"Oh Colley, burada ne arıyorsun?"
Genç adam teklif etmeden masasına oturan adama ters ters bakarak cevap verdi."Gördüğün gibi karnımı doyurmaya geldim. Asıl siz burada ne arıyorsunuz?"
Dylan sağ eliyle çenesini sıvazlarken gözleriyle Aviram'ın arkasında kalan diğer üniformalı askerleri işaret etmişti. Aviram, Dylan'a bir sır vermek istermişcesine kafasını masaya doğru eğdi.
"Görev! Buranın sahibi olan bunak kadın Filistinli teröristlere yardım edip insanları bize karşı kışkırtıyor. Biz de bazen gelip ona buranın kime ait olduğunu göstermek zorunda kalıyoruz.''
Aviram geri çekilip arkasına yaslandığında yüzündeki sırıtma yerini koruyordu. Dylan, Aviram'ın söylediklerinden hiç hoşlanmamıştı. Buraya zorbalık yapmaya geliyorlardı. Rebekah'ın apar topar mutfağa girmesi de bu yüzdendi. Aynı şekilde annesinin askerleri sevmeme sebebini de.
Aviram aklına bir şey gelmiş gibi kaşlarını çattı.
"Colley, senin Elijah'ın grubunda olman gerekmiyor muydu? Burada olmaman gerekiyordu.''"Evet, onunlaydım ama işim bitti. Savunmasız bir kadının evini profesyonelce yıktık. Sonra da acıktığımı fark edip buraya geldim. Bunda bir sorun mu var?''
Dylan yine sinirlerine hakim olamayarak konuşmuştu. Bu insanların acımazsızlıklarına tahammülü her geçen gün azalıyordu. Böyle devam ederse paralı askerliği bırakıp Kaliforniya'ya geri dönecekti. Babasının güvenini kaybetmeyi göze alabilirdi. Bu haksızlıkları görüp her gün acı çekmektense babasının güvenini kaybetmek belki de daha az acı verirdi. Zaten babasına ne yapsa yaranamıyordu. Ağzıyla kuş tutsa bile babasının gözünde beceriksiz biriydi. Babasından ilk övgüsünü buraya gelmeye karar verdiğinde almıştı. Yıllarca babasının övgüsünü almak için çırpınmıştı. İlk defa başarmıştı ama buna devam edemezdi. Benliğini kaybetmeyi göze alamazdı. Böyle biri değildi o. Bu vicdan azabı ile yaşamak çok zordu, başa çıkmak her geçen gün daha da zorlaşıyordu.
"Mızmız bir çocuk gibi davranmayı ne zaman bırakacaksın çok merak ediyorum."
Aviram her ne kadar Dylan'ın bu tavırlarıyla dalga geçse de içten içe ona kızıyordu. Filistinlilere acıması kabul edilemezdi ama eğer üstleri buna sessiz kalıyorlarsa elbette o da sessiz kalacaktı. Aviram sorgusuz sualsiz itaat etmeyi öğrenmişti.
Dylan'ın bir şey söylemesini beklemeden yanındaki askerlere bakıp seslendi.
"Çocuklar işimize başlayalım."İsrail askerleri Aviram'dan aldıkları onayla boş masalardan birine oturup kendi aralarında sohbet etmeye başladılar. Aviram'ın bakışları tekrar Dylan'ı bulduğunda iki elini çırptı.
"Benim grubumda değilsin. Bu yüzden yaptıkların beni ilgilendirmiyor ama kendi görevlerimi yerine getirmeliyim."Dylan'a göz kırpıp mutfağa doğru seslendi.
"Bayan Ester siparişlerimizi alır mısınız lütfen?"Dylan, Aviram'ın ne yapmaya çalıştığını anlamıyordu. Buraları dağıtacağını düşünürken yanında gelen dört asker ile normal müşteriler gibi davranıyordu.
Rebekah, Aviram'ın sesini duyunca korkusunu bastırmaya çalışarak mutfaktan çıktı. Aviran'dan hem nefret ediyor hem de deli gibi korkuyordu. Şu an annesinin burada olmasını her şeyden çok isterdi. Titreyen elleriyle küçük not defterini sıkıca tutup içeri doğru adımladı.
"Buyrun, ne yemek istersiniz?"
Aviram, Rebekah'ı süzerken "Bayan Ester yok mu?" Diye sordu.
Rebekah, korktuğunu belli etmemeye çalışarak yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirdi.
"Yok, dışarda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİNA
Novela JuvenilLina arkasına dönüp baktığında onu bıraktığı yerde dizlerinin üzerine çökmüş, kendisine baktığını gördü. Aralarında bir hayli açılmış mesafeden dolayı yüzünü net göremese de toprağa bulandığını ve bakışlarındaki hayal kırıklığını seçebiliyordu. Kalb...