Toprak

391 14 1
                                    


Sabah 6'da evdeki herkesi uyandırıp, laboratuarda topladım. Birtek Zero'ya dokunmadım. Bu olaya şahit olması onun için ne kadar kötü olabileceğini düşündüm dün akşam. Oturup karının doğumunu izliyorsun. Bundan daha önemli olan şey ise onun zihninde düşündükleri. Sadece birkaç saat içinde yaşayıp, yaşamayacağını öğreniyorsun. Ne kadar da acı verici bir şey. Bu yüzden en iyisi onun tatlı uykusuna devam etmesi olacaktır. Sophie'yi 24 saatlik uykusundan uyandırmak sandığım kadar zor olmadı. Sanki uyanmak için bir dokunuş bekliyormuş gibi hemen gözlerini açıp, ayağa kalktı. İlk istediği şey bir bardak su olmuştu. Laboratuara onu götürürken azından bir kelime bile çıkmadı. Sanki başına gelecek her şeyi en ufak ayrıntısına kadar biliyordu. Laboratuara girdiğimizde evdeki herkes, ellerinde bir bardak kahveyle onlara söylediğim cam duvarın arkasındaki sandalyelere oturmuş bize bakıyorlardı. Sophie kafasını bana çevirip göz bebeklerini benim gözlerime kilitledi. Dudaklarından sadece benim duyabileceğim bir ses tonuyla "Hoşçakal" dedi. Sanki bebeğin yaşayıp kendisinin öleceğini önceden biliyormuş gibi hoşçakal dedi bana. Ellerini sımsıkı kavrayıp cam duvarın öteki tarafına geçtik. Sophie üzerindeki bütün kıyafetleri çıkartıp ameliyat masasına oturdu. Üzerine sert fakat bi o kadar elastik bir kumaş parçasını örtüp ortadan ikiye yaracağım karın bölgesinin olduğu bölgeyi makasla daire şeklinde kestim. Kafamı kaldırdığımda Damla iki eliyle camlara yapışmış dudaklarıyla birşeyler söylüyor, Sophie de akan göz yaşlarına rağmen Damla'nın dediklerini anlamaya çalışıyordu. Oliver Damla'yı omuzlarından tutup sandalyesine otutturdu. Damla kafasını Oliver'ın göğsüne yaslayıp hıçkıra hıçkıra ağlamasına devam etti. Oliver ise bir yandan eliyle Damla'nın ipeksi saçlarını okşuyor, bir yandan meraklı gözlerle Sophie'ye bakıyordu. Robb bardağı sımsıkı kavramış, yakut yeşili gözleriyle bana bakıyor, adeta yanıma gelmek için benden bir onay bekliyordu. Kafamı hafifçe sallayınca kahvesini yan sandalyeye bırakıp yanıma geldi.

"Bugün bu laboratuardan her ikisinin de canlı çıkamayacağını bu odadaki herkes biliyor. Eğer ki böyle birşey olursa ne yapacağını biliyorsun" dedi ve gitti. Gözüme Aylin'in okuma gözlüğünü takınca yakını daha iyi gördüğümü farkettim. Eldivenimi taktıktan sonra Sophie'nin baş ucuna geldim. Saçlarını okşayıp "Biliyorum uykun yok fakat uyuman gerek" diyip koluna serumu taktım. Birkaç saniye sonra burun çekme seslerini Sophie'nin yere damlayan göz damlası kesti. Herkes nefesini tutmuş önümüzdeki iki saate odaklanmıştı. Her ne olacaksa o iki saatin içinde olacaktı.

***

Sophie'nin karnını ekmek bıçağıyla kestim. Biliyorum bunu yapmamam gerekirdi ama burası bir hastahane değil ki? Elimden ancak bu kadarı geliyor. Ekmek bıçağı kullanmama bir tek Robb güldü. Oliver ve Damla sanki Paranormal Aktivite izlermişcesine sandalyelerine pısmış, birbirlerine kenetlenmişlerdi. Küçük bir tebessümle bütün şişkin karnı boydan boya ikiye böldüm. Ayrılan deri parçasının altında gerilmiş karın kaslarını görebiliyordum. Yine bütün cahilliğimle bıçağı batırdım ve havaya kan adeta bir fışkiye gibi saçıldı. Yüzüm gözüm her yerim kan oldu. Kanayan bölgeyi temizledikten sonra ince rahim zarını görebiliyordum. Fakat bir problem var gibi gözüküyordu. Bu Rahim zaten delinmiş. Tabi sonradan jeton düştü, bıçağı bütün hayvanlığımla sapladığım için rahmi delmişim. Rahmin içine bakmak için eldivenlerimi çıkartıp elime bir cep feneri aldım. Feneri delikten içeri tuttuğumda içerde parçalanmış yumurtalıklar gözüküyordu. Bebeğe bakma zahmetine girişmeden feneri botanik bahçeye fırlattım. Oluşan hareketlilikten dolayı maymunlar ağaçların üstünden garip garip sesler çıkarmaya başladılar. Bu yüksek sesi duyan bebek rahmi tekmelemeye başladı. Bu iyi bir haber, bebek hâlâ yaşıyor. Tabii bunu Damla'ya söylemedim çünkü daha herşey için çok erken. Başladığımdan beri yarım saat geçti ama ben bebeği daha hiç göremedim. Parçalanan şişkin rahim yavaş yavaş sönmeye başladı. Bebeğin yaşaması için gerekli olan su rahimden çekiliyordu. Yani şu andan itibaren bebeğin yaşaması için sadece 45 dakika içinde benim bebeği çıkarmam gerek. Ki bu da imkansız. Ama ben de bir simyacıyım. Biz asla pes etmeyiz.

SimyacıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin