Zero'nun kurtulması ve Robb'un ölmemesi için yolla koyulduk. Evin önüne geldiğimizde farkettimde şimdiye kadar gördüğüm en güzel evlerden biriydi. Arkasında ormanı ve gölü, önünde dağ manzarasıyla emekliler için yapıldığını düşündüm. Eve girmeden önce evin etrafında biraz araştırma yaptık. Etrafta çok fazla tuz çuvalları vardı. Doğru yere gelmenin sevinciyle operasyona başladık. Aylin ile Robb evin bodrumuna gizlice girip elektrik hattını kesti. Ama yine de evin içinde ışık yanıyordu. Adam resmen yürüyen trafoydu. Jon görünmez olup camlardan evin içini gözetledi. Yaklaşık 1 saatlik hazırlıktan sonra saat akşam 6'da işe koyulduk. Zero duvarı delip içeri girdi. Oysa sessiz olmayı planlıyorduk. Adam sallanan sandalyesinde oturmuş, kucağında kedisi bize bakıyordu. Sanki bizi bekliyormuş gibi bir havası vardı. Ardından kediye az miktarda elektrik verince kedi kaçıp gitti. Adam dikleşip;
"Hadi başlayalım." dedi. Gözlerini kapatıp kollarını yana açtı. Bir anda trilyonlarca parçaya ayrıldı. Etrafımızı ateş böceğine benzeyen sayamayacağımız kadar parlayan toplar kapladı. Sophie bir kavanoz bulup o elektrotlardan bi 100 tane falan topladı. Aslında şimdilik işimiz bitmişti, koşarak arabaya gitmemiz gerekiyordu. Ama elektrotlar peşimizi bırakmıyordu. Damla bir tanesine dokunmayı denedi. Eline inanılmaz derecede yüksek wattda elektrik çarptı. Allah'tan o an bahçedeydik ve ayakkabılarımız yoktu. Aylin nötr büyüsü yaptı ama bir işe yaramadı. Nötr büyüsü özel güçleri olan yaratıkları bir süre o özellikten mahrum bırakır. Saolsun adamcağızın trilyonlarca parçası olduğundan herbirine teker teker yapmalıydı bu büyüyü. Ama yine de bi 2 milyon tanesi etkisiz hale gelmişti. Bizim onları canlı hale getirmemiz gerekiyordu. Bi anlığına beyin fırtınası yapmak için onları orada yalnız bırakıp uzaklaştım. Eğer o simyacıyı yenemezsek bu gece hepimiz ölecektik. Bir dakika... Ben enerjiyi kontrol edebilirim. O minik topların hepsi elektrik yüklü. Eğer bir güç alanı yaratırsam hepsi mıknatısa yapışır gibi sabit duracaklardı. Bu fikrimi pratiğe dökmek için eve doğru koştum. Arka bahçeye gittiğimde herkes yerde ölü gibi yatıyordu. Minik toplar evin diğer tarafından gelip beni görünce durdular. Dikkatimi çekmişti, Robb onların yanında değildi. Birkaç saniye sonra ormanın içinden mavi renkte parlayan bir bulut geldi. Hepsi teker teker gökyüzünde süzülüyordu. Olanlara bir son vermeliydim ama bırakayım da atomlar bu işi kendileri çözsün. Yavaş yavaş Robb'un elektrotları sarı elektrotların yanına geldi. Elektrotların bir tanesi sarı elektrotla temas edince sarı toplardan sapsarı bir toz Zero'nun üzerine kar gibi yağdı. Zero'nun suratı bembeyazken canlandı, renk aldı. Geriye kalan boş atomlar ise birleşerek minik bir karadelik oluşturdular. Vay be, dünyadaki ilk kara deliğini de biz yapmış olduk. Robb birleşip yanıma geldi. Yürürken seke seke, sağa sola düşe düşe geliyordu. Tam yanıma gelecekken yere düştü. Yanına eğilip sarıldım. Kulağına "teşekkür ederim." diye fısıldadım. Bizim için, daha doğrusu Zero için ömrü boyunca biriktirdiği enerjisini kozmik bir tünele dönüştürmüştü. Hayatı boyunca bir daha bu kadar güçlü olamayacaktı ama yine de özelliğini az da olsa kullanacaktı. Teşekkürler elektrotlar, teşekkürler.***
Sabaha kadar orada, o soğukta uyumuşuz. Uyandığımda ayaklarım inanılmaz derecede uyuşmuştu. Arabayı bu seferliğine ben sürdüm çünkü Oliver parmaklarını hissetmiyordu. Evin sıcaklığı hepimize iyi gelecekti. Zero'nun kanında artık trilyonlarca elektrot dolaşıyordu. Olanları heyecan kata kata diğerlerine de anlattım. Damla lafın arasına girip;
"Thomas, biz onun elektrotlarını Zero'ya enjekte etmeyecektik, ilaç için kullanacaktık."
"Merak etme, Sophie akıl edip bir kavanoza doldurdu."
"Peki o zaman hemen bir laboratuar bulup şu karışımı yapalım. Sadece birkaç molekül üretsek bile Zero'nun hayatı kurtulur."
"Birşey soracağım, eğer bu adamı bulamasaydık elektrotları..."
"Evet, Robb'dan alacaktık. Ama çok şükür onu bulup yeterli miktarda aldık.". Keşke bunu söylemeseydim. Robb'un bu cümleden sonra bize attığı bakış hepimizi korkuttu. Eve gelir gelmez Kahve yapıp içtik. Ardından yataklara girip ekstra bi uyku çektik. Uyandığımızda sabahın 4'üydü. Dün ve bugün ortalama 23 saat uyumuştuk. Kalkıp kahvaltı yaptık. Zero eskisinden daha sağlıklı görünüyordu. Elektrotlar ona ilaç gibi gelmişti. Kahvaltıdan sonra Robb'un babasının eski laboratuarına gittik. Damla bütün örnekleri inceledi. Fakat bir problem vardı. Bu sarı renkli elektrotların iyon yükü mavi elektortlara oranla daha fazlaydı. Bu yüzden Zero kendini uyuşturucu içmiş gibi hissetmişti. Tek başlarına uyuşturucu görevi görüyorlardı ama diğer sıvılarla birleşince kezzap görevi görüyordu. Zero'nun zamanı daralıyordu, acilen birşeyler yapmalıydık. Robb o an ordaydı ve parçalara ayrılıp birazını bize vermeyi planlıyordu. Ama bunu yaparsa organları eksik olabilir. Kalbi yarım olursa veya damarlarında bir delik oluşursa sonucunu ölümle öder. Şimdilik başka bir Elektort yığını bulmak ümidiyle laboratuardan çıktık. Arabayla eve giderken kimse ağzını bile oynatmadı. Eve gidince herkes odasına kapandı. Damla ile Oliver benim odama gelip konuştuk. Robb'dan yaklaşık 3 milyon elektrot almamız gerekiyordu. Ayrıca hesaplarımıza göre 5 milyon mavi elektrot 1 adet sarı elektrota eşit güçteydi. Eğer sarı elektrotun gücünün bi kısmını topraklama yoluyla çekersek 1 adet molekül oluşturabilirdik. Çözüm yolunu diğerlerine anlatmak için oda oda gezip herkesi salona topladık. Ancak Aylin ile Robb ortalıkta yoktu. Jon dışarı baktığında araba da yerinde değildi. Evin etrafındaki kameralara baktık. Eve gelmemizden yarım saat sonra Aylin ile Robb kaçmıştı. Etrafta onlardan kalan bir not aradık. Fakat hiçbir şey bulamadık. Galiba taşlar yerine oturmaya başlamıştı. Robb büyük ihtimalle Aylin'e çıkma teklifi etmişti, Aylin'de bu aralar bi gariplik vardı zaten. E hangi insan sevdiğinin ölmesini ister ki. Onu kaçırmıştı. Robb'un enerjisi az olduğu için yerini tespit edemiyorum. Daha sonra Oliver arabadaki GPS sistemiyle iletişime geçip arabanın nerde olduğunu buldu. Yan komşunun arabasına binip haritadaki yere gittik. Aylin'le Robb dev bir ovanın ortasında el ele tutuşmuş uzaklara bakıyorlardı. Bizim geldiğimizi belli etmek için etrafa az miktarda enerji saldım. Aylin bizi farkedince havaya uçtu. Saçları, kolları hepsi kavga için hazırdı. Yanına yaklaşmamıza izin vermedi. Konuşarak işi çözmeye çalışacaktık. Damla;
"Aylin, Zero'yu kurtarmanın başka bir yolunu bulduk. Hadi gelin de evimize gidelim." dedi.
