Zero'nun Kanı

1.4K 54 9
                                    

Ağzımdan Simyacı kelimesi çıkar çıkmaz Zero'nun sinir krizine girmesi bir oldu. Ağzından çıkan tuhaf yeşil sıvı odaya kötü bir koku salmıştı. Sophie onu sürükleyerek banyoya götürdü ve üstünü temizledi. Ben ise orada durmuş olan biteni izliyordum. Sophie 25 dakika sonra yanıma gelip;
"Vücudundaki izler ne anlama geliyor? Daha öncede var mıydı? Orda dikilip boş gözlerle bana bakma, cevap ver!" dedi. Cümlesini bitirdikten sonra göğüsümü her yumrukladığında kalbim duruyordu. En sonunda o da pes etti ve kafasını omzuma yaslayıp ağlamaya başladı. Sophie çok değişmişti. Geçen sene anneannesi ölmüştü ama o hiçbirşey olmamış gibi tepki vermişti. Ama şimdi verdiği her tepkide haklıydı. Zero'yu koruyamamıştım. Bu olanların hepsi benim suçumdu. O an ölmek istedim. Bir anlığına kalbimi durdurmak istedim ama olmadı yapamadım. Hala Zero'nun bana ihtiyacı vardı, gerçekleri öğrenmesi gerekiyordu. Sophie'yi koltuğun üstüne oturtup banyoya girdim. Zero duştaydı. Duşakabinin kapağını yavaşça araladım. O güçlü adam minik bir kedi gibi ağlıyordu. Üstümün ıslanmasına aldırış etmeden yanına oturdum. Birkaç dakika öylece oturduk. Zero'nun konuşmayacağını anladığımda konuşmaya ben başladım;
"Beni öldürmek istiyorsun değil mi? Aslında bende öldürmek istiyorum ama yapamam. Dünyadaki herkesin daha önemlisi senin bana ihtiyacın var. Lütfen sessizce oturup boş gözlerle yere bakma."
"Söylesene ben ne yapayım. Eskisinden daha farklıyım. Hatıralarım, geçmişim, hayallerim hepsi bu bedenden gitti. Söylesene ne yapayım?" Doğru çocuk ne yapsın ki. Elinden ne gelir. Ben onun herşeyini aldım. En önemliside hayallerini. Bir gencin hayallerinin kaybolması demek ölmek demek, uçurumdan atlamak demek. Utanıyordum bu aciz bedenimden. Keşke Zero'yu başıboş bırakmasaydım. Ona olan biteni hissettirmemek için herşeyi yaptım ama fazlasını yapmışım. Düşmanımı dost bilmişim. Şimdi herşeyi düzeltmem gerek. Sonunda benim için ölüm olsa bile.

***

Zero'yla beraber balkonda oturmuş denizi seyrediyorduk. Sophie içerde uyuyakalmıştı. Zero sessizliğini bozup;
"Bu beladan kurtar beni" dedi. Sonunda bana açıklama yapma şansı gelmişti.
"Bir simyacıyla evlenip çocuğunuz olacak. Çocuğunuz 5 yaşına geldiğinde onun için evrenin derinlerinde zümrüt taşı gelecek. Çocuğunuz o taşın enerjisini boşaltacak, sen de boşalmış taşa dokunarak bütün gücünü taşa aktaracaksın. Yaklaşık 1 yıl boyunca komaya gireceksin. O bir yılın sonunda eskisi gibi saf ve temiz bir insan olacaksın."
"Sakın bana Sophie dışında başkasıyla evleneceksin deme!" Gerçekten ben bunu düşünmemiştim, Sophie bir insan. Asla bir insandan simyacı doğmaz. Bu durumda Sophie'ye yapacak tek ve son bir şansımız var;
"Merak etme Sophie'yi de bizim gibi simyacı yapacağız. Nasıl yapılacağını bilmiyordum ama yapacağız."
"Peki nasıl olcak o iş?"
"Orasını sen biliyorsun. Hatırlamaya çalış, o sabah Dany sana ne yaptıda Simyacı ve Kimyacıya dönüştün?"
"Bunu Sophie'ye yapamayız."
"Eğer Sophie'yle bir ömür yaşamak istiyorsan yapmak zorundayız."
"Dany kanını benim kanıma enjekte etti."
"Tamam o zaman hemen Sophie'ye kan verelim."
"Ama bir şey daha var."
"Ne?"
"Kanı enjekte etmeden önce beni ısırıp bütün kanımı içti, kalbimi birkaç dakikalığına durdurdu. Ondan sonra o küçük öldürülen simyacıdan aldıkları kanı vücuduma doldurdular. Biraz da Jack'in kanından ekledi. Bu yüzden bu kadar büyüdüm." Zero'yu kurtarmak için ölümü bile göze alırım derken bunu kastetmemiştim. Keşke Allah'tan başka birşey dileseydim. Şimdi Sophie'yi simyacı yapmak için simyacı avlamamız gerekiyordu. Bu işten daha önemlisi neden Zero? Jack ve Dany'nin Zero'yu seçmesinin bir sebebi olmalı. Biraz beyin fırtınasından bir şey dikkatimi çekti. Neden Dany Zero'nun bedenindeki bütün kanı içti? Farkettimde Dany'yi güç kalkanı yerle bir ettikten sonra hiçbirşey olmamış gibi geri ayağı kalktı. O kanda birşeyler olmalı. Ve biliyormusunuz ben o kanı buz halindeki bir göle katı bir halde fırlattım. O kandaki özelliği bulmak için bir damlası bile yeter. Sophie'yi simyacı yapma görevi 1: Zero'nun kanı.

***

Havaların biraz ısınmasıyla göl erimişti. Tabi bununla beraber kanda erimiş. Kanı o su kütlesinde bulmamız imkansızdı. Biraz sonra farkettim ki o kan mutlaka balıkların süzgeçlerinden geçmiştir. Eve gidip Zero'nun balık tutma setini aldık. Gölün başına oturup balık tutmaya başladık. Oltaya 2 saat sonra küçük bir balık takıldı. Ne! Koskoca iki saatin sonunda sadece bu mu? Bana daha büyük örnekler gerekiyordu. Balığı alıp gölün ortasına fırlattım. Fırlatmadan önce kan almak için kafasını kesmiştim. Kanlı bir şekilde havada süzülürken o küçücük su kütlesinden yaklaşık 37 metrelik dev bir orkinos gökyüzüne fırladı. İkimizde herşeyi orada bırakıp koşarak eve kaçtık. Korkudan ikimizin de bacakları titriyordu. Hatta eve gelir gelmez ilk işimiz tuvalete girmek oldu. Zero'nun kanının nelere yol açtığını gördükten sonra ikinci aşamaya geçtik. İkinci aşama için bir simyacıya ve birkaç kesici alete ihtiyacımız vardı. Bizler olayın şokunu atlatamamışken Sophie sokağa çıkmış etrafta garip hareketlerde bulunan insanları araştırıyordu. Bu aralar turistler fazla gelip gider olmuştu. Koltukta yatarken Zero'da bende delicesine bir baş ağrısına saplandık. İkimizde birbirimize bakıp koşarak evden çıktık. Manavdaki teyzeye Sophie'nin nerede olduğunu sorduk. O da bize turistlerle gezdiğini söyledi. Bu hafta gelen turistler Türk'tü ve Sophie Türk kültürüne bayılırdı. Bizde Sophie'nin onlarla konuştuğunu varsayıp etrafta yüksek sinyalli insanı arıyorduk. Kendimizi bir anda turist otobüslerinin yanında bulduk. Sophie bizden 50 metre ötede bir otobüsün tekerleriyle uğraşıyordu. Koşarak yanına gittik. Sophie bizi farkedince işini bırakıp bize döndü ve şöyle dedi;
"Haydi çocuklar hazırlanın, Ankara'ya gidiyoruz!"

SimyacıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin