38. Bölüm - Sen Söyle!

3.9K 481 42
                                    

Azra, senelerdir herkesin önünde diz çöktüğü o şirket binasından içeri girememişti bugün. Akşama kadar şirketin kapısında yemeden içmeden Ömer'i beklemiş olmasına rağmen gelmemişti adam, iyice umudu kesip birlikte yaşadıkları eve gidip Mehmet'i görebilme umudu da kapıda ki güvenlik tarafından engellendiği anda bitmişti. Komşular, etraftan duyacaklar falan yoktu artık; Azra, iri yarı bir güvenlik görevlisinin kolları arasında oğlunun adını haykırıyor, ona ulaşması mümkün olmayan sesini duyurmak için çırpınıyordu. Oysa Ömer, Mehmet'i ulaşamayacağı kadar uzağa götürmüştü. Bir gün içinde tahsis edilen bahçeli evlerinde, Mehmet'in yeni okul kayıtları ile ilgili seçenekleri eliyordu, az sonra Azra'nın evin önünde çıkardığı rezaletin videoları mailine gönderildiğinde ise kas katı bir hâlde kalmış, sadece bir kaç saniyelik pişmanlık duygusuna teslim olmadan baş edebilmek denen şeyin ağırlığını yaşıyordu.


***

Azra, otel odasında bir ileri bir geri yürüyüp dururken ne yapması gerektiğini düşünüyordu? Bildiği bütün avukatlar telefonlarına çıkmamışlar, çıkanlar ise yardımcı olmayacaklarını söylemişlerdi. Belki de babasından yardım istemesi şarttı artık Azra'nın. Şarttı ama yaşlı babası ne yapabilirdi ki başını daha beter belaya sokmaktan başka? Kapana sıkışmış gibiydi. Ömer'e ulaşsa yalvarmaya razı, hatta ayaklarına kapanacak kadar da gurursuzdu.

Ailesi onu Dubai de iş seyahati ile tatili birlikte götüren mutlu bir kadın sanırken, o burada İstanbul'un en acı tarafında, büyüklüğünde, oğlunu bulamayacak olmanın korkusunu yaşıyordu. O esnada çalan telefonuna yüreği ağzında fırladı Azra, bilmediği, kayıtsız bir numara arıyordu onu. Ömer, dayanamamış Mehmet'in üzülmesine ve sesini duysun diye aratmıştı sonunda. Canının acısı iyiden iyiye hakimdi bedenine, telefona cevap verdiğinde ağlamasına engel olamazdı artık:
"Mehmet? " diyerek yalvaran sesi karşılığında şaşkın bir bekleyişe, sonra da endişeli bir soruya neden oldu:

" Azra, iyi misin? "

Azra, duyduğu sesi daha ilk anda idrak ettiğinde bedenini çaresizce yatağın ucuna bırakıp nefesi kesile kesile ağlamaya başladı. Artık durdurulamaz bir nehir gibiydi göz yaşlarının akışı, suları derin, suları parlak...

" Azra cevap ver bana, ne oldu, başına bir felaket mi geldi? Azra cevap ver, böyle ağladıkça daha çok endişeleniyorum, cevap ver! "

Azra, Uğur'un yükselttiği sesine karşılık cevap verdiğinde nefes nefeseydi:

" Oğlumu kaçırdı benden Uğur, götürdü. Bulamıyorum onları, hiçbir yerde yoklar. Bulamıyorum! "

" Kim kaçırdı, kocan mı? "

" Ne yapacağımı bilmiyorum? Peşimde bir adam sürekli takip ediyor, evimden kovuldum, babama bir şey olur üzülür diye bir otelde sıkıştım, bu kadar güçlü bir adamla nasıl başa çıkarım aklım almıyor? Çok çaresizim ben, çok! Yalvarırım bana yardım et! "

" Azra, önce sakin ol, ağlamayı kes ve sağlıklı bir konuşalım. Bak benim kapımda da adamlar var, ne oldu bilmiyorum. Adam geçmişte yaşananları mı öğrendi, ne bu kadar delirten onu?"

Uğur'u da takip ettiriyordu. Tek bir hata da ona da öldürücü darbeyi indirmek için. Azra, bir anda panikle ağlamayı kesip:

" Sen beni arama bir daha, görüştüğümüzü sanarsa sana da zarar verir. " dediğinde telefonu kapatmak üzereydi ama Uğur'un uzaktan gelen yankılı sesi yeniden telefonu kulağına almasına neden oldu:

" Benim kaybedecek bir şeyim yok Azra, kaybetmekten korktuğum her şeyi on iki sene önce kaybettim. Ben evden onlara fark ettirmeden çıkmanın bir yolunu bulurum sen de otelden çıkmanın bir yolunu bul. "

Yanağında ki yaşları parmakları ile kurulama çabasında Uğur'un teklifini düşündü Azra. Tehlikeliydi! Hem Uğur için hemde Mehmet için. Fakat, böylede olsa Mehmet'i göremeyecekti, mücadele etmeden kaybetmek ona göre değildi. Bir kaç saniyelik sessizliğinin ardından kararlı bir sesle:

"Otelden gizlice çıkmam imkansız. " dedi.

" İmkansız diye bir şey yok, bu imkânsız laflarına halen mi inanıyorsun sen? Hadi Azra, otelden çıkabildiğini ve kimsenin peşinden gelmediğine emin olduğunun haberini istiyorum. Haber geldiğinde ben de çıkmış olacağım. "

" Bana yardım etmek için bir nedenin yok, başını belaya sokma. "

" Başım zaten yeterince belada. Yarım saatin var Azra, yarım saat sonra beni aramanı bekliyor olacağım."

***


Azra, elinde ki telefona baktığı saniyelerde gözlerini kapıya dikip düşünmeye başladı. Otelden çıkışı kimse görmeden mümkün olabilmeliydi, o Süleyman iti fark ettiğinde iş işten geçmiş olmalıydı. İş işten geçmiş ve hesap verilemez. Adamın, Ömer'in karşısında kıvranacağı düşüncesi bir an her şeyin gölgesinde keyiflendirdi onu. Çantasını alıp çıktı odasından. Koridor sakin görünüyordu, asansörler dışında bir iniş şekli aradı aşağı doğru.

Koridoru yürürken tavana asılı yeşil tabelaları görünce durdu. Her binanın yangın merdiveni olurdu. Ancak, yangın merdivenlerinin çıkış kapısı kilitli olurdu. Otel görevlilerinden bunu istese, hızlı adımlarla koridoru yürürken kat görevlisi bir bayanın önüne geçip yangın merdiveninin anahtarını nasıl bulacağını, söylemesini istedi? Kadın, müjde gibi bir sesle:

"Merdivenler boyanıyor hanımefendi, demirler henüz yaş olduğu için kapısı açık. " dedi. Azra, bugün ilk kez bu haberle gülümsediğinde kadın da ona gülümsemişti neler bahşettiğini bilmeden. Yeşil tabelaları takip edip koridorun sonuna geldiğinde demir kapının uzun kolunu aşağı doğru bastırdı ve keskin bir tiner kokusu burnuna doldu. Ayaklarının demirde çıkaracağı sesi düşündü, boyalara zarar vereceğini düşünen bir görevli onu bunu yapmaktan alı koyabilirdi. Topuklu ayakkabılarını eline aldı ve merdivenin ilk basamağına adım attı. İnce çorabının tabanının yapıştığını hissettiğinde çorabın yırtılacağını bile bile hızla çekti ayağını ve bir yerden tutunmamaya özen göstererek inmeye başladı merdivenleri. Sona geldiğinde kapının açık oluşu üzerine, oturup saatlerce dua edebilirdi ama yapmadı; hızla çıktı oradan ve etrafını kolaçan etti. Kimse görünmese de ortalıkta, gene temkinli olarak yürümeye başladı. Çantasından telefonunu çıkardığında son arama listesinde ki yabancı numarayı aramak için dokunma-tik ekranla komutunu verdi. Telefon karşısında açıldı ve açılan telefondan neşeli bir ses geldi:

"Senin bu kaçış işinde başarılı olduğunu biliyordum Azra? "

Azra, onun için annesini babasını uyutup da kaçtığı geceleri hatırladı. Bundan daha cesur olduğu o zamanların Azra'sına asıl şimdi ihtiyacı vardı.

" Sende çıkabildin mi evden? "

" Ayıpsın, yurttan az kaçmadım ben. "

" Ne yaptın, mahalleye sis bombası mı attın? "

" Bu aklıma gelmemişti bir sonrakine yapabilirim. Arka sokağa geçişi sağlayacak yan evin damına atladım. Gecekondu bölgesinin nimetleri Azra Hanım; siz bilmezsiniz? Muhit söyle nerede buluşuyoruz? "

" Sen söyle. "

YAS SÜRGÜNÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin