27- Aykırı

1.8K 267 32
                                    

Dylan aralarında bulunduğu insanlara baktı. İsminin Zeyd olduğunu bildiği adam bakışlarında saf bir öfkeyle kendisine bakıyordu. İlk defa gördüğü diğer iki adam ise şüpheyle bakıyorlardı. Esmer olan Lina'yı sormuştu. O nasıl biliyordu? Dylan onu ilk defa görüyordu.
Bakışları Rebekah'a kaydığında onun üç adamdan çok daha farklı bir şekilde baktığını fark etti. Onların aksine bakışlarında hayal kırıklığı vardı. Dylan bıkkınca nefesini dışarı verdi. Onun bu halleri canını sıkıyordu. En iyisi esmer adamın merakını gidermekti. Lina'nın iyiliğinden başka bir şey istemiyordu. Bunu artık anlamalarını istiyordu.

"İnanın bana kötü bir amacım yok. Ona asla zarar verecek bir şey yapmam. Sadece onu merak ediyorum.’’

Ali Ömer şüpheyle bakışlarını kısarak Dylan ile arasındaki mesafeyi azalttı ve kelimelerinin üzerine basa basa konuştu.
''Neden? Neden onu merak ediyorsun?"

"Bilmiyorum. Onu ilk defa yasak bölgede gördüm. Neden olduğunu ben de bilmiyorum ama onu merak ediyorum bu yüzden de yakından tanımak istiyorum Lina’yı.’’
Dylan konuşurken kekelemişti. Çünkü neden onu merak edip yakın olmak istediğini kendisi de anlayamıyordu.

Zeyd, kolunu tutan Erdem'den kurtularak Dylan'nın yakasına sarıldı.
"Onun ismini bu kadar kolay ağzına alabileceğini mi sanıyorsun?"

Dylan, Zeyd'in kendisini sarsmasına daha fazla tahammül edebileceğini sanmıyordu. Sakin bir şekilde Zeyd'in ellerinin üzerine ellerini koyup itmeye çalıştı.
"Benim sizinle bir sorunum yok. Uzaklaş lütfen."

Ali Ömer, Zeyd'in omzunu tutup sıktı. Bu bırak neler oluyor öğrenelim demekti. Zeyd, Dylan'ın yakalarını rahat bırakıp geri çekildi.
Dylan, Ali Ömer'e baktı. Lafını dinletecek birine benziyordu. Onu muhattap alsa kendisi için iyi olabilirdi.

"Ben ona herhangi bir zarar vermeyi asla düşünmedim ve düşünmem. Beni yanlış tanımasını istemiyorum. Ben Siyonist değilim. Buraya geldiğimde Filistin diye bir yerin varlığından bile haberdar değildim. Ben alacağım ücret iyi diye geldim. Böyle bir şeyin içine düşeceğimi hayal bile etmemiştim. Buradaki durumu gördükçe rahatsız oluyorum. Bana göre bir iş olmadığını anladım. Bir yolunu bulup buradan gideceğim ama giderken Lina'ya yardım etmek istiyorum. Onu bu cehennemden kurtarmak istiyorum eğer kabul ederse."

Sonlara doğru sesi biraz kısık çıkmıştı. Çünkü Lina'nın kabul edeceğine dair umudu çok azdı. Onu azıcık tanıdıysa burada ölümü göze almış olduğunu düşünüyordu. Düşüncelerinde yanılıyor olmayı umuyordu. Çünkü bu cehennemin içinde yaşaması yazık olurdu.
Zeyd sinirleri bozulmuş bir şekilde kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Duydukları komik bir şaka olmalıydı. Alnına düşen saçlarını sinirle yukarıya kaldırırken bir anlık turuncu saçlı Yahudi kız Rebekah ile göz göze geldi. Rebekah dikkatle kendisini izliyordu. Bakışlarındaki duygu yoğunluğuna anlam veremeyip hemen bakışlarını ondan kaçırıp çıldırmasına sebebiyet verecek olan yabancı askere baktı. Tam ağzını açıp saydırmayı düşünüyordu ki sessizlik bir başka ses tarafından bozulmuştu.

"Sence Lina burayı cehennem olarak mı görüyor?"

Sarışın, mavi gözlü adamın sorusuyla Dylan omuz silkti.
''Bilmiyorum. Ama bence öyle. Burada yaşam yok, bir gelecek yok, umut yok. Her yerde kan ve nefret var."

"Peki sana göre tüm bunların sebebi nedir?"

Bu sefer esmer olan sormuştu. Dylan eliyle yüzünü sıvazlayarak birkaç saniye düşündü. Sahi bu savaşın, bu zalimliğin sebebi neydi? Bu amansız kan dökmelerin sebebi neydi?

"Ben bilemiyorum. Ama dediğim gibi ben buraya bir paralı asker olarak geldim. İnandığım bir dava uğruna gelmedim. Yine de genel bir kânı olarak söyleyebileceğim tek şey, savaşların meydana gelmesindeki en büyük etken insanların açgözlülüğüdür. Burada da aynısını görüyorum. Toprak, yer kavgası var. Eğer bir taraf geri çekilmeyi kabul etse belki de bu kadar çok kan dökülmez."

LİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin