64. Bölüm - Öyle birini sevdim ki?

3.6K 508 20
                                    

Gözlerimi açtığımda bir hastane odasındaydım. O ana kadar hatırladığım her şey yok olmuş bir film kaydı gibiydi benim için, ne vardım ne de yaşanılanlardan haberdar. Başımda dolanan hemşirenin nefes alış verişlerini duyuyor ama kendimi tekrar uykuya teslim edecek kadar ağır gelen bedenime teslim beynim gözlerimi ona doğru çevirmemi emredemiyordu sanki. Gene de varlığımı, yaşadığımı hissettirmek için bir şeyler yapmam gerektiği düşüncesinde kıpırdanmaya çalışsam da yapamadım. Belki de felç geçirmiştim, öyle ya hem görüp hem duyarken neden hareket edemeyecektim ki? Gene de son bir çare konuşmak isterken boğazımdan belli belirsiz bir inleme çıktı. Yanılıyor muydum, ölüme çok yakındım ve yaşadığımı mı sanıyordum? Bir inleme bile bütün vücudumu acıyla katlarken nasıl yaşıyorum diyebilirdim ki? Ve saniyeler sonra baş ucumda ki hemşirenin serumuma kattığı yeni ilaçla tekrar uykuya daldım.

İkinci kez uyandığım da daha hafif gibiydim. Artık etrafımı duymakla yetinmiyor neler olduğunu anlıyordum da. Annem, sevinçle yerinden fırlamış dualar ederek uyandığımı söylüyor, sanki bunu görme yetisi sadece kendine aitmiş gibi Gökçe'ye babamı çağırmamı tembihliyordu. Anneme, hafifçe gülümsemek isterken dudaklarımın epeyce kurulduğunu işte bu yüzden de hareket ederken zorlandığımı fark ettim. Gülümsemekten vaz geçtim... Annem elimi sımsıkı tutarken, ne kadar korktuğunu anlatıp duruyordu. Hemen arkasından içeri giren babamın sesini duyduğumda:

"İyi misin kızım? "

" İyiyim. " diye fısıldadım, gene de yataktan biraz doğrulmalı odada daha fazla kişinin arasından Uğur'u görmeliydim. Yapamadım! Vücudumda bir yerlerde ciddi bir kesik vardı ve ben kımıldayamıyordum. Bu eylemden vazgeçtiğim de arkada bir yerlerde beni bu halde görenlerin içinde oğlumu sordum.

"Mehmet, babasının yanında hâlen senin yeni bir iş bulduğunu söyledik ona, o iş için eğitime gittiğini... " derken annem yıllar sonra artık birbirimizi anlamaya başlayan annelerdik biz. Bu defa kuruyan dudaklarımın gerilerek acımasına aldırış etmeden gülümsedim:

" Ben çok korktum. " dedi Gökçe biraz öne doğru gelirken gözlerinden yaşlar akıyordu, onun yanı başında Cemil:" Geçmiş olsun Azra. " dediğinde sabırsızlığım arttı, kesik yerim dikilmese beni o yatağa yatırmış olamazlardı nasılsa, hafifçe doğruldum acıdan küçük bir çığlık attığımda saniyeler sonra toparlanıp baktım. Uğur, o kadar kişinin içinde yoktu! Annem, bir şeyler aradığımı fark etmiş olacak ki elimi tutup: "Ne istiyorsan ben vereyim Azra?" diyerek. İstediğim şey, birinin avucumun içine koyacağı türden şeyler değildi. Yüreğim korkuyla kanıyordu aslen ve ben belki bir kaç saat öncesinde bıraktığım ameliyatımın ağrılarından daha çok kalbimde ki ağrıyı önemsiyordum. Onu kaybetmek denen şeyi bir kez yaşamıştım ya, bir daha aynı kuyuda ölüme eşti; kalmam! Ne annemin ne de babamın varlığını önemsemeden sorumun cevabını Gökçe ile Cemil'in gözlerinde arayıp onlara bakarak sordum: "Uğur nerede?"

Sorumun cevabını her ikisi de bilmiyordu sanki, birbirlerine benim onlara sunduğum merakıma benzer ifadelerle baktıklarında tekrar ettim sözümü biraz daha tahammülsüz bir tonda: "Uğur nerede?"

"Kızım canından oluyormuşsun sen daha o serserinin adını mı sayıklıyorsun? " derken annem tuttuğu eli mi bana hissettireceği kadar sıkarken yalvarır gibiydi. Babam kendini biraz daha geriye çektiğinde Cemil ile Gökçe'nin korku dolu bakışmaları beni benden alan korkulara meydan bırakınca, annemin yalvarışı bende daha tahammülsüz kaldı. Bu defa, aslında kımıldamaktan yorgun bedenimi kaldırabileceğimi sanıp yatağın kenarından tutunarak kalkmaya çalışırken:

"On iki senedir serseri mi bu adam, on iki senedir hiç mi değişmedi içinde anne, bir kez olsun vicdan azabı duymadın mı ben bunları birbirlerin... "

YAS SÜRGÜNÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin