Hoşçakal

517 31 2
                                    


Aylin, ailesi tarafından istenmeyince kardeşi Damla'ya sahip çıkan, ona Anne şefkatiyle sevgisini esirgemeyen, baba gibi koruculuk yapan kız. Ne çok şey yaşadı da hep içine attı. İşte bu gece, herşey onun için bitmemişti. Yatağından doğrulup masanın üzerinde duran defteri avuçlarının arasına aldı. Defterin içi yazmayı öğrendiğinden beri yaşadıklarıyla doluydu. Birkaç sayfa okuduktan sonra en son sayfaya gidip tükenmez kalemiyle büyük harflerle "son" yazdı. Defteri kapatıp zümrüt yeşili çantasının arka bölümüne yerleştirdi. Gece lambası artık son ışıklarıyla odayı anlatıyordu. Işığın can çekişmesi Aylin'i rahatsız etmiş olacak ki fişini prizden çıkardı. Sokağı aydınlatan lambalar son ışıklarını asfaltta gezdirdikten sonra bir anda söndü. Dağların arkasından doğan güneş odayı yavaş yavaş karanlığından kurtarıyordu. Aylin çantasını masanın üzerine çıkartıp son kontrollerini yapmak için tekrardan fişi prize taktı. Birkaç kontrolden sonra çantasının fermuarını ardına kadar kapattı. Çantasını omzuna geçirdikten sonra odaya son bir bakış atıp, kapıyı açıp merdivenlere doğru döndü. Göz ucuyla Robb'un odasını aradı. Mavi kapılı odada Robb uyuyordu. Narin ayaklarını halının üzerinde sürterek kapının önüne geldi. Elini kapı koluna koyup yavaşça kapıyı açtı. Robb göğsüne kadar yorganla kapalıydı. Yanına gidip elini Robb'un yumuşak yanaklarına değdirdi. Derin bir uykuda olan Robb sevdiğinin geldiğini anlamış olacak ki gözlerini aralayıp Aylin'in yeşil gözlerine baktı. Aylin;

"Geçecek. Bu dertler de bir gün geçecek."dedi. Ses tonu onu rahatsız etmiş olacak ki;

"Nereye gidiyorsun?" dedi Robb.

"Uzaklara, biraz dinlenmem gerek."

"Biraz bekle, üstüme birşeyler giyip bende seninle geleyim."

"Benim yokluğumda sana ihtiyaçları var. Onların yanında olman daha iyi olacaktır."

"Onların hiçbiri umrumda değil, ben sensiz nasıl yaşarım? Aldığım nefes yüreğime batar."

"Dayan Robb, geri dönünceye kadar dayan"

"Ne zaman geri döneceksin peki?"

"Kış ne zaman biterse, kuşlar ne zaman bu diyara gelirse o zaman geri döneceğim"

Aylin Robb'un dudaklarına minik bir öpücük kondurduktan sonra arkasını döndü. Robb yataktan çıplak bedenini umursamadan çıkarak Aylin'in arkasına geçti. Aylin Robb'un yataktan kalktığını anladığı zaman arkasını dönmek istemedi. Robb Aylin'in ince kolundan tutarak arkasına döndürdü. Aylin kendini bir anda Robb'un dudaklarında buldu. Elleri, bacakları heryeri deli gibi titriyordu. İlk defa aşkla öpüştüklerini hatırlayarak anı yaşamayı düşündü. Elleri Robb'un çevik sırtında gidip geliyor, bacakları Robb'un bacaklarını sarıyordu. Robb ise kaslarının ilk defa gevşediğini hissedince bir anda korktu, kendini Aylin'in kollarına bıraktı. Her ikisi de heyecana artık dayanamayınca yavaş yavaş geri çekildiler. Robb yakut yeşili gözlerini Aylin'in ormanlar kadar koyu gözlerine dikti. Oysa Aylin utançtan Robb'un yüzüne dahi bakamıyordu. Robb ellerini Aylin'in çenesine götürüp kafasını yukarı kaldırdı. Aylin narin bir ses tonuyla;

"Teşekkür ederim." diyip koşarak odadan çıktı. Robb yatağına oturup dağların ardından kollarını uzatmış güneşe baktı. Ayağa kalkıp dolaptan birkaç kıyafet seçti. Üstüne giyerken dış kapının kapandığını hissetti. Odasının camına koşup baktığında Aylin narin bacaklarını çekirge gibi sektirerek gidiyordu. Arkasından baktı;

"Seni bekleyeceğim, kış bitene kadar..."