"Yalan söylüyorsunuz. Robb'un ölmesini en baştan beri istiyorsunuz. Bizden size hayır yok, biz yolumuza siz yolunuza."
"Ben, sen yok biz var Aylin. Hepimizin birbirimize ihtiyacı var, bunu sen de biliyorsun. Hadi aşağı gel de evimize gidelim."
"Hayır, Zero'nun yaşaması için Robb'u öldürtmem."
"Ölmeyecek Robb. Biz yeni bir yöntem bulduk. Thomas sarı elektrotun gücünü çekince Zero için uyumlu olacak. Hadi gelin de gidelim bu yerden."
Anlaşılan Aylin bu fikre onay vermişti. Aşağı inip bi süre Robb'la konuştu. Daha sonra bize dönüp el ele tutuşarak yanımıza geldiler. Damla Aylin'e sarılıp ağlamaya başladı. Kardeş sonuçta ağlayacak tabi. Eve gitmek için arabamız çok küçüktü. Aylin hepimizi eve ışınladı. Eve gelince bu sefer de Aylin ile Robb'un sevgili olmasını kutladık. Damla ile Aylin pasta yaptılar. Oliver ile Jon evin içini süslediler. Benle Robb'da içecekleri almak için şehir merkezine gittik. Yolda giderken Robb sessizliği bozup;
"Sence Aylin ile çıkarak iyi birşey mi yaptım?"
"İnsanın sevdiğine sevgisini göstermesi iyi birşeydir. Bunda utanıp, sıkılacak birşey yok. Hem Aylin de seni sevmese asla teklifini kabul etmezdi."
"Peki sence Jon bu konuda ne düşünüyor?"
"Bilmem, onu Damla'ya sor."
Konuşmanın sonunda gülüşüp markete geldik. İçecek birşeyler alıp evin yolunu tuttuk. Hava kararmıştı ve evdeki herkes hazırdı. Evden içeri girer girmez Robb Aylin'i öptü. Alkışlar, konfetiyeler havada uçuştu. Arkada hoş bir müzik, kocaman pastayı yiyip bitirdik. Ardından diğerleri mısır patlatıp film izlediler. Jon ile ben bahçede oturmuş gökyüzünü izliyorduk. Jon;
"Bitti, aşka olan inancım, hayallerim, içimdeki bütün heyecan yok olup gitti. Söylesene bu boşluğu hangi teselli doldurur?"
"Sabredeceksin, umudunu kaybetmeyip bekleyeceksin. Bana bir baksana; babam yıllardır kayıp, kardeşim dediğim adam gözlerimin önünde eriyor. Ama hala hayata tutunacak sebeplerim var. Kendine bir hedef belirle ve bu hedef uğruna yaşa. Asla başkalarının kuklası olarak görme kendini. Sen bu dünyada eşi benzeri bulunmayan bir canlısın. Bence hala yaşamak için bir bahanen var."
"Senin bahanelerin ne?"
"Zero'yu kurtarmak, çocuklarımı kucağıma almak ve..."
"Ve ne?"
"Boşver, hadi gel içeri gidelim. Üşüdüm ben."
Yorulmuştum. İnsanlara bahneler üretmekten yorulmuştum. Hayatımı birleştirecek, kalbimi paylaşacak birisine ihtiyacım vardı. Hadi bakalım hayırlısı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Simyacı
Science FictionBaşka bir evrenden annemin rahmine düştüm. Benim yüzümden ailem darmaduman oldu ve babamla birlikte yepyeni bir hayata adım attık. Zero'yla bu cennet diyarlarda tanışıp kader ortağı olduk. Jack ve Dany'nin yaptıkları pislikler hayatımıza altından k...