki hayal kırıklığını seçebiliyordu. Kalb...