30. Bölüm - İntikam Kokan Çiçek!

4.3K 475 48
                                    

Ömer, karşısında bir hafta evvel talimat verdiği adamını konuşmak için sabırsızlanır halde bulduğunda iş yerinde ve odasındaydı. Bunu yıllar evvel, Azra ile evlenmek üzere olduğunda yapmış Azra'nın kendisinden önce birlikte olduğu ünlü birilerini araştırtmıştı. Sonuç olarak tanıdık birileriyle ilişkisi olmayan bir kadın olduğuna kanaat getirip evlenmeye karar vermişti. Ancak bu defa yaptığı farklıydı; bu defa, yaklaşık on gündür tavırlarını sorgulatacak kadar farklı davranan, her gece Mehmet ile uyuyan karısının karıştırdığı işler olup olmadığını öğrenmekti niyeti. Bir haftalık gözlem sonunda adamı karşısındaydı, en sadık ve ağzı sıkı olanını seçmişti bu iş için. Etrafta kimsenin Ömer Seyhan'ın karısından şüphelendiği haberini konuşmalarını istemezdi. Başıyla adamına komut verdikten sonra, elleri önünde birleşmiş orta yaşlı adamı Süleyman konuşmaya başladı:

"Ömer Bey, her gün aynı saatte evden çıkıp işe geliyor. Haftada iki gün bir spor salonuna gidiyor, sabahları ikişer saat olmak üzere, sonra oradan direkt şirkete geliyor. Şirketten çıkışları hafta içinde bir toplantı ya da iş görüşmesi dışında iki ya da üç kez oldu. Birinde alışveriş merkezinde oğlunuzla birlikteydi, diğerinde oğlunuzla at binmeye gitti. Diğerinde de sahilde tek başına oturdu. Haricinde, telefonları takibe almamı isterseniz yapabilirim ama olumsuz bir durum görünmüyor. "

Ömer başını olumlu manada sallarken aslında bildiği şeyleri duymaktan çok da memnun değildi. Azra'nın bir açığı yoktu ve davranışları her hangi birine bağlı değildi. Öyleyse neye bağlıydı?

" Peki bu Cemil ile Gökçe çiftini buldun mu Süleyman? "

Süleyman, o meseleye geçmeden patronunun komutunu beklediği için hemen devam etti.

" Evet efendim, karı koca bankacılar. Azra Hanım'ın döneminden aynı bölümden mezun olmuş ve evlenmişler. Orta halli bir mahallede bir apartman dairesinde yaşıyorlar. Anormal bir halleri yok. "

Azra, doğru söylüyordu. Öyleyse diğer mevzuya geçebilirdi. Evlenmeden önce Azra'nın itiraf ettiği, bahsettiği tek adamdan bir çocuğu olacakken kürtajla hayatına son verdiği meselesi, emindi Süleyman kendisine verilen süre içinde bu işi de öğrenmişti.

"Adamın adını soyadını öğrendin mi peki Süleyman? " Süleyman başını olumlu manada sallarken:

" Efendim, asıl mesele bu. Cemil ile Gökçe'nin evinin karşısında adamın tamirhanesi." dedi.

Ömer, duyacaklarının varlığına ne kadar tahammül edebileceğini düşünürken eli ile durdurdu adamı. Masasının üzerindeki aile fotoğraflarına bakarken hırsı çoğaldı içinde. Cemil ile Gökçe bağlılığının nedeni çocuğunu doğurmak üzere olduğu ve unutamadığı adam mıydı? Unutamadığı konusunda hep şüpheleri olmuştu Ömer'in ama kendine rakip olabilecek kimsenin yeryüzünde olduğunu düşünmeyişi bu meseleyi gereksiz büyütmemişti içinde. Kendisinin de ikinci kez kurduğu bir hayatın kahramanıydı Azra, kendisi de son kahraman oldukça gerisi önemsizdi.

Ömer bakışlarını çevirmeden adama sorusunu yöneltti: "Adam evli mi? "

" Hayır efendim, adam hiç evlenmemiş. " " Tamirhanede ne tamir ediyor? "

" Motor, kaporta... Otomobil kısaca. "

" Hakkında başka ne biliyorsun Süleyman? "

" Daha fazlasını araştıramadım ama öğrenirim Beyim, isterseniz. " " Adı?"

" Uğur, efendim. "

Ömer, gözünün önündeki mağrur gülüşlü karısının fotoğrafından çekti gözlerini:

" Süleyman, adamla Azra yakın zamanda görüşmüş mü? " diye sormaya devam etti. Süleyman, bütün bunları öğrenmenin zorluğunda bunu kolaylıkla bulurdu. Adamın Harley Davidson marka motorunun plakası ile Azra Seyhan'ın aracının plakasının noktalarına bakabilirdi mobese kameralarından ancak bu şimdi aklına geliyordu.

"Üç gün daha verin, efendim. "

" Üç gün yok Süleyman, adama göz dağı verecek iki kişi bul. Üç de olur! Benim adım geçmesin, karımın adı da; uzak durmasını söylesinler, o kim olduğunu anlar. Azra Hanım'ın aracını güvenilir biri tarafından takibe al, sonra da bana her gün rapor ver. Şayet buluştuklarına şahit olursan anında haberim olacak. Çıkabilirsin! "

***

Azra akşam yemeği masasında oğlunun yediği yemeğin her kaşığını kontrol ederken bu kadar kontrollü olmaktan nefret ediyordu. Saate ilişti gözü, Ömer akşam yemeğinde yoktu ve nereye gideceği ile ilgili haber de vermemişti. Aralarında çığ gibi büyüyen soğukluğun sebebini kendisi görürken bunu düzeltmeye Mehmet'in odasında yatmayı bırakmakla başlanılacağını düşündü. Eski hayatına yavaş yavaş dönmesi şarttı. Uğur'u yıllar sonra görmenin darbe etkisini yavaş yavaş atıyordu üzerinden, atarken de Ömer'de şifa aramak daha kolay olabilirdi. Sadakatle onu seven bir adamdı Ömer ve oğlunun babasıydı. Evet, eğer Mehmet'in babası olduğunu düşünürse her şey daha kolay olabilirdi. Mehmet'in doyduğunu söylediği anla, yeniden asıl mevzusuna dönen Azra, iki üç kaşık daha yedirmenin çözümünü bulmaya çalıştı. Sonra sofradan kalkıp, Mehmet ile çoğu zaman baş başa yaptıkları film izleme keyfine geçip, çok geç olmadan oğlunu giydirip yatağına yatırdı. Yarın annesi ile babası yazlıktan döneceklerdi ve bir fırsatını bulup iş arasında onları görmek iyi fikir gibi görünüyordu. Akşam vakti gittiğinde babası illaki Ömer'in gelmeyişine bir laf söylüyor sonra Azra'nın da bu sebepten canı sıkılıyordu. Hiçbir şekilde ailesinden haz etmeyen Ömer ise, karısından sadece bu ilişkiyi sıcaklaştırma konusunda baskı yapmamasını istiyordu. Oysa annesi hep zengin, güçlü bir damadı olsun isterken duasını fazlasıyla eksik etmişti. Bir kez daha kolundaki saate baktığında oğlunun odasından çıkıyordu Azra. Ömer'i arayıp nerede olduğunu sormalı, bir şekilde bu gece erken gelmesini sağlamalıydı. Belki zarif bir gecelik giyebilirdi. Bu düşünce göğsünü tutmasına neden oldu Azra'nın; yapmak istemediklerini yapamayarak geçirdiği ömrü böylelikle tükenmeyecek miydi bir gün? Telefonun nerede olduğunu aramak düşüncesiyle merdivenlere yöneldiğinde aşağıda telefonunun sesi geliyordu. Belli ki Ömer geç geleceğini haber vermek üzere arıyordu. Merdivenleri hızla inip telefonunu sehpanın üzerinde bulan Azra, arayanın Gökçe olduğunu gördüğünde bir an durakladı, onu tekrar görmek için toparlayamadığı cesaretine rağmen ilk arayan yine Gökçe olmuştu. Düşünmeden açarken telefonu yarın için dışarıda bir yerlerde kahve içmeyi teklif etmeyi düşündü. Evine gidip Uğur'u görme riskini alamazdı.

"İnanır mısın Gökçe, ben de seni arayacaktım? "

Azra, kendi sesindeki neşeye kendisi dahi şaşırdı. Oysa az evvel durgun ve sıradan bir akşamdı.

" Ne diyecektin Azra, eserinin nasıl olduğunu mu soracaktın? "

Gökçe'nin sesi yine yeniden öfkeliydi. Bebeğini kaybettikten sonra mı ona bu kadar kızgın olmuştu Gökçe, yoksa hep içten içe öfke mi taşımıştı?

" Eserim?"

"Kocanın manyakları Uğur'u öldüresiye dövdüler, dükkanı birbirine kattılar. Sen bu adama daha ne kadar zarar verebilirsin Azra, daha ne kadar? Seni aradığım için sıçayım aklıma, eski dostluk dedim ama dostluk falan değil, belaymışsın sen. Asıl sen uzak dur bizden. "

Gökçe gözyaşları içinde telefonu kapadığında ne düşüneceğini bilemedi bir süre Azra. Ortada ciddi bir yanlış anlaşılma olduğu kesindi, Ömer hayatta bu tarzda müdahale etmezdi, kaldı ki müdahale edecek bir durum da yoktu. Evin mutfağına yönelip evden çıkacağını, Mehmet'e göz kulak olmalarını çalışanlarına söyledikten sonra üzerine bir ceket alıp çantası elinde çıktı Azra.

***

YAS SÜRGÜNÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin