52. Bölüm - Bitmesin

3.7K 465 16
                                    

Gökçe ev arkadaşlarıyla kavga etmişti ben de ona yardım için babamın arabasını çalmıştım. Bu ben azar yerken Gökçe'nin de benim azarlarımdan nasiplenmesine neden olmuştu ama Gökçe'nin pek ebeveyn kahrı çekecek hali yoktu, onları usulca dinleyip haklı olduklarını söyleyip, benim odamda benim yatağımda sessiz sessiz ağladığı koca bir gün geçirdi. O ağlarken bir an aynı dertten muzdarip olup olmadığımızı düşünmeye başladım; kenarda on beşinci kez çalan telefonumu meşgule atarken. Gökçe'nin saçlarını okşarken benimkini öyle zamanlar gelecek ki kim okşasa fayda etmeyecekti; bilemedim! Elimi uzattığım her saniye daha çok çekti Gökçe içini; hep: "İnanmıştım" dedi, "Sevmiştim" dedi... Bunlar daha çok acı yaşatıyordu insana biliyordum ama bildiğimi söylemedim. "Uğur girmiştir onun aklına, Cemil yapmaz öyle şeyler. O demiştir kesin!" derken bunu diyenin ne çok inandığını, ne çok sevdiğini, ne çok yandığını duymazdan geldim ve ne çok da yanacağını?

"Öyledir değil mi Azra, yapmaz Cemil, hep Uğur girmiştir kanına." derken Gökçe, gözlerime biçare bakarken benim Uğur'um yapmaz, yapsa bu kadar zaman bir kez bana ihanet ederdi, bir kez elini sürerdi, bir kez aşkımı kullanır kendine heba ederdi diyemedim.

"O girmiştir tabi, o girmiştir!" derken inandım bende yapanın Uğur olduğuna. İnandım, inanırken uzandım telefonuma o bana bir daha ulaşmasın diye kapadım telefonu. Bir kaç gün geçirdim Gökçe'nin göz yaşlarını silerken sonra da, onu Cemil'le konuşmaya ikna edip gönderdim evden. Üçüncü kişiymiş gibi, hiç yaşamamış gibi! Sonra yalnız kaldığımda annemin sorduğu :" Bu kızın derdi başka bir şeydi yalan deme şimdi bana Azra?" sorusuna: "Sevgilisi ile arası bozuktu anne önemli değil barışırlar şimdi, yanına gitti." dedim, annemin zamane gençliği söylemlerine karşılık benim derdimi de gözünde böyle ufaltıp arkasını dönüp gitse dedim. Söyleyemedim! Bir kaç saat sonra Gökçe'nin eşyalarını almak için geldiğinde o kızları bulup getirenin Yıldırım olduğunu söylediği, sonra içip gittiklerini , kızları da başlarına bıraktığını anlattığı kanmışlıklarını dinledim. Onun inanmış olmasına karşılık: "Doğrudur!" dedim, sustum. "Bence sende konuş Uğur'la! Gördüğün üzere zaten bir şey de yapmamışlar sızmış kalmışlar ." demesine karşılık başımı salladım. Ne Gökçe kadar gösterdim göz yaşımı ne de onun kadar çabuk unuttum. İçime yerleşti... Derdimi büyüttü, olmazlarımı çoğalttı her gün içimde. En sonunda ayrılık kararı alıp o aramazken ben aradım Uğur'u ve: "Konuşalım" dedim, kabul etti. Sahilde buluşmak üzere sözleşip çıktım evden, sahilde onun hep beni beklediği yere kadar yürüdüm. Saatler önce yağan yağmurun biriktiği kaldırım kenarlarından uzakta üzerime çamurlu sular sıçramasın diye uzak durarak yürüdüm. Sonra onu bulduğumda koşup arkasından sarılmayı ilk kez istemedim. Yavaş yavaş yürüdüm yanına, öksürerek belli ettim geldiğimi ve baktığında gördüğüm mavi gözlerine en kırgın halimle baktım. En çok inandığımda en çok kırıldığımı bilmeden, bu kırgınlığın büyüklüğünü kendi içimde sorgulamaya devam ederek. Ben sarılmasam da o beni gördüğü ilk an sarıldığında geri çekilemedim. Kollarım yanlarım da öylece kaldım... Kalışım saniyeler için de Uğur'un gözlerinde korkuya dönüştüğünde:

"Kız bana Azra, hayvan de; adi de! Değmezsin de! Böyle bakma! " diye bağırarak çekildi benden. Gözlerimi kaçırmadım gene de:

"Yıldırım bulmuş kızları? " dedim. Mahcup oldu, belki de onu bir daha böyle mahcup hiç görmeyecektim.

"Kim söyledi?"

"Gökçe'ye öyle palavra sıkmış Cemil. O getirdi zorla, biz istemedik falan demiş."

Kaşlarını kaldırırken cevap vermekten kaçtı. Bildiğim en net şey şuydu ki ne yapmış olursa olsun Uğur yalan söylemezdi.

"Doğru mu Uğur?" deyip bunun cevabının peşine düştüm. Aslında hiç de önemi yoktu!

YAS SÜRGÜNÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin