Sabah uyandığımızdan beri Aylin ortalarda yoktu. Belli ki sabah erkenden çıkıp gitmişti. Damla sabahtan beri evin bir o tarafına, bir bu tarafa yürümekten başı dönmüştü. Elindeki telefonu diğer eline vura vura elleri kızarmıştı. Gözleri ağlamayı kesmiş, meraklı gözlerle kapıyı gözlüyordu. Bütün evde kaos ortamı olmuşken Aylin'i en çok seven kişi olan Robb sessizce kenarda oturmuş bizi izliyordu. Yanına gitmek için adımlarımı attım. Yanına varınca hemen yanına oturdum.
"Giderken sana veda etti mi?"
"Etti."
"Neden bize haber vermedin?"
"Sizlere söylemememi söyledi."
"Sen neden onunla gitmedin?"
"Gelmemi istemedi."
"Sadece bu kadar mı?"
"Evet, sadece bu kadar."
Anlaşılan Robb'un ağzından laf alamayacaktık. Yanından kalkıp aşağıdaki spor salonuna indim. Denis ile Zero beraber havuzda yüzüyorlardı. Yavaş yavaş yanlarına yaklaştım. Benim geldiğimi hissedince suyun üstüne çıkıp bana baktılar. Yanlarına gidip hiçbirşey düşünmeden suya atladım. Daha önce hiç yüzmediğim için yüzme de bilmiyordu. Hiç bozuntuya vermeden suyun üzerine çıktım. Kıyafetlerim suyla ıslanınca vücuduma yapışmıştı. Kafamı sudan çıkarır çıkarmaz ağlamaya başladım. Zero yanıma gelip kafamı göğsüne yasladı. Benim yüzümden herkesin mutluluğu bozulmuştu. Herkes benim yüzümden ağlıyordu. Ama hemen toparlanmamız lazım. Çünkü bugün düğünümüz var.
***
Damla Sophie'nin odasında gelinliğini giymesine yardım ediyordu. Oliver Zero ile tıraş olmaya gitmişlerdi. Denis ise benimle beraber bahçede dolaşıyordu. Denis;
"İlk baştan beri yaptığınız herşeyin farkındayım."
"Neyin farkındasın?"
"Neler yapmak istediğinizi, yaptığınız büyülerin hepsini biliyorum."
"Nasıl öğrendin?"
"Ben bir kimyacıyım Thomas. Bana kimsenin büyüsü işlemez."
"Kimyacısın ve bizi öldürmüyorsun. Aksine bize yardım ediyorsun. Neden?"
"Birkaç yıl önce kimyacıların dünyaya verdiği zararları öğrendim. Onca kötülüğü yapan bir koloninin üyesi olmamazdım. Bende simyacılara yardım etmeyi düşündüm. O günden beri çevremdeki herkesi kaybettim. Siz benim uzun yıllar sonra gördüğüm son arkadaşlarımsınız."
"Ne demek son arkadaş?"
"Zamanı gelince anlarsın. Etraftaki pek çok koruyucular beni arıyor. Duyduğuma göre yerimi bulmuşlar. Dışarı çıktığım zaman beni bulup öldürecekler Thomas."
"Koruyucular mı?"
"Kendi kolonisine ihanet edenleri yakalayıp kendi gücüyle boğuyorlar."
"Son olmayacağız. Gerekirse koruyucuları bulup öldürürüz."
"Hiçbirşey bilmiyorsun Thomas. Onları sadece istedikleri kişiler görebilir. Ben bile onları göremem. Onlar benim azrailim. Hiç beklemediğim zaman gelip boynuma çökecekler"
Denis'den aldığım bilgilerden sonra eve gitme kararı aldık. Adımlarımız evin yönüne doğru döndü. Bir anda koruyucuların Zero'yuda öldürüp, öldürmeyeceğini düşünmeye başladım. Eve vardığımızda Oliver ile Damla dışarının düzenlenmesine yardım ediyordu. Zero ellerini cebine sokmuş uzaktan havuzun etrafındaki insanları izliyordu. Sophie camdan bana doğru bakıyordu, yüzündeki tebessüme karşı bende ona güldüm. Farkettim de düğün için tek hazırlanmayan bendim. Eve girer girmez odama girdim. Dolabın üzerinde koruyucu kılıfındaki takım elbisem asılıydı. Fermuarı açıp koyu lacivert ceketin ihtişamına baktım. İçindeki ipek gömleği ellediğimde ellerimden yağ gibi akım eski formunu aldı. Herşey çok güzeldi. Ama ben koca çenemi kapatabilseydim mükemmel olacaktı. Aylin yoktu aramızda. Kim bilir nerelere gitmiştir. Belki çoktan bir kimyacıya yem olmuştur. Bilemem. Geridön de diyemem. Sadece oturup yaptıklarımdan utanabilirim. Elimden birtek bu gelebiliyordu. Hey gidi ben. O safkan simyacıya bak sen. Beyni herşeye erer de bir insana nasıl konuşacağını bilmez. Salak şey.
***
Herkes havuzun etrafında yerlerini almış Zero ile Sophie'nin içerden çıkmasını bekliyordu. Damla Aylin gittiğinden beri yüzüme bile bakmıyor, gözlerini başka yerlere kaydırıyordu. Hizmetçi kadın üst kattan sinsice bizi izliyordu. Birkaç dakika sonra Sophie kolunu Zero'nun koluna dolamış vaziyette içerden çıktı. Herkes elleri patlayana kadar alkışlamaya başladı. Zero masanın önüne gelince Sophie'nin oturması için dev sandalyeyi yavaşça geriye çekti. Sophie oturduktan sonra hemen yanındaki sandalyeye oturdu. Nikah memurumuz Denis olmuştu. Herkes yerine oturduktan sonra hafif bir meltem yüzlerimizi okşadı. Zero'nun giydiği gömlek patlayacak gibi gerilmişti. Oliver'a daha büyük birşeyler almamız gerektiğini söylemiştim oysa. Sophie hafif grimsi gelinliğiyle dünyanın kraliçesi olmuştu. Kahverengi gözleri bir cam kadar parlaktı. İkisinin de suratına hafif bir gülücük oturdu. Denis;
"Lafı uzatmak istemiyorum. Sevgili Zero, bu güzel kadınla hayatının tomurcuğunu yapmak için buralara kadar geldin. Şimdi sana soruyorum; var mısın yok musun?"
"Ciddi misin?"
"Peki o zaman daha resmi sorayım; evlenmek istiyormusun?"
"Evet."
Etrafta kulağı sağır edecek yükseklikte bir alkış kapladı. Üstelik sadece 3-5 kişiydik. Sıra Sophie'ye gelince herkes nefesini tutup ona baktı.
"Sevgili Sophie-"
"Evet."
Ciddi misin? Bir insan bu kadar da evlenme meraklısı olamaz değil mi? Yok yok, bu kadın milleti çok sabırsız. Yoksa iyi yaratıklar. Zero Sophie'yi kucağına alıp koşarak içeri götürdü. Herkes gülerek arkalarından baktı. Damla arkama gizlice gelip;
"Keşke o çeneni kapalı tutabilseydin de Aylin de burada olsaydı" dedi. Aslında haklıydı da. Derin bir nefes aldıktan sonra;
"Bahsettiği kış herneyse onu götüren güç o. Benim hiçbir suçum yok." dedim. Damla sinirlenip;
"Ne demek suçum yok? Ağzından çıkan kelimelerin yüksekliği o kadar fazlaydı ki aşağıdan biz duyduk. Nasıl hala kendini suçsuz bulursun? Kim bilir nerelerdedir. Aç mıdır, üşüyor mudur bilmiyoruz. Ve biz burda durmuş düğün yapıyoruz. Üzgünüm Thomas ama herşey senin suçun. Sophie'nin halinden anlamasam bende peşinden çekip giderdim. Daha fazla kalıpta sana yük olmak istemem."
"Bana kimsenin yük olduğu yok. Kendi kendinize triplere giriyorsunuz. Ben başımıza gelen her şeyi Zero için sabrediyorum. Bunların olmasını ben de çok istemezdim. Başımızda dev bir felaket var. Sende korkuyorsan, gücüm yetmez diyorsan sende gidebilirsin."
"Ah be Thomas, bu kadar dik başlı olmasan aslında sende iyi insansın."
Damla arkasını dönüp Oliver'ın yanına gitti. Damla'da sonunda patlamıştı. Artık git gide kendime olan güvenim bitecekti. Zero'nun da yakında çocuğu olur, o da bu dertten kurtulunca başımı alıp dağlara gitmek istiyorum. Ayağımı uzatıp kahvemi yudumlamak istiyorum. Bende mutlu olmak istiyorum. Bende insanım. En azından yarı insan.
***
Zero ceketini tek bir hareketle yere fırlattı. Sophie arkasını dönmüş çiceğiyle ilgileniyordu. Zero gömleğindeki düğmelerin ilk üçünü açtıktan sonra Sophie'nin arkasına geçti. Teni aynı melekler gibi kokuyordu. Sophie elini omzundaki Zero'nun eline götürüp;
"Yakında herşey bitecek. Bütün bu çileler, dertler kül olup gidecek. Yeniden mutlu olacağız"dedi.
"Ben şu an halimden haylice mutluyum. Sevdiğim kadını doya doya öpebileceğim artık. Teninin kokusunu ciğerime doldurabileceğim. Hasret bitti güzelim, hoşgeldin hayatıma"
"Hoşbuldum"
İkiside gülüştükten sonra Zero ayağa kalkıp Sophie'nin önüne geçti. Sophie Zero'yu baştan aşagı süzdükten sonra;
"Başlayalım mı?" diye tedirgince sordu.
"İstersen daha sonrada yapabiliriz bunu, ama şimdi yapmamız daha hızlı olur. Hem Oliver sabahtan beri ağzımı şekerli şeylerle doldur, ishal olmadan önce yapalım." Her ikiside gülüştükten sonra gelinlik Sophie'nin narin omuzlarından aşağı kaydı. Zero pencerelere gidip son kez etrafı gözetledi. Arkasını dönmeden önce son kez şu sözleri söyledi;
"Kurtuldum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Simyacı
Science FictionBaşka bir evrenden annemin rahmine düştüm. Benim yüzümden ailem darmaduman oldu ve babamla birlikte yepyeni bir hayata adım attık. Zero'yla bu cennet diyarlarda tanışıp kader ortağı olduk. Jack ve Dany'nin yaptıkları pislikler hayatımıza altından k...