***

Aylin sokaklarda seke seke giderken dudaklarını emiyordu. Ağzına gelen tatlar tarif edilemeyecek kadar güzel gelmişti ona. Normalde ağlamayı bekliyordu ama deli gibi gülüyordu sokaklarda. Bir an sevdiğini bırakıp gitmek istemedi. Ardından aklına Thomas'ın kelimeleri gelince suratı asıldı ve yola devam etmeye devam etti. Nereye gideceğini bilmiyordu, nasıl yaşayacağını dahi tahmin etmiyordu. Sadece gitmek istiyordu. Kışı güvenli dallarda geçirmek istiyordu. Sürekli bahsettiği kış aslında savaştı. Zero'nun davasının bir gün onların başına işler çıkaracağını önceden tahmin etmişti. Zeki kızdı sonuçta, aklı eriyordu bu işlere. Daha 17 yaşında olmasına rağmen çok şey yaşamışdı. Yaşadığı herşeyi çantasına atmıştı bu sabah. Kendine yepyeni bir hayat kurmayı da planlamıyordu. Onun için Robb'suz bir hayat imkansız. Oksijensiz dünya gibiydi. Susuz balıktı. O sadece kışta donan kuş olmak istemiyordu. Onu diğerlerden farklı kılan tek özelliği gücünün hormonlarıyla eş oranda yükselmesiydi. Bunu onun dışında kimse bilmiyordu. Şimdiye kadar yaşadığı herşey onun vücudunu bir tüy kadar narin bırakmıştı. Ama Robb'un son öpücüğü onu şimdiye kadar hissetmediği kadar güçlü hissettirmişti. Ama bütün kışın gücünü Robb'un dudaklarından alamazdı. Yaşamak istiyorsa bunu yapmak zorundaydı. Jon onun için gitme bahanesiydi. Asıl gitmesinin sebebi öldüğü zaman Robb'un üzülmemesiydi. Kardeşi öldükten sonra her ne kadar belli etmesede en çok üzülen o olmuştu. Ama sevdiğinin hasretini bu kadar sessiz geçiremeyeceğini Aylin'de biliyordu.

Yürüye yürüye şehir sınırlarının önündeki dağların yamacına gelmişti. Dağın tepesinden bir duman yükseliyordu. Dumanın düzenli çıkışı orada bir ev olduğunun göstergesiydi. Bir anda kışı neden burada geçiremeyeceğini düşündü. Hem Robb'dan uzakta kalmazdı, hem de daha güvenli olurdu. Dağın yamaçlarını aşa aşa evin önüne geldi. Dev bir kayanın arkasına geçip evin içindeki adamı gözetlemeye başladı. Yaşlı bir adam yaşıyordu bu dev kulübede. Aylin evin camına bir taş atıp adamı dışarı çıkarmaya çalıştı. Adam camları sonuna kadar aralayıp sağa sola baktıktan sonra eve geri girdi. Aylin'in eve zarar vermeden adama büyü yapması imkansızdı. Yine de denemeye karar verdi. Açılan cam kapıdan içeri girip mutfaktaki adama yöneldi. Adam Aylin'i farketti ama görmemezlikten geldi. Aylin adamın tam ensesine geldiğinde adam;

"Bana dokunursan sana nasıl kışı geçireceğini kim gösterecek?" dedi. Aylin bir anda başka düşüncelere daldı. Mavi gözlü adam cam gibi gözleriyle Aylin'i baştan aşağı süzdü. Aylin;

"Aslında doğru söylüyorsun, kışı geçiremem ama sen olmadan daha çok yaşayabilirim" diyip adamın yüzüne uyku büyüsü üfledi. Yaşlı adam sonsuz bir uykuya daldı. Aylin adamı kollarından sürükleyerek dev kayalığın aşağısına doğru fırlattı. Adam bıçak kadar keskin yamaçlarda parçalara ayrıldı. Aylin adamın kanıyla ıslanmış kayalıklara baktıktan sonra içeri girdi. Mutfakta keskin bir et kokusu vardı. Tencerede yahni pişiyordu. Aylin ısınmış suya kahvesini ekledikten sonra yukarıdaki balkona çıktı. Balkonda sallanan sandalyesine oturup ayaklarını iskeleye uzattı. Doğan güneş suratını ısıtıyordu. İşte onun için kış böyle geçiyordu. Ama o da herkes gibi baharı bekliyordu. Yaz kuşlarının seslerini özlüyordu. Yeniden başını yastığa rahatça koymak istiyordu.


SimyacıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin