16- Teklif

1.9K 237 46
                                    

Genç adam ne yapacağını bilmez bir halde kızlara baktı. Biri baygın yatıyor, diğeri ağlayarak onu uyandırmaya çalışıyordu.

"Mahra uyan, aç gözlerini!"

Ali Ömer'in gözleri kızın yüzünde durduğunda sararmış soluk benzi endişelenmesine sebep olmuştu. İyi olup olmadığını bilemiyordu. Baygın kızın yüzünden gözlerini kaçırıp ağlayan kız kardeşine seslendi.

"Ablanı hemen buradan götürmeliyiz."

Lina ablasını kucaklamaya çalıştı. Ama bu boş bir çabadan başka bir şey değildi. Çünkü Lina, Mahra'ya göre daha cılızdı. Onu taşıyamazdı. Bakışları Ali Ömer'e kayınca onun yasak bölgeye giden yola baktığını gördü. Dikkatini çekebilmek için seslice boğazını temizledi.

Ali Ömer, ona bakmadan yalvarırcasına konuştu.
"Lütfen, bana onu taşıyabileceğini söyle."

Lina mahçup bir hâlde kafasını iki yana salladı.
"Senin taşıman gerekiyor."

Genç adam öfkeyle Lina'ya baktı. Bu kızlar yüzünden başına gelmeyen kalmamıştı. Kız kardeşi veya küçük bir kız değildi ki onu rahatlıkla taşısın. Kocaman bir kızdı. Onu nasıl taşıyabilirdi? Kızın yardımına ihtiyacı olduğunu biliyordu. Ancak yine de yabancı bir kızı taşıma düşüncesi tuhaf hissettiriyordu. Ali Ömer yabancılara karşı oldukça mesafeli davranan biriydi. Hele başkalarıyla temas etmekten hiç hoşlanmazdı.

"Yüzüne vursana, kendine gelir belki."

Söylediği saçma şey yüzünden Lina yüzünü buruşturarak ona cevap verdi.
"Bu zaruri bir durum. Zaruretler bazen haramları mübah kılabilir. Yoksa elin adamının ablamı taşımasını ben de istemem ama elimden başka bir şey gelmiyor. Yardımına ihtiyacımız var. Şimdi onu eve yetiştiremezsek Rabbim korusun kötü bir şeyler olabilir. Senin vicdanın o zaman rahat olabilecek mi?"

Ali Ömer bu rahatsız edici durumdan bir an önce kurtulmak için harekete geçmesi gerektiğini biliyordu. Bu yüzden Lina'ya küçük bir bakış atıp homurdandı.
"Bir daha boyunuzdan büyük işlere kalkışıp başkalarını zor durumda bırakmayın küçük hanım."

Lina ona cevap vermek için ağzını açacağı esnada Ali Ömer'in Mahra'yı yavaşça kucaklamasıyla sustu.
"Yürü hadi."

Lina, Ali Ömer'in büyük adımlarına yetişmek için koşturmaya başlamıştı.
Epey bir mesafe yürüdükten sonra nihayet evlerinin kapısının önüne gelmişlerdi. Lina içinden dua ederek tahta kapıyı açtı. Ali Ömer kucağında Mahra ile bahçe kapısından içeri girdi.
Bakışları çardakta oturan Zeyd ve Mahmut Efendi ile karşılaşmıştı. Utançla başını eğip Lina'nın bir şeyler söylemesini bekledi. Böyle bir durumda kızın babasıyla karşılaşmayı istemezdi.

Zeyd hemen ayağa fırlayıp "Ömer, Mahra mı o? Neler oluyor?" Diye endişeyle sordu.

Mahmut efendi de telaşla ayağa kalktı. Neler olduğunu anlamaya çalışarak kızlarına ve genç delikanlıya bakıyordu.
"Lina! Mahra'nın nesi var?"

Lina babası ve Zeyd'in soruları karşısında dili tutulmuş gibi konuşamıyordu. Ne zaman panik yapsa, heyecanlansa söyleyeceklerini unutuyordu. Tıpkı şu anda olduğu gibi.
Ali Ömer, Lina'nın konuşamayacağını anladığında başını dikleştirerek Ebû Amr'a baktı. Utanacak bir şey yapmamıştı sonuçta. İnsanlık olsun diye kızlarına yardım etmişti.

"Ben Filistin'i görmek için dolaşıyordum ki yolum yasak bölge denilen yere düştü ve orada kızlarınızla karşılaştım. Büyük kızınız bir siyonist askerini vurmuştu. Ama bu durumdan oldukça etkilenmiş görünüyor. Bu yüzden elimden geldiğince onlara yardım etmeye çalıştım."

LİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin