Öksüz

376 18 1
                                    


Biliyorum, benim yaptıklarımı birileri görse "Bu çocuk babasını hiç sevmiyormuş" der fakat benim de kendimce sebeplerim var. Öncelikle Zero'nun hastalığı ile çıktığımız yolculuk, dünyadaki diğer insanların bizi tehdit olarak görmesi ve kimyacılarla olan mücadelemiz benim kafamı tamamen kapladı. Fakat ben delirirsem kullanayım diye beynimde küçük bir boşluk oluşturdum. Şimdi orayı babam için harcıyorum. Bu gece yatmadan önce babamın nerede olabileceğini iyice düşündüm. Şimdiye kadar babam hakkında hiçbir araştırma yapmamam belki çoktan umudu kestiğimin işareti olabilir diye düşünüyordum. Ama yanılmışım. Bana hayatımın en büyük hediyesini, Zero'yla tanışmamı sağlayan adamı, herkes benden nefret ederken bana sahip çıkan adamı unutmak o kadar kolay mı? O sabah, o kadının neden pastaneye geldiğini ben de bilmiyorum. Niçin babamı şehrin dışına götürdüğü hakkında en ufak bir fikrim yok. Bunu öğrenmenin tek bir yolu var, Hadi biraz Sherlock Holmes'çuluk oynayalım.

***

Oliver'dan benim için Arendal'daki bütün ev ve iş yerlerinin kamera kayıt arşivlerine ulaşmasını istedim. Ne yazık ki geçen ay çıkan kar fırtınasında bütün bilgisayarlar donmuş ve veriler kaydedilmediği için silinmiş. Sadece birkaç yerleşkenin kayıtlarına birşeycikler olmamış. Fakat hayat bu illa önüme bir taş koyacak, bu yerleşkelerin hepsi kayıtlar iki ayı geçince silinsin olarak ayarlandığı için elimde bir gram kamera kayıdı yok. Ben de daha resmi kurumların kamera kayıtlarına bakındım. İlginçtir ki babam şehrin dışında görüldüğü dakikadan üç dakika sonra havaalanının giriş bölümünde görülmüş. Babamın son görüldüğü yer ile havaalanı arasında kocaman bir Arendal var. Yani birisi şehrin kuzeyinde, diğeri güneyinde. Babamın bu kadar kısa sürede o kadar yol kat etmesi imkansız. Yanındaki kadında bir değişiklikler var. Havaalanı kamerasında saçları olmadığını farkettim. Peki bizim bu kel teyzenin babamla ne alakası olabilir? Daha doğrusu babamı nereye götürüyor? Gittikleri peron numarası 12. Firmanın uçuş geçmişine baktığımda uçak Almanya'ya yol almış. Almanya'ya gitmesi 4 saatini almış. Almanya'da havayoluna iniş yapar yapmaz uçağın tekerlekleri yanmış. Tahliye işleminde babamı meraklı gözlerle ekran üzerinde aramaya başladım. Bi baktım bizim kel teyze babamı koştura koştura binaya götürüyor. Binanın kamera kayıtlarına ulaşmaya çalıştım ama beceremedim. Gecenin bir yarısında Oliver ile Damla'nın odasına bütün öküzlüğümle dalıp Oliver'ı yataktan zorla kaldırdım. Peşimizden Damla da geldi. Bilgisayarın başına Oliver'ı oturtup havayolunun kamera kayıtlarını tarattırdım. O sırada öğrendiklerimi Damla'ya anlatmaya çalışıyordum. Almanya'daki kameralar daha kaliteli olduğu için suratları daha net görebiliyorduk. Oliver işi daha kısaya bağlayıp görüntü tarayabileceğini söyledi. Fakat benim Ram'ciklerim bu işi kaldıramayacağı için Zero'nun oyun bilgisayarından ödünç 32 gigabaytlık Ram takviyesi yaptık. Tarama sonucu bizim keltoş teyzenin adının Jessie olduğunu öğrendik. Bu kel Jessie, iki yıl önce kan kanserine yakalanmış. Fakat öyle bir fena yakalanmış ki doktorlar yaşamaz diyormuş. Tabii bu da yaşamaya pek meraklı olduğu için illegal yollardan bir bilim adamıyla anlaşıp ona özel bir ilaç hazırlamasını söylemiş. Bilin bakalım bu bilim adamı kim? Bayan Johanssen. Aslında biz bu kadınla bir karşılaştığımız olmuştu. Hani beni kobaylık yapmaya zorlayan, Zero'nun ilacına el koyan kadın vardı ya işte o kadın bu kadın. Her neyse sonra Jessie iyileşmiş fakat kemoterapiyi bıraktığı zaman kanı hemen zehirleniyormuş. Bu yüzden kendi damarlarına bir tür temizleyici sıvı enjekte ettirmiş. Ki benim tahminimce bu sıvıyı bir kimyacı enjekte etti. Sonra Jessie, ömür boyu kimyacı kalmak şartıyla iyileşmiş. Tabii bunu ben düşünüyorum, belki farklı şeyler vardır. Sonra da Bayan Johanssen için paralı casusluk yapmaya başlamış. Yani Bayan Johanssen benim kim olduğumu, neye ihtiyacım olduğunu gayet iyi biliyormuş. Doğrusunu söylemek gerekirse babam hâlâ hayatta olsaydı, Zero'yu kurtarmak için bunca işe girişmezdim. Çünkü babam buna asla izin vermezdi.Çünkü babamın geriye kalan tek dostu ben olduğum için beni kaybetmeyi asla göze almazdı. Tamam bu yardımı bana yaptığı için teşekkür ederim. Ama bana babamı geri versin. Ben babamı istiyorum.

***

Sonra kel Jessie babamı alıp Johanssen'ın malikanesine götürmüş. Evin kayıtları şifreli olduğu için içerde neler olduğunu göremedik. Yarım saat sonra babamı siyah bir Jeep'in içine koyup bizim Almanya'da yaşadığımız eve götürmüşler. O an odada bulunan kim varsa herkesin ağzı sonuna kadar açıldı. Açıkcası bu kadın donuma kadar herşeyi biliyormuş. Evin önünde beş dakika durup yol almaya devam etmişler. Bu sefer babamı yer altı laboratuarına götürmüşler. Laboratuarın kayıtları basit bir şifreyle korunduğu için Oliver çözmek için fazla vakit harcamadı. Fakat sonradan keşke çözmeseydi dediğim oldu. Babamı ameliyat masasına tıpkı benim gibi bağlamaları, litrelerce şırınganın vücuduna saplanması, kas kasılmasını sağlayan kremin bütün vücuduna sürülmesi... daha niceleri. Bunca hoş olmayan görüntüler sonucu yatağın üzerine yığılıp, kaskatı kesildim. Gözlerim uzaklara dalıp gitmişken Oliver'ın "Thomas, şuna bir bakmalısın" demesiyle yerimden fırladım. Bayan Johanssen kameraya doğru bakmış "Eğer bu videoyu izlediğinde tarih şu andan 2 ay ilerideyse baban hakkında hoş şeyler söyleyemiyeceğim. Sen kendi maceranın içinde kayboldun. Şimdi bu tutarsızlığın yüzünden acı çekmeye hazır ol. Umarım bu savaşı sen kazanırsın Thomas. Gerçi baban en büyük rakibinken bu imkansız olcak" diyordu.

Ne demek babam en büyük rakibim? Onun yapısını kim bilir nasıl değiştirdiler. Artık onun Veron Tapınağı'ndaki cellatlardan hiçbir farkı yok. O artık insan değil. En önemlisi de artık bende bir öksüzüm. Ne annem var ne babam. Tek umudum var, o da ölmek için gün atıyor. Onu da kaybedemem. Daha hiçbirşey bitmedi. Nefes aldığım sürece savaşmaya devam edeceğim. Umarım annenin karnında rahatsındır bebek, yarın evini yıkmaya geleceğim.

SimyacıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin