Rusya'ya gelip, Denis'in evine taşındığımızdan beri Zero'nun da zorlamasıyla kendimi spora verdim. Veron Tapınağı'nda geçirdiğimiz süre boyunca pek hareket etmedim fakat o şatonun içinde ölümüne aç bırakıldık. Oraya girdiğimiz günden çıktığımız güne kadar midemizi daha da boş bırakan yiyecekler yediren kimyacılar, sadece 2 haftada 10 kilo vermemi sağlamış. Yaptığım sporun da etkisiyle vücudümdaki yağ oranı %6'ya gerilemiş. Bunların hepsini hesaplayan kişi ise ilginçtir ki Oliver. Oliver'ın tanıştığımız günden beri ilk defa bu kadar fazla konuştuğunu duydum. Belli ki yolunda gitmeyen birşeyler var. Üstelik ağzına bir parça ekmek götürmeyen adam, benim yokluğumda 4 kilo almış. Ortada doğru gitmeyen birşeyler olduğu kesin. Fakat bunun gerçekliği ne derece doğru onu bilemem. Cevabı Oliver'da gizli.
Hızlı hızlı konuşmasını istemeyerek bölmüş gibi yapıp Oliver'a sordum;
"Oliver, herşey yolunda mı?"
"Neden soruyorsun?"
"Bilmiyorum, sanki seni rahatsız eden birşeyler var. Anlatmak istermisin?"
"Ben gayet iyiyim. Son zamanlarda kilo aldım ya sana öyle gelmiştir"
"Sen bir lokma ekmek yemeyen bir insandın, neden bu kadar çok kiloyu kısa sürede aldın?"
"Thomas, ne istiyorsun benden? Damla mı söyledi benimle konuşmanı?"
"Demek Damla'yla aranızda kötü şeyler var"
"Thomas, sen cidden biraz salaksın"
"Ben salak değilim Oliver, sen artık aşık değilsin. Benim yokluğumda ne oldu da senin kalbini bu kadar parça pinçik edildi?"
"Damla, artık onun bana olan sadakatine inanmıyorum"
"Bu cümleyi neye dayanarak bana söylüyorsun?"
"Gözlerime eskisi gibi bakmıyor, yanımda durmak yerine uzaklara kaçıyor fakat uyumak için odaya girdiğimizde eskisi kadar samimi bir Damla oluyor"
"Veron Tapınağı'ndayken aklındaki sorular sürekli " Oliver duşunu almış mıdır, Sophie hamile onlara yemek yapamaz, sence aç kalmışlarmıdır" oluyordu. Bazı geceler uyumuyor, biryerlere dalıp sürekli adını sayıklıyordu. Oliver, o senden uzaktayken geçirdiği her saniye köpek gibi özlüyordu seni. Bu cümleler seni ne kadar etkiler bilemem ama o seni hâlâ seviyor"
"Ciddi misin? Umarım bana karşı yalan söylemiyorsundur"
"Asla, hatta bir köşede bulduğu demir parçasıyla uygun gördüğü her yere senin ismini yazıyordu. Yemek bulduğumuz zaman bir parça ekmeği bana uzatıp "bunu sakla ve Oliver'a götür" diyordu."
"Ben ne kadar aptal bir insanmışım. Kız beni deli gibi seviyor. Ama akıl erdiremediğim birşey var, neden etrafımızda sizler varken bana bu kadar soğuk davranıyor?"
"Canından çok sevdiği kardeşi dağın tepesinde ve hasta. Üstelik yanında mutasyona uğramış bir cellat var. Elbet günün çoğu vaktinde onu düşünecektir. Odaya girdiği zaman sadece sen olacağın için aklına sen sadece o zaman geleceksindir"
"Gidip Damla'dan özür dilemeliyim"
"Niye ki?"
"Dün gece yatmadan önce ona çok kırıcı laflar söyledim. Eğer beni affetmezse ben bu vicdan azabıyla yaşayamam"
"Sen dur, ben senin yerine gidip konuşurum. Karşısında seni görürse öfkesini kontrol edemeyip mantıklı düşünmeyebilir"
"Bunu cidden benim için yaparmısın?"
"Elbette yaparım, kardeşler böyle günler içindir"
Tamam kabul ediyorum, ben çok büyük bir yalancıyım. Fakat bu yalanlar kötü amaçlı yalanlar değil. Sevenleri bir arada tutmak için söylenmiş, beyaz yalancıklar. Şimdi gidip bir de Damla'nın gazını alayım. Yalnız heryere Oliver yazmak nasıl aklıma geldi bilmiyorum. Ah siz sevdalılar...
***
Damla, mutfak masasına oturmuş, bir elinde peçete, öbür elinde ilaç kutusu ağlıyordu. Yanına gitmeden önce derin bir nefes aldım. Ne de olsa kadınlar her zaman daha zorludur.
"Damla, iyi misin?"
"Hayır, hiç iyi değilim"
"İçindeki dertleri bana dökmen belki sana daha faydalı olur"
"Ben de senden onu rica edecektim, dur şuradan çikolata alıp geliyorum"
Damla eline kocaman bir kavanoz çikolata kreması ile kaşık alıp peşimden geldi. Daha rahat konuşacağımızı düşündüğüm için onu kendi yatak odama götürdüm. Yatağın üzerine kundaklanıp, Damla'nın gözlerini silmesi için sehpadan birkaç tane mendil aldım. Ve Damla sulu gözlerle anlatmaya başladı;
"Dün akşam Oliver'ın bende olan etkisini direk yüzüne yüzüne söyledim. Bana kattıkları, bana yaşattıkları herşeyi suratına anlattım. O ise sadece teşekkür etti. Onun da bana güzel kelimeler söylemesini bekliyorken o bana "İyi geceler" deyip sırtını döndü. Bende sinirlenip "Ben sana ne kattım?" dedim. O da bana dönüp "Sen bana birşey katmadın, sen beni milyonlarca parçaya ayırdın" dedi. Sinirlenip "Ne demek milyonlarca parçaya ayırdın?" dedim. Saçma bir kahkaha atıp "Son zamanlarda suratıma bile bakmıyorsun, sürekli benden kaçıyorsun, telefonla birileriyle konuşup gülüyorsun. Söylesene aldatıyormusun beni?" dedi. Kalbim bir anda sıkışınca bayıldım. İlginçtir ki bayıldığım halde dışarıdaki sesleri duyabiliyordum. Yere düşen bedenime bakıp "Bayılmadığını biliyorum, seni yalancı" dedi ve arkasını dönüp yattı. Bir-iki saat yerden kalkamadım. Vücudum kaskatı kesildi. O ise umursamadan uyumaya devam etti. Sabah uyandığımda bekli özür diler diye bekledim. Bana bakıp "mama bekleyen yavru kediler gibi bana bakma, hadi başka kapıya" dedi Thomas. Söylesene ben ne yapayım?"
"Senin adına cidden üzüldüm. Bak sabah spordayken Oliver'da bi haller olduğunu anlamıştım. Sorduğum zaman kendince birşeyler söyledi. Bende senin yaşadıklarını, aralara ilaveler yaparak anlattım. Yanına gelip özür dileyecekti fakat onun yerine ben gelmek istedim. Oliver'ın bu kadar ağır konuşacağını tahmin edemezdim. Ama senin gerçek ruh halini anlayınca o da pişman oldu. Demir çubuklarla dizlerini dövdü. Eğer yeniden yanına gelip özür dilerse affedermisin onu?"
"Bilmiyorum Thomas, keşke bunları senin yardımın olmadan kendisi kavrayabilseydi. Hem, aşk her şeyi affeder mi?"
"Bana öyle şarkılardan alıntılar yapma Damla, ortada dev bir yanlış anlaşılma var ve bu sorun çözülme-"
"Ortada yanlış anlaşılma falan yok. O beni sevseydi, en küçük eylemlerimden değişik değişik manalar çıkarmak için beynini yormazdı. Sen de kabul et Thomas, biz bu işi beceremedik"
"Ne? Hemen pes mi ediyorsun? Nerede kafeslerde sıkışan Damla'nın kalbi, nerede sevdiği adam için litrelerce göz yaşı döken Damla?"
"Thomas daha fazla kendini yorma. Bana biraz zaman tanı. Sen de biliyorsun ki son zamanlarda hoş şeyler yaşamadım. Kafam allak bullak ve mantıklı düşünemiyorum. Şimdi izninle depresyonuma devam etmek istiyorum"
Damla dolaylı yoldan beni kendi odamdan kovdu. Odamın kapısının önünde dikilirken birden kapı açıldı ve Damla;
"Bana aşağıdan biraz abur cubur getirirmisin?" dedi. Hay hay efendim, zaten Thomas'ın hiç kalbi yok. O zaten ruhsuzun teki. O hiçbir şeye üzülmeyen, taş kalpli bir adam. Etrafındakilere yardım etmek isterken kendi benliğini kaybetmiş bir adam. Bu neyin tribi bende bilmiyorum fakat aklımın başına gelmesini sağladı diyebilirim. Benim babam hala nerede? Ya rüyalarımı süsleyen kadın? Ben ne zaman mutlu olacağım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Simyacı
Science FictionBaşka bir evrenden annemin rahmine düştüm. Benim yüzümden ailem darmaduman oldu ve babamla birlikte yepyeni bir hayata adım attık. Zero'yla bu cennet diyarlarda tanışıp kader ortağı olduk. Jack ve Dany'nin yaptıkları pislikler hayatımıza altından k...