Kısa bir enerji toplanmasından sonra aylin bizi bir uçağın deposuna ışınladı. Hertarafta bavullar duruyordu. Kısa süre sonra yalnız olmadığımızı anladık. Ortalama 20 yaşındaki bir erkek köşeye sinmiş ağlıyordu. Damla yanına gitmeyi denedi. Her adımını dikkatlice atıyor, onu ürkütmemek için elinden geleni yapıyordu. Çocuğun omzuna dokunup;
"Merhaba, bizlerde senin gibi simyacıyız. Neden burda olduğunu anlatmayı dener misin?" dedi. Adam ıslanmış yanağını silip yeşil gözleriyle Damla'ya baktı. Damla bir anda oraya düşüp bayıldı. Bayılmayı da hakediyordu. Yemyeşil gözleri baktığı yeri yakıyordu. Aylin bir anda arkasını dönüp ağlamaya başladı. Zero, ben ve Sophie şaşkın gözlerle onu izliyorduk. Sophie Damla'nın baş ucuna oturdu. Zero adamın yanına gidip konuşmaya başladı.
"Selam, ben Zero. Bu da Thomas."
"Ben de Oliver. Sen melezsin değil mi?"
"Evet. Söylesene sen neden burdasın?"
"Benim ailemdeki herkes Simyacı. Birkaç saat önce evimizi basıp onlar öldürdüler. Ben de koşarak buraya geldim."
"Peki bu uçak nereye gidiyor?"
"İtalya'ya"
***
İtalya kelimesini duyunca herkes bi an duraksadı. Aylin ağlamayı bırakıp "Ne!" diyerek dev bir tepki verdi. Damla uyanıp "n'oldu bana?" dedi. Sophie kafasını okşayıp "Birşeyin yok, sadece İtalya'ya gidiyoruz." dedi. Damla kendine tokat atıp kafasını salladı. Herşeyin aynı olduğunu görünce saçma bir şekilde gülmeye başladı. Herkesin ilgi odağı bi an Damla olmuştu. Kız resmen delirmişti. Sebebi ise şu; İtalya = X. Kısacası İtalya Zero için X zinciri cennetiydi. Tek ihtiyacımız olan gelişim kampından gelen bir kimyacı bulmaktı. Ve onun kanına. İtalya kamptan gelen kimyacılarla doludur. Bu da daha güçlü rakipler demekti. Şokumuzu atlattıktan sonra Zero Oliver'a hangi özelliğe sahip olduğunu sordu. Oliver ışık hızına çıkabilecek kadar hızlıymış. Ama bunu yapabilmesi için zincirini kırması gerek buda sonradan olan simyacı'lar için imkansıza eşittir. Oliver birkaç saniye sonra bizim özelliklerimizi sordu. Damla söze atlayıp;
"Ben canlıları kontrol edebiliyorum, Aylin'nin mistik güçleri var. Zero dünyadaki en güçlü insandır. Thomas ise aramızdaki en güçlümüzdür; enerjiyi kontrol edebilir." Oliver bunu duyunca ağzı sonuna kadar açıldı. Yanıma gelip etrafımda dolaşıp baştan aşağı süzdü. Sonra suratıma bakıp "Çok havalı" dedi. Anlaşılan biraz fazla şımarıktı. Aramızda sadece üç yaş vardı ama Damla çoktan abayı yakmıştı. Her ne kadar belli etmemeye çalışsada çocuğa aşık olduğunu saklayamıyordu. Uçakta herkes bi köşeye oturmuş uyuyordu. Damla Oliver'ı uyandırıp arka tarafa g9türdü. Bende onları takip ettim. Oliver Damla'yı kucağına almış dudaklarını oynatıyor Damla da sesizce kıkırdıyordu. Bizim işimiz gücümüz ne onların yaptığı ne. Oliver bi ara tişörtünü çıkarınca hemen içeri kaçtım. Ayak seslerimi duymuş olacaklar ki onlar da benim peşimden yanımıza geldiler. Ellerinde bir poşet dolusu yiyecek abur cubur vardı. Ortaya poşettekileri yayıp herkesi başına topladım. O kadar acıkmıştık ki kimse konuşmadan sadece yiyeceklere odaklandı. Yaklaşık bir saat sonra uçağın tekerleklerinin kalktığını hissedince Aylin ayağa kalkıp hazırlanmaya başladı. Uçak sabit olunca herkes havaalanının kapısındaydı. Damla ordaki bi kişinin gözlerine baktı. Adamlar ellerine arabanın anahtarını verip yürüyerek uzaklaştı. Direksiyona yaşından dolayı Oliver'ı geçirdik. Bizi kısa bir Roma turuna çıkardı. Daha önce burda yaşadığından Roma'yı çok iyi biliyordu. Biraz sonra İtalyan restoranına girip pizza yedik. Tabikide parasını ödemedik. Dev caddeler yerine ara sokaklardan gitmeyi tercih ediyorduk. Çünkü saolsun o salak ametist sayedinde bütün dünya bizi tanıyordu. Biraz sonra karşımıza küçük bir pansiyon çıktı. İçeri girip Damla görevliye 4 oda istediğini söyledi. Biri Zero ve Sophie'ye, biri Aylin'e, biri bana, ötekisi ise Damla ve Oliver'aydı. Adama ne kadar uzun baktıysa adam da "Zaten 4 oda vardı." dedi. Odalarımıza çıkmak için merdivenlere yaklaştık. Tam ilk basamağa basınca televizyonda "Dünyaca ünlü aranan çocuklar İtalya'da!" diye sipiker haberi söyleyince herkes hızını artırdı. Odalarımıza girdiğimizde herkes televizyonu açtı. Ben ise camdan dışarı baktım. Şehrin yukarısındaydık ve burdan her yer gözüküyordu. Üç helikopter şehrin etrafında daireler şeklinde geziyordu. Anlaşıldı, bu şehirdede işimiz bayağı fazlaydı.***
