62. Bölüm - Sebebim

3.8K 489 112
                                    

Annemi de babamı da hiç görmediğim kadar üzgün, yıkılmış seyrediyor ama hiçbir şey yapamıyordum. Bir yanım Ayhan'ın gidişi ile perişan, diğer yanımda içimde yaşattığım küçücük bir canlı ile çaresizdi... Babamın olanlardan haberi olmamasını bilhassa annem isterken, sanki içimde gün be gün büyüyen bir varlık yokmuş gibi davranıyordu. Sessizce itaat ettiğim o zamanların sonunda bu işin artık nereye gideceğini merak ediyor, kendimden değil ama rahmim de ki canlının hayatından şüphe duyuyordum. İstenmeyen, kabul görmesi çok zor bir adamın çocuğu olarak dünyaya geldiğinde annesi ile babası birbirinden uzak, kavuşması imkansız iki insan olamazdı. Uğur ile sadece telefonda konuştuğumuz günler, bir çözüm arayışında iken onun çözümü hep gelip babamla konuşmakta bulması sonucu, annemi yüzümü eğip odama çağırmam... Bütün bunlar, içinde umut barındıran zavallı birer hayaldi ve ben hayallerimin yıkılması ile Uğur'u unutamamak arasında arafta kalırcasına eziyet çekmeye devam edecektim. Annemi elinden tutup odama çekip, babamın da konuştuklarımızı duymasını engellemek için kapıyı sıkı sıkıya kapadığımda; emindim ki annem söyleyeceklerimi tahmin ediyordu. Karşısına oturdum, elini sımsıkı tutarken; bütün gece anneme söyleyeceğimi planladığım şeylerin başlangıç cümlesi ile başladım:

"Ben sizi çok seviyorum anne."

Sandım ki, benim aileme olan sevgim her şeyin çözümü için kafi! Ben onları bu kadar çok severken onlar da benim başkasına olan sevgimi alır yüreklerine koyarlar, sonra da kim olursa olsun benim onları sevdiğim gibi severler. Yanılıyordum! Ve yanıldığımı bilemeyecek kadar gençtim... Annemin de karşılığında beni sevdiğini söylemesini falan beklemedim, sadece bir iki saniyelik boşlukla devam ettim ama gece yaptığım provaların hepsinin boşa çıktığı andı.

"Uğur, gelip babamla da, seninle de konuşmak istiyor."

Annemin, Uğur'a olan nefreti onu babaannemin evinde gördüğü günden beri sürerken; hiç tanımadığı birine duyduğu nefretin bu denli oluşunu kendi içinde dahi yadırgamıyordu. Bir an gerçek bir kızgınlıkla sesini yükselttiğinde içeride babamın olduğunu hatırlayıp bir ölçü toparladı:

"Şu pisliğin adını anma bana! Hayatımızı ne hale getirdi, onun yüzünden neler kaybettik sen daha bunları görmüyor musun Azra?"

Görmüyordum! Kaybettiğimizin sorumlusu Uğur değildi ki bendim... Ayhan'ın ablası olan, onun sevgisi ile büyüyen, onu çok seven bendim... Neden sorumlusu onu hiç tanımayan, bir kez bile görmemiş Uğur olacaktı ki?

"Uğur'un bir suçu yok!" diye mırıldandım sadece. Güçlü olamadım, gerçekten avaz avaz savunamadım onu. Gençlik korkularım, telaşlarım, vicdanım hepsi karşımda annem gibi parmağını savura savura hesap sorarken bana, ben Uğur'u gerçek mana da savunamadım.

"Baban ölür de o adamla evlenmene müsaade etmez Azra. Eğer, babamda kalpten gitsin anne diyorsan, çek git kızım; arkana bile bakmadan kapıyı çek."

Arkama bakmadan gidemezdim! Annemle babamı Ayhan'ın yokluğunda bir de ben yapayalnız bırakamazdım. Gitmemeliydim! Ama içimde Uğur'a dair her gün büyüyen bir hayat varken bütün bunları nasıl yapacaktım bilmiyordum. Ağlamamak için direnmeyi bırakalı çok olmuştu ve ben çoğu zaman ağladığımı bile fark etmiyordum. Eğdim başımı: "Peki, bebek?" dedim. O bebekti, doğduğunda çığlık kıyamet ağlayacak, benim kokumla susacak, sonra da bana anne diyecekti... Canlı değildi, sadece rahmim de hayat bulmuş bir hayat değildi; o bir bebekti... Benim bebeğim, bizim bebeğimiz!

"Baban duyarsa yıkılır Azra, her şeye rağmen sana inanıyor. Benim kızım hata yapmamıştır, kanmıştır, sevmiştir ama babasına annesine leke getirecek bir şey yapmamıştır diyor. Babana bunu yaşatamazsın."

YAS SÜRGÜNÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin