14. Bölüm - Sevdim Seni Bir kere

4.6K 490 35
                                    

Azra, pencerenin önünde ince tülün ardından izliyordu onu. Arkasında, lohusa yatağının içinde ayaklarını uzatmış halde oturan Gökçe'nin hemen göz hizasında. Cemil, onları yalnız bırakmak için çıkmış, şimdi Uğur'un yanındaydı. Tamirhanenin önünde Uğur ile birer sandalye üzerinde çay içiyorlardı. Belki de sohbet ediyorlardı. Belki de kendisiyle alakalı konuşuyorlardı.

Bundan çok da emin olamadı, elindeki kahve fincanından son yudumunu da alıp dar odanın köşesine konulmuş orta sehpanın üzerine bıraktıktan sonra hemen Gökçe'nin ayak uçlarına oturarak: "Cemil kahve yapmayı öğrenmiş." dedi, kahve pişirip ikram ettikten sonra çıkan Cemil'i anarak. Gökçe, yaşadığı acıya kamuflaj giymiş bir halde güçlü görünürken aslında içinde kopan fırtınalarla mücadele etmeye çalışıyordu.

"Tatlı bile yapıyor. " " Ne tatlısı? "

" İşte Kemalpaşa, Şekerpare falan... Bilirsin sever öyle tatlıları Cemil, ikimiz de aynı saatte eve gelince ben yemek yapıyorum, o da tatlı. Bazen tabi, her zaman değil. Bazen Uğur'a sipariş veriyor. Tabi illaki ev tatlısı olacak, Uğur da yaptırtıyor. "

Azra'nın istediği noktaya nasıl da gelmişti muhabbet. Azra, halinden son derece memnun merakla:

" Karısına mı? " diye sordu. Gökçe, Azra'nın yıllar sonra Uğur hakkında çok da merak içinde olmadığını düşünüyordu. Öyle olmuş olsa zengin bir adamla evlenip ona çocuk doğurup sonra da hayatından geçmişe dair herkesi çıkarmaz, onları unutmazdı. Aksini söylemek istese de reddetti ve:

"Uğur evli değil. " dedi.

Azra, kesinlikle bunu beklemiyordu. Uğur adına kurduğu hayallerin hepsi de kendi hayalleri gibi yerle yeksan olmuş, hiçbiri gerçeğe dönüşmemişti. Yüzü düştü, sanki aksi onu daha çok mutlu edecek gibiydi hâli.

" Neden? "

" Nasıl neden? "

" Niye evlenmedi? "

" Bilmem, herkes evlenecek diye bir şart yok, diyor evlenmesini istediğimizde. Korkuyor herhalde. "

" Evlenmekten mi? "

" Mutsuz olmaktan. Böyle iyiyim diyor. Yoksa Cemil çok kız buldu ona, hani başı bağlansın, bir aile kursun, akşam evine tek başına gitmesin, yoldaş olsun diye ama... Vallahi Uğur işte aynı biliyorsun, bildiğinden şaşmaz. "

Uğur'u bilirdi Azra, doğru bildikleri kural olurdu onun. Ancak onun hep aile kurma hayali vardı. Kendi sahip olmadıklarını elde etmek için arzuları vardı. Baba olmak adına, sahip çıkmak adına ukdeleri...

" Hayatında kimse de mi yok? "

Gökçe başını iki yana salladı:" Öyle ciddi bir ilişkisi yok. Ancak, hayatında birileri var tabi. Arada heyecanlanıp bu kızla olur dediklerimiz de oluyor ama sonra ne oluyorsa bitiyor. Çok anlatmıyor zaten. Şu sıralar alt sokakta ki Menekşe ile demişti Cemil geçen. Ama sanırım sadece sevişmek için. "

Uğur'un çapkın bir adam olduğu geçmişinde, geleceğine de imkan tanıyan kadınları olacaktı demek ki. Kaç yaşına gelirse gelsin geceyi geçirdiği kadınlar, sabahında sıradan kimseler kalacaktı. Gönlünü kazanmak zordu, belki artık gerçekten de imkânsız. Ağır bir darbe yemiş gibiydi Azra. Buraya Gökçe'yi teselliye gelip gördükleri, kendi tesellisine ihtiyaç tanıyacaktı belki de. Belki de hepsi bundan ibaret de değildi. Uğur, gerçek bir hayata ömrünün sonuna kadar sahip olamayacaktı.

"Menekşe... " diye tekrarladı Azra, gözleri bir noktaya dalarken. Gökçe, dikkatle izliyordu Azra'yı. Başına gelenler dünden itibaren bir kabusun orta yeri gibiyken Azra'nın şimdi ki hali, yıllardır bahsi geçtiğinde herkes kadar kızdığı halde savunduğu arkadaşının tahminlerinin de ötesinde şeyler yaşadığını düşündü. Hiç düşünmeden: "Sen Uğur için üzüldün mü şimdi?" diye sordu. Bunu Uğur duymuş olsa ona kızardı. Azra'ya kendinden bahsedilmesine lüzum görmediği gibi, Gökçe'nin buna fırsat vermesine müsaade etmezdi. Henüz bebeğinin ölümünü yakınlarından kimse ile paylaşamamak kadar fena bir halde iken, Azra yılların hesaplaşmasını yapmaya gelmiş biriydi. Hırsını alacağı, öfkesini kusacağı kimse...

"Merak ediyorum Azra, Uğur için sahiden üzülüyor musun? " diye tekrarlarken dikişlerinin üzerine hafifçe eğilmiş acımalarına bile aldırış etmemişti.

" Neden yüzüme bakmıyorsun Azra, neden kaçıyorsun? Bana cevap ver, sen Uğur için üzülüyor musun? "

Azra, iyice yükselen sesini duyduğunda Gökçe'nin, kapana sıkışmış bir haldeydi. Cevapları olmayan sorular gibiydi karşısında hesaba çeken tarafından sorulan. Genç kadının gözlerinin dolu dolu olduğunu da görebiliyordu üstelik.

"Cevap istiyorum Azra, bunca sene sonra bana Uğur için üzüldüğünü söyle. Onu böyle bir yalnızlığa ittiğim için pişmanım de, söyle hadi... "

Azra'nın tek bir savunması vardı:

" Onu ben terk etmedim. "

Ancak Gökçe için kafi değildi bu.

" Bırak... " derken savurdu elini, parmağı bir öğretmen tavrında Azra'ya itilirken bir kez daha bağırarak sordu hesabını: "Sen mücadele etmedin, kaçtın. Sen kolay olanı seçtin. O çocuk seni sevdi, aylarca aylarca evinden, odasından çıkmadı. Uğur seni sevdi."

Madem herkes kozlarını paylaşıyordu. Madem herkes ona bağırıyordu. İşte şimdi tam sırası ise Azra da yıllarca içinde tuttuklarını sayabilirdi Gökçe'ye: "Ben de onu sevdim." dedi.

Gökçe'nin gözlerinden akan yaşlar, aslında ne tükenmiş Uğur Azra aşkı içindi ne de Uğur'un yeniden hayata tutunamayan hali için. Gökçe, asıl kendisi için ağlıyordu. Akan her damla yaş kendi kaybı, kendi yokluğu ve kendi çaresizliğineydi.

"Seni defalarca aradım, mesaj attım, mektup yazdım. Yapma, dedim. Gel, gidelim, konuşalım, ikna edelim Uğur'u. Mücadele etmedin sen, kaçtın. O bebeği kendi ellerinle öldürüp en kolay olanı seçtin. Her şeyi ama hepsinden önce Uğur'u bitirdin. Sen yaptın, hiç düşünmeden. Sonra da asıl hayalin olan paranın peşine düştün, gittin kocan olmayacak yaşta bir adamla evlendin. Mutlu musun bilmiyorum ama senin mutluluğun benim midemi bulandırıyor. "

Sadece sessizce akan göz yaşları yanına arkadaş, kalktı ayağa Azra. Gökçe'ye söyleyecek sözü yoktu. Kendini savunmak adına vicdanına söylediği laflar bile yetersiz, eksikti. O evden koşar adımlarla çıkarken ikinci gün de göz yaşları vardı, ikinci gün de yüreği alev alev yanıyordu.

Merdivenleri hızla indi, üçer beşer attı adımlarını sonra da Uğur ile Cemil'in gözlerinin önünden geçip hızla arabasına bindi. Gaza olması gerekenden daha fazla basarken Cemil panikle ayağa kalktı: "Kavga etmiş bunlar." deyip apartmana yöneldi. Uğur ise her zamanki gibi ağır ağır kalktı yerinden.

İçeride çalışan elemanına dönüp:

"Acil bir şey olursa ara İbo, ben çıkıyorum." dedi ve tamirhanenin yanından çıkan merdivenlerden geçip evine girdi. Acele etmeden üzerini değiştikten sonra motoruna binip ana caddeye doğru gaza bastı. Bir erkek giyim mağazasının önünde durup kaskını çıkarırken vitrinde aradığı kişiyi buldu. Menekşe, göğüslerinin üstünü açıkta bırakmış kırmızı çiçekli elbisesi ile karşısında duruyordu. Bulunduğu yerden önce göz kırpıp kızın yüreğini hoplattıktan sonra dükkandan içeri girdi. Menekşe, yüzünde abartılı bir gülümseme ile kırmızı ojeli parmaklarını sallayarak:

"Hayırdır, gömleğin mi bitti? " diye sordu. Uğur, başını ağır ağır salladıktan hemen sonra, hızla kızı belinden yakaladı, kendine doğru düşünmeden çekerken bedenini o tanıdık bedene saplamış gibiydi.

" Öğle molasına girelim mi Menekşe? " " İyi de akşam olmak üzere. "

" On dakikadan daha fazlasına ihtiyacım yok. " " Acelen ne? "

" Rüyamda seni gördüm. "

" Bir yerin açıkta kalmış olmasın. "

" Gündüz rüyası öyle yorumlanmaz, ne görürsen o olacak demektir. " " Müşteri gelir. "

" Kapıyı kilitleriz. "

" Uğur, sen beni kışkırtıyorsun. "

" Rüyamda kışkırtan sendin."

YAS SÜRGÜNÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin