49. Bölüm - Emine teyze!

3.7K 513 57
                                    

İçeriye daldığım anda odalardan birinden bana doğru saldırmak üzere havlayan köpeğin sesi ile Uğur'u görüp kolundan çığlık çığlığa abanmam aynı anda oldu. Kadın köpeği sakinleştirmek için kulağından yakaladığında Uğur da beni kolunun altına almıştı, korunaklıydım ama elimde ki fuları korkudan yere düşürmüştüm. Uğur'un gözlerine bakıp dehşet içinde: "Hayvan kesip yiyor herhalde." dedim. İşaret parmağını dudağına gösterip susmamı işaret ettiğinde içeride ki rezaletin ne olduğunu anlamaya çalışmaya başladım. Örtüleri kirden paslanmış iki kanepe, toz içinde küçük tüplü bir televizyon, kornişlerinden çıkmış paçavra tüller, ortalıkta hayvan pislikleri ve her köşede uyuyan yedi kedi ile kadının kulağından çekip azarladığı bir köpek. Sahi kadının sekiz çocuğu bunlar mıydı? Kedi köpek beslenilmesini yanlış yerden anlayan bu kadın evini ahıra çevirirken aklını sıyırmış olmalıydı. Dışarıda ki keskin leş kokusu ise, içeride ki havasız hayvan pisliği kokusundan başkaydı. Kadın ölen hayvanları sokağa atıp içeri bir yenisini alıyor açığı tamamlıyordu anlaşılan. Onları beslemek vicdani bir durumdu ama bu evi bu hale getirip, mahalleliyi pislik kokusundan bezdirmek delilikti. Hem de zır delilik!

"Oturun size birer çay yapacağım." diye bize yer gösterdi o an köpeği kulağından bırakan kadın. Köpek kapının önüne boylu boyunca yatarken burnumu Uğur'un gömleğine sürtüyordum. Hepimiz o ev gibi kokmadan buna bir çare bulmalıydık kesinlikle. Kadın çay yapmak üzere odadan çıkacakken Uğur beni arkasında bırakıp kadını kolundan yakaladı:

"Emine Anne çayı içerim ben gene gelir. Bak sana ne diyeceğim?" dediğinde kadın merakla döndü.

"Sen çayı halen mi sevmiyorsun, ne seviyorsun? Yumurta, yumurta sever misin?"

"Hayır Emine Anne ben yumurta sevmem. Bak sana bir şey söyleyeceğim.  Benim param var, senin paraya ihtiyacın var mı?"

"Yok benim belediyeden düşkün maaşım var, var param sen kendine harca." diyen kadın bulduğu ilk fırsatta tiksinilmesi gereken benmişim gibi bana bakarak: "Çirkin bu, sen bundan daha güzelsin." demez mi? Kendimi tutamadım! Hiç yapacağım türden şeyler olmasa da Uğur'a yaşattığı her şey için intikam almak istercesine:

"Sen kendine bak!" dedim. Uğur'un da benden öyle bir cevap beklemediğine emindim. Koku belki de hepimizi birer Okan ile Halime yapmıştı ve haberimiz yoktu. Kadın sanki ben ona çemkirmemişim gibi benimle mücadeleye Uğur'u hedef alarak devam etti:

"Saçları yoluk yoluk."

Uğur, sonunda gülerek: " Tararım ben onun saçını merak etme. Sen bırak onu şimdi, seni hastaneye götüreceğim. Olur mu olmaz mı onu de bana?" diye müdahale etti olaya. Kadın halen bana bakıp burnunu kıvırarak:

"Gözleri de şaşı bunun Uğur, sen buna mı kaldın, nasıl güzelsin baksana?" derken uzanıp Uğur'un yüzüne dokunmaya çalışınca istemsizce tutup çektim Uğur'u ondan. O kadının sevgilime dokunmasına izin verecek değildim.

"Emine Anne, hastane diyorum! Dur sende bir Azra!"

Bir yandan ona bir yandan bana laf yetiştirmeye çalışırken Uğur, kadınla sanki bir hesaplaşmanın orta yerinde sadece birbirimize bakıyorduk. Atıl kurt dese üzerime salacağı bir adet köpeği varken neyin cesaretiydi bende ki de bilmem.

"Durmam, niye duracakmışım? Bırak ölsün burada, bize ne?" diye bağırdığımda Uğur'un o dehşet mavileri üzerime çevrildi ve işaret parmağı tehditkar bir şekilde kalkıp: "Uslu dur!" dedi. Belki o an sinirlenip çıkardım evden ama kapıda o köpek yatarken Uğur ile geçinmek zorundaydım ve psikolojik durumum Uğur'u o kadınla baş başa bırakma Azra diyordu bana. Uğur ne derse desin kolundan sımsıkı tutup sokuldum yanına, sadece bir an benimle buraya geldiği için pişman olmuşçasına baktı sonra da kadına döndü:

YAS SÜRGÜNÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin