Genç kız sıkıntı içinde nefes alıp veriyordu. Ne yapması gerektiğini düşünüyordu ama hiçbir yol bulamıyordu. Taş basamağa oturmuş, elindeki gelinciğin taç yapraklarını koparıp parmaklarıyla eziyordu. Ne yapacağını bilememenin vermiş olduğu sıkıntıyı, zavallı çiçeğe eziyet ederek çıkarıyordu. Parmaklarına bulaşan kırmızı renkle sinirlenip yapraklarını kopardığı gelinciği fırlattı. Kırmızı renk ona kanı hatırlatmıştı. Görmekten nefret ediyordu. Ayağa kalktığında kucağından yaprakları sağlam olan diğer gelincik de yere düştü. Eğilip yerden aldı ve hiç acımadan onu da ezilmiş kırmızı yaprakların yanına fırlattı. O an bir çift siyah erkek ayakkabısı fark etti. Gözleri yukarı doğru çıkıp ayakların sahibi olan adamın gözleriyle buluştuğunda vücudundaki tüm kanın yanaklarında toplandığını hissetti.
Bu yabancı adam hakkında bildiği tek şey, Zeyd'in Türk arkadaşlarından biri olduğu ve Kudüs'ü ziyaret etmek için buraya geldiği. Daha fazlasını bilmiyordu. Zeyd, eskiden ona her şeyini anlatırdı. Ama Filistin'den gitmesiyle her şey bambaşka bir hal almıştı. Büyümüşlerdi, aralarındaki samimiyet eskisi gibi değildi. Zeyd onunla istediği gibi dalga geçemiyordu. O Zeyd'in saçını çekip onu sinirlendiremiyordu. Büyümüşlerdi.
Sahi kaç yıl geçmişti? Zeyd, onu ve Filistin'i ardında bırakıp gittiğinde küçüklerdi. Zeyd liseyi Ürdün'de, anneannesinin yanında kalıp okumuştu. Ardından kısa bir süre için Filistin'e dönmüş ve tekrardan bırakıp gitmişti. Ama bu sefer çok daha uzun bir süreydi. Üniversiteyi okumak için Türkiye'ye gitmişti. Lina onun bir daha Filistin'e dönmeyeceğini düşünüyordu ama okulunun son senesinde yani Türkiye'ye gidişinin yedinci senesinde dönmüştü ait olduğu topraklara. Ancak bu dönüş temelli değildi. Zeyd tekrar gidecekti. Bunu biliyordu. Dönmeyecek olsaydı iki Türk arkadaşıyla birlikte gelmezdi. Yaz tatilini geçirmek için gelmişti."Gelincik Çiçeği!"
Lina duyduğu sözlerle varlığını unuttuğu adamı hatırladı. Yabancı adam fırlattığı Gelincik çiçeğini eline almış, hüzünle incinmiş çiçeğin narin yapraklarına bakıyordu.
"Sen Ey Ortadoğu'nun rüzgârı hiç dinmeyen kumsallarında açan nazlı Gelincik Çiçeği Filistin!"*Lina, adamın Filistin'i Gelincik çiçeğine benzetmesine hayretle baktı. Genç adam Lina'nın şaşkın bakışlarını fark edince kısa bir açıklama yaptı.
"Filistin de tıpkı bu çiçek gibi narin ve kırılgan. Sahip çıkmazsan, kanını akıtarak acımasızca kıyar, ayaklar altına atarlar."Lina, adamın söylediklerinden etkilenmişti. Çiçeğe yaptığı eziyeti fark etmesine rağmen asi bir tavırla cevap verdi.
''Alt tarafı bir çiçek. Filistin'le bağdaştırmana gerek yoktu."Ali Ömer kızın pişkin cevabına karşı onaylamazca ona baktı. Buraya gelmeyi hiç istememişti. Çocuklar buraya gelirken o son anda Anif'e yardım etmeyi bahane ederek Ebû Amr'ın evine gitmekten kurtulduğunu sanmıştı. Ama ne yazık ki Anif'in işi çabuk bitmiş, onu tekrar buraya göndermişti. Bir Siyonist askerinin bu evden çıktığını gözleriyle görmüştü.
O gün Zeyd'in okuluyla alakalı halletmesi gereken kişisel işleri vardı. Bu yüzden de Erdem'le ikisi kalmışlardı. Erdem, Said, Üzeyir ve Musab ile vakit geçirirken, Ali Ömer de en sevdiği aktivitelerden birini yapmak istemişti. Bilmediği, yabancısı olduğu şehrin sokaklarını keşfedercesine gezmek istemişti. Kestirme yolları, kuytu köşeleri, her yeri görmek istiyordu. Duvarların, taşların hikayelerini, sessizlik içinde dinlemeyi çok seviyordu. Bu dileğini gerçekleştirmiş, yalnız gezintisinin tadını çıkarıyordu. Ancak tarih kokan sokakları gezerken hiç görmek istemediği bir şeye şahit olmuştu.
Musab'ın halasının evinden yani Ebû Amr'ın evinden bir Siyonist askerinin çıktığını görmüştü.
Buna bir anlam vermek istemese de aklına kötü vesveselerin üşüşmesine engel olamamıştı. Yoluna devam etmek istemişti ama içindeki hisse dayanamayıp taş duvarın üzerinden evin bahçesine baktı. Genç bir kız başını ellerinin arasına almış, yalnız başına oturuyordu. Yüzü görünmüyordu ama duruşundan ve zayıflığından genç olduğu izlenimini veriyordu. Ali Ömer'in aklına Siyonist askerin bu kızla buluşmuş olma ihtimalinden başka bir şey gelmiyordu. Gördüğü kızın Zeyd'in bahsettiği Lina olmaması için dua ediyordu. Zeyd'in üzülmesini istemiyordu. Kafasındaki düşüncelerle oradan ayrılmış ve Zeyd'e gördüklerini anlatıp anlatmama konusunu çok düşünmüştü. Birkaç başarısız girişimi olsa da hâlâ net bir karara varamamıştı. Bugün bahçede bu kızı görmesi ona o günü hatırlatmıştı. Ali Ömer kaşlarını çatarak kızın yüzüne baktı. Kız ürkek bakışlarla ona baktığında mavi gözleri dikkatini çekti. Oradan ayrılırken kızın kafasını kaldırmasıyla yaşlarla parlayan mavi gözlerini görmüştü. O olabilir miydi? Kendi üzerine vazife değildi. Daha fazla düşünmek istemiyordu. Kızla daha fazla muhattap olmamak için aceleyle konuştu.
"Bizimkiler içerde mi?"Adamın sinirli yüz ifadesine karşın Lina ürkek bakışlarını ondan kaçırıp cevap verdi.
"E-evet arka bahçedeler.""Pekâlâ" diye mırıldanan genç adam Lina'nın yanından geçip gidecekken hissettiği öfkeye dayanamayarak tam önünde durdu.
Lina afallamış bir hâlde önünde duran adama baktı. Neden içeri girmeyip durmuştu? Bu arsız yabancının derdi neydi? Tanışmıyorlardı bile.
"Neden aptallık yapıyorsun?"
Lina adamın söyledikleriyle gözlerini kocaman açarak ona baktı. Daha sonra Arapça'yı çok iyi bilmediğini varsayıp kendisini yanlış ifade ettiğini düşünerek sakinleşmeye çalıştı.
Ama Ali Ömer susmak bilmiyordu. Lina'nın cevap vermemesini suçlu hissetmesine yormuştu. Tekrar dilinden zehirli sözcüklerin dökülmesine izin verdi."Aklını hiç kullanmıyor musun? Neden ailene, vatanına bunu yapıyorsun? Onu seviyor musun?"
Ali Ömer kafasını iki yana salladı. Kızın konuşmasına fırsat vermeden yüzünü ekşiterek devam etti.
"Yazık ediyorsun kendine. Aptal bir aşk uğruna ailene, vatanına ihanet edemezsin. En önemlisi de bunu kendine yapmamalısın. Bir erkek için, bir kız nasıl gururunu ayaklar altına alır anlamıyorum."Elindeki Gelincik çiçeğini Lina'nın ayaklarının dibine fırlatarak, karşısındakinin kırılacağını düşünmeden, zehirli sözcüklerini akıtmaya devam etti.
"Bu çiçeğe yaptığın gibi Filistin'i de ayaklar altına atamazsın. Bu mukaddes topraklar, senin de kutsalın olmalı. Çok yazık."Yanından geçip gidecekken genç kızın sesini duymasıyla, ona bakmadan adımlarını durdurdu.
"Bekle!"Lina ağlamamak için kendisiyle mücadele ediyordu. Yumruklarını sertçe sıkmıştı. Sinirden konuşamıyordu. Bu yabancı adam, hak etmediği hâlde ona hakaret etmişti. Duyduklarının hiçbirini hak etmemişti. Kendisini toparlamaya çalışarak titrek sesiyle konuştu.
"Ben neyden bahsettiğini anlamıyorum. Seni tanımıyorum ve sen de beni tanımıyorsun. Buna rağmen karşıma geçip bana hakaret edebiliyorsun. Benden hemen özür dilemeni ardından da evimden gitmeni istiyorum."
Ali Ömer alaylı bir gülüşle Lina'ya kısacık bir bakış atıp cevap verdi.
"Senin gibi bir kızdan özür dilemek mi? Aklını kaçırmış olmalısın. Sana diyeceğim tek şey; o Siyonist'le görüşmeyi kes! Yoksa durumu kuzenlerine anlatmak zorunda kalacağım."Lina, Ali Ömer'in söyledikleri yüzünden ağlamak istemiyordu. Bir yabancıdan duyduğu hakaretler, onun için bir anlam ifade etmemeliydi. Ancak sinirleri bozulmuştu. Gözlerini yakan yaşları daha fazla tutamayıp iri tanelerin, kirpiklerinden yuvarlanmasına izin verdi. Böyle bir şeyle suçlanmak çok ağır gelmişti minik yüreğine. Diline prangalar vurulmuş gibi sus pus olmuş, kendisini savunacak kelimeler bulamıyordu.
"Senin ağzından çıkanları kulağın duyuyor mu?"
Ali Ömer ve Lina aynı anda sesin geldiği tarafa baktılar. Mahra iri kahverengi gözlerinde parlayan öfke ateşiyle Ali Ömer'e bakıyordu.
"Kardeşimi neyle suçladığının farkında mısın? Lina asla öyle bir şey yapmaz. Onu tanımıyorsun bile. Eğer ondan özür dilemezsen Zeyd'in arkadaşı olmanı veya misafir olmanı dinlemem, sana haddini bildiririm."
"Özür dilememi gerektirecek bir davranışta bulunmadım. Sadece size bir tavsiyede bulunabilirim; düşmanınıza hak ettiği muameleyi gösterin. Evinize almanız doğru değil."
Ali Ömer, kızın söylediklerine sinirlenmişti. Lina'yı boşuna suçlamıyordu. Gözleriyle görmüştü bir siyonistin evlerinden çıktığını ve sadece kızı uyarıyordu. Başka bir amacı yoktu. Kızı zor durumda bırakmamak için bizzat onunla muhattap olmuştu. Zeyd ile konuşmayı düşünmüştü ama sonra sessizce kızı uyarmayı daha mantıklı bulmuştu. Ancak ona hakaret edecek kadar ileri gitmesi fazla olmuştu, kabul ediyordu. Ama sinirlenmişti. Kızın zavallı gelincik çiçeğini ezmesi sinirlerini bozmuştu. Üstelik Lina veya değil, bu evden biri Siyonist askerle görüşmüştü. Ortada böyle bir gerçek varken kimseden özür dilemeyecekti. Ali Ömer arkasını dönüp hızla kapıyı çarpıp bahçeden çıktı.
______________
*Ömer Keskin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİNA
Novela JuvenilLina arkasına dönüp baktığında onu bıraktığı yerde dizlerinin üzerine çökmüş, kendisine baktığını gördü. Aralarında bir hayli açılmış mesafeden dolayı yüzünü net göremese de toprağa bulandığını ve bakışlarındaki hayal kırıklığını seçebiliyordu. Kalb...