Kulübede bulduğum bütün yiyecekler üç gün içinde tükendi. Rakun Bey evden kaçtı. Kaçarken dış kapıyı ve birkaç tane camı parçalamış. Kısacası hâlâ hayattayım. Üstelik mutluyum da. Nedenini asla bilemeyeceğim bir sebep yüzünden mutluyum. Her sabah aynanın karşısına geçip saatlerce gülüyorum. Komik olan bir şey varsa o da akşamları evimin etrafında dönen bir çift göz. Ne olduklarını tam anlamıyla bilmiyorum. Şu an tek umursadığım şey açlık. Son 17 saattir mideme birşey girmedi. Şimdilerde ayıların neden şehre indiklerini daha iyi anlıyorum. Bu Allah'ın unuttuğu yerde yiyecek hiçbir şey yokken şehre inmek aklıma gelmedi değil. Bundan böyle çöp kovalarını deviren ayıları popolarından vuran şerif gördüğüm yerde donundan tutup ağaca asacağım.
Bu sabah diğer günlere oranla 2 saat erken uyandım. Çünkü bugün zamanımın çoğu şehirde geçeceğe benziyor. Hazır gitmişken Robb'u görürmüyüm bilmiyorum. Evin yolunu az çok hatırlıyorum; otobanda 3 kilometre boyunca yürü, sağa dön ve... tanrım unutmuşum. Neyse, zaten onu görürsem Robb dayanamaz ve peşimden gelir. Şu an burda ikinci bir boğaza ihtiyacım yok. Evden tam çıkmak üzere iken anahtarımın olmadığını farkettim. Geri döndüğümde içeri girmek için mutfağın camını açık bırakıp üzerine büyük bir tahta parçası yerleştirdim. Hazır uçurumun kenarındayken kayalıklara doğru göz atmayı düşünmedim değil. Yaşlı adamın kanları hâlâ kayalıkların üzerindeydi. Bedeni ortalarda yoktu, belli ki bizim aç ayılar mideye indirmiş. Aşağı inerken destek almak için odunluktan sağlam bir sopa aldım. Attığım her adımda ayağımın ucundan topraklar kayıyordu. Oysa buraya çıkarken yol bu kadar dik değildi. Ah, yanlış yola girmişim. Spidermanliğim tututtu ve sopayı kayalıklara fırlatıp pençe darbelerimle eve kadar tırmanarak çıktım. Yol ayrımına geldiğimde odunluktan yeni bir sopa bulup gerçek patikaya yöneldim. Çam ağaçları güneş ışığını kesiyordu. Yolda giderken farkettim de bu çam ağaçlarında kozalak bulunmuyordu. Tabi ya, bahara daha yeni girdik. Yol kenarında birkaç yerde kar kümeleri hâlâ bulunuyordu ancak çoğu yerde toprak görünmüştü. Aşağı her indiğimde hava biraz daha ısınıyordu. Üzerime aldığım iki katlı montun birini çıkarıp yüce bir çınarın dalına bağladım. Dönüşte buradan geçeceğim için geri alabilirdim sonuçta. 15 dakika sonra çam ağaçları yerini düz çimenlere bıraktı. Yakınlardan gelen su sesi, bu bölgeye hayat vermişe benziyor. Hayatım boyunca görmediğim güzellikte çiçekler, onların peşinde koşan böcekler, böcekleri yiyen kuşlar, kuşları avlayan kartallar... tanrım, burası cennet gibi. Suya arkadaşlık edip aşağı kadar yarıştık. Sonunda terler içinde kalmıştım ama sabah sporumu yapmış oldum. Dev köprünün başında minik dereme veda edip otobanın kenarından yürümeye başladım. Dağdayken ağaçlar gölgemi kesiyordu ama bu çıplak yolda güneş bütün samimiyetiyle beni kavuruyordu. Üzerimdeki ikinci monttan kurtulup derin bir nefes aldım. Montu hiç umursamadan yol kenarındaki çalılıkların arasına fırlattım. Zaten nefret ediyordum ondan. İçindeki yünlerde ne kadar pire varsa hepsini bana emanet etmişti. O montu giydiğimden beri deli gibi kaşınıyorum. Allah'tan bizim dede kendine iyi bakıyor olacak ki bir kutu Dalin bulmuştum banyoda. Birkaç seyanslık duştan sonra ancak kurtulabilmiştim. Bir ara yine musallat olmayı denemişlerdi ama çok fazla etki göstermedi. Ancak bu Rus kekoları o kadar kolay beni bırakacağa benzemiyor. Yol boyunca en az 10 araba;
"Bu soğukta civcivler üşüyor diye duymuştum. Yamacıma gel de ısıtayım seni" diyerek beni arabaya davet etmişlerdi. Ve bende bütün kibarlığımla kimisinin burnunu kırdım, kimisinin tekerleğini patlattım. Zaten bunları ben yapmasam Robb daha beterini yapar. Robb'um, sana yaptığım bu eziyet yüzünden ne kadar özür dilesem de affetmezsin beni. Canını çok yaktım. Hasrete mahkum bıraktım seni. Bir anlık gurur patlamasıyla yapayalnız bıraktım. Ama şu evrem biter bitmez bütün olanları telafi edeceğim. Kim bilir belki evleniriz, çocuklarımız olur. Özgürlüğümüzü ilan eder gideriz buralardan. Gerçi gittiğimiz yerde dertler peşimizi bırakmaz ama yine de mutlu oluruz. Çocuğumuz sarı minibüse binerken elini belime sarıp arkasından el sallarız. Hayaller California, hayatlar Çankaya. Olsun, hiçbir şey mutlu olmamamız için sebep değil. Seven adam her yerde sever.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Simyacı
Science FictionBaşka bir evrenden annemin rahmine düştüm. Benim yüzümden ailem darmaduman oldu ve babamla birlikte yepyeni bir hayata adım attık. Zero'yla bu cennet diyarlarda tanışıp kader ortağı olduk. Jack ve Dany'nin yaptıkları pislikler hayatımıza altından k...