Akşam yemeği için ilerdeki makarnacıya gittik. Damla'nınkiler kadar olmasada güzel makarna yapıyordu. Her birimiz en az iki tabak yedik. Yemekten sonra pansiyonun çatısına çıktık. Şehir ışıklar içinde çok güzeldi. Ama içinde binlerce kimyacı olduğunu duyunca hiçte güzel değildi. Arkamızda bir grup çete vardı ve anlaşılan bizden hoşlanmamışlardır. Ayağa kalkıp"Ne istiyorsunuz?" dedi Zero. Ortalarındaki "Bir kimyacı simyacıdan ne istiyorsa bizde onu istiyoruz." demesiyle herkes kavga konumunu aldı. Aralarından birisi gökyüzüne yükselip dev şimşekler çaktırdı. Anlaşılan bunlar zincirlerini kırmış kimyacılardı ve işimiz zordu. Zero bir kiremit alıp bir tanesine fırlattı. Sonuç, kiremit oğlanın karnına saplandı ama derisini delemedi. Fazla güçlü olmaları aslında benim için iyi birşeydi. Ayağa kalkıp o gün yaptığım gibi etrafa plazma şeklinde elektrik enerjisi saldım. Sonucunda şehrin elektriği gitmiş olsada o pisliklerden kurtulmuştuk. Pansiyona koşup tek bir odada toplandık. Pansiyonun içinde 4 tane kimyacı dolaşıyordu ve bizim sadece onların bir damla kanına ihtiyacımız vardı. Sophie elinde şırıngası hazır bekliyordu. Oliver kapıyı yavaşça aralayıp koridoru yokladı. Her koridorda sadece bir tane mum yanıyordu. Ortam Eyes oyununun mapine dönmüştü. Damla kırmızı gözleriyle etrafı süzüyordu. Üst kattan dev bir patırtı sesi geldi. Herkes büyük bir hızla aşağı kata koştu. Sağ koridordan önümüze onlardan bir tanesi çıkınca Zero refleksleriyle hayatında hiç vuramadığı kadar büyük bir kuvvetle vurmuştu ki çocuğun kafatası onlarca parçaya ayrıldı. Sophie şırıngayı batırıp kanını alabildiği kadar alıp koşmaya başladı. Önümüze üçü birden çıkmıştı bu sefer. Aylin en sonunda dayanamayıp Ölüm büyüsü yaptı. Ellerinden turuncu bir ışık kimyacıların etrafına gidip onları bir anda yere serdi. Sophie onların kanını da diğer şırıngalara doldurdu. Hepimiz korkudan mıdır bilinmeyen bir sebepten dolayı pansiyonun çıkışı yerine tuvalete koştuk. Tuvaletten çıkıp aşağı indiğimizde her 4 kimyacı da ordaydı. Hepimizin suratında büyük bir şaşkınlık sebebini anlamaya çalıştık. Üzerimize doğru sırıtarak yürürlerken birden yerden birşey çıktı ve onları 4 katlı bina boyunca sürükleyip çatıdan aşağı attı. Kapının önüne düşen cesedlere boş gözlerle bakakaldık. Yanımıza bir anda Oliver gelip "Nasıldım ama" demesiyle hepimizi bir gülme tuttu anlatamam. Damla Oliver'nın omzuna hepimizin önünde sarıldı. Artık sevgili olduklarını herkese göstermişlerdi. Artık onların düğününe ne yaparız bilmem. Artık elimizde X maddesi olduğuna göre sıra y sıvısındaydı. İtalya'da işimizin erkenden bitmesine sevinmiştim. Fazla uzun sürmeden istediğimizi almıştık. Ama bu ülkeden nasıl çıkacağımızı hiçbirimiz bilmiyorduk. Aylin tekrardan hareket eden bir cisme ışınlayabilir mi bilemiyoruz. Açıkçası bunları düşünüp te kendimizi üzemeyiz. Bugün yine simyacılar kazandı. Aslında bu tür karşılaşmalar kendimizi geliştirmede farlı bir etki bırakıyordu. Başka bir pansiyon bulup 4 tane oda aldık. Herkes odasına gitti. Odaya girdiğimde kafamı yastığa yaslar yaslamaz uyumuşum. Sabah kalktığımda odanın kapısını birisi yumrukluyordu. Kapıyı açtığımda karşımda Aylin vardı. Odanın içine dalıp konuşmaya başladı;
"Thomas sana birşey söyleyeceğim ama bana kızmayacaksın."
"Söyle hadi."
"Ama kızmayacaksın."
"Aylin söylüyorsan söyle yoksa yarım kalan rüyama devam edeceğim."
"Zero, Zero yok.!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Simyacı
Science FictionBaşka bir evrenden annemin rahmine düştüm. Benim yüzümden ailem darmaduman oldu ve babamla birlikte yepyeni bir hayata adım attık. Zero'yla bu cennet diyarlarda tanışıp kader ortağı olduk. Jack ve Dany'nin yaptıkları pislikler hayatımıza altından k...