27. Bölüm - Benmişim!

4K 490 34
                                    

O gün toplantı, olması gerektiğinden farklı değildi. Azra, Ömer'in yanındaki yerini ve şirketteki pozisyonunu en iyi şekilde temsil etmiş, pratik zekaya sahip bir kadın olduğunu ispatlamıştı diğer katılımcılara. Azra, için de işle uğraşmak daha iyi olmuş, aklındaki karmaşıklık biraz olsun ondan uzaklaşmıştı. Ancak yatırım ortaklarından biri toplantı sonrası bir yemekle görüşmeye devam etmelerini teklif edip Ömer'in de hiç düşünmeden teklifi kabul ettiği ana kadar. Azra, masadan ani bir hamle ile kalktığında herkesin bakışları Azra Seyhan'ın tepkisinin üzerindeydi.

"Üzgünüm, size katılamam, oğluma sözüm var. " dediğinde ise Ömer yaptığı hatayı geç de olsa fark etmişti. Ama hatasını geri alma şansı olmadan oğluna verdiği sözü telafi edeceği düşüncesiyle, ortaklarını kırmamayı tercih etti. Azra gözlerinin içine bakarak;

" Siz keyfinize bakın, Ömer Bey. " derken kırgınlığını fark etmesine rağmen. Oysa, saatler önce Azra ile aralarındaki mesafeye önlem alma kararı almıştı. Uygulayamayacağını ya da sürekli ertelemek zorunda kalacağını bile bile. Azra, toplantı odasından çıktığında Ömer, bu meselenin üzerine düşünmeden cebine girecek paralara vesile toplantının devamı için halinden memnundu.

***

Azra, toplantı sonrası yürüdüğü koridorda artık kendine kızgın değildi. Kızgın olduğu kişi Ömer'di! Ömer, sevmeyi bilmiyordu. Hayatının merkezine aldığı tek şey maddi olarak daha fazla büyümekten öte değildi. Elli yaşında bir adam için, sürekli para hayali kurup haricindeki her şeyi, herkesi görmezden gelmek ne kadar da bencillik doluydu. Derin bir nefes alıp odasına geçerken masasında doğrulan Şule'ye kendine yirmi dakika içinde bir araba bulmasını emrettikten sonra oğlunu aradı. Telefonda heyecanla babası ve annesi ile uzun zamandan sonra yapacakları piknik için ne kadar heyecanlı olduğunu ifade eden oğluna, Ömer'in önemli bir işi çıktığını, pikniğin iki kişilik olacağını haber verdi. Mehmet umduğu kadar kırgın değildi karşısında, aksine annesi ile zaman geçirecek olmaktan memnun bekleyeceğini söyledi. Şimdi içi biraz daha rahattı, Azra'nın. Eve gidip kısa sürede üzerine bir kot bir de tişört geçirdikten sonra, sadece oğlu ile çıkıp bir mangal salonu olan restorana Ömer'in yaptığı rezervasyona iki kişi olarak katıldı.

***

O gün Ömer geç döndü eve, karısı yine oğlunun yatağında yatmıştı ve ondan her geçen biraz daha uzaklaşmaya devam ediyordu.

***

Azra, ertesi güne telefonunun sesi ile uyandığında yine Mehmet ile uyuduğunu idrak edemeden yatağın yan korumalarına çarpan kolunun şiddetli ağrısı ile kalktı yataktan. Bir yandan kolunu tutarken bir yandan da telefonun ekranında yazan ismi idrak etmeye çalıştı. Arayan Cemil'di!

Onlarla karşılıklı numara alışverişi yapmış olmasına ilk kez kızıp bu görüşme sonrası numarasını değiştirme kararı aldı. Besbelliydi ki onları görmek Azra'ya iyi gelmiyordu. Mehmet'i ihmal ediyor, hareketlerini kontrol etmesi imkansızlaşıyor, yetmez gibi Ömer'e de gereksiz yere tavır yapıyordu.

Dün yaptığı tavrın ise, onlarla bir ilgisi kesinlikle yoktu. Ömer hakikaten kabahatliydi. Gerçi Ömer bu tarz umursamazlıkları işi mevzu olduğunda hep yapardı, ilk kez mi bu önemli olmuştu? Şimdi bunu anlamaya çalışması yersizdi. Kendi kendine bunları düşünürken artık pes edip kapatmak üzere olan Cemil'in telefonunu açtı. Üstelik kolu da cidden ağrıyordu.

"Alo? "

" Günaydın Azra, nasılsın? "

" Günaydın. Hayırdır, Gökçe iyi mi? "

" İyi merak etme. Ben de seni merak ettim. iyi misin? " 

" Evet. Sıkıntı mı var, Gökçe toparlandı mı?"

YAS SÜRGÜNÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin