S-Bölüm 2

5.9K 619 68
                                    

Evden erken çıkmış olmamı fırsat bilerek yolumu güzelce uzattım. Evet, evet yanlış duymadınız! Onca şeyi düşünüp yatağımdan zorlukla kalkmama rağmen jet hızı ile hazırlanıp kendimi evden dışarı atmayı başardım. Böyle güzel bir sonbahar gününde içeride daha fazla kalamazdım değil mi? Arka sokaktaki parktan geçerken kuruyup dökülen çınar yapraklarına bastım. Her mevsimi çok seviyorum ama sonbahar romantikliği ile beni resmen kalbimden vuruyor. Sanırım her adımımda çıkan bu sesi hiçbir şeye değişmem. Bir dakika ya, bu çok iddialı bir laf oldu! Geceleri sabaha kadar dinlediğim slow şarkılara değişiyor olabilirim. Neyse...

Kestirme sokaktan yürüyüp Cadde Kafe'nin önüne geldiğimde bir an bir şeyler oldu sanki... Gözümün önünden bir şeylerin geçip hızla kaybolduğuna yemin edebilirim! Olduğum yere çakılı kalmıştım. Zihnim bulanırken belli belirsiz sesler geliyordu kulağıma... Öylece dururken, çalan telefon sesiyle kendime geldim. Nisa arıyordu. Yavaşça cevap verme tuşuna basıp telefonu kulağıma götürdüm.

"Neredesin Selin, merak ettim seni?" Nisa'nın cıvıldayan sesi kulağıma dolunca derin bir nefes aldım. Az önce bana ne olmuştu öyle? Nefesimi yavaşça vererek "Geldim canım dışarıdayım" dedim ve kafenin kapısından içeri adımımı attım. Kafe her zamankinden daha kalabalıktı. Konuşup şakalaşan insanların sesleri tüm mekanı sarmış diye düşündüm. 

Oturduğu yerden bana deli gibi el sallayan Nisa çarptı gözüme. Çarpmamasına olanak var mıydı Allah aşkına? O nasıl bir el sallama şeklidir?! Tamam gözlerim azıcık bozuk olabilir ve ben gözlük takmayı da şiddetle reddediyor olabilirim ama yani sonuçta Nisa'nın da böyle herkesin bize bakmasını sağlayacak şeyler yapmasına gerek var mı? Bence yok. Düşündüklerimden habersiz, yüzündeki koca gülümseme ile bana bakan bu deli kızı çok özledim ama yaa... Aramızdaki mesafeyi hızlı adımlarla kapatıp yanına ulaştığımda içim içime sığmıyordu. Okulum değiştiği için bir haftadır onu göremiyor olmak berbattı. Ama şimdi akşama kadar zamanımız vardı değil mi?

"Naber süslü, özledin mi beni?" dedim ve tüm gücüm ile sarıldım Nisa'ya. Aynı şeyleri hissetmiş olmalıyız ki o da benim boynuma koparacak gibi asılıyordu. Süslümün bana olan aşkı kabarmıştı. Yüzündeki gülümseme bana da bulaştı.

"Özledim tabii cadı. Resmen beş gün on iki saattir seni görmedim" dedi dudaklarını büzerek ve yanaklarıma sulu öpücükler bıraktı. Normalde beni bu şekilde öpmesine sinir olurum ve asla müsaade etmem ama bugün durum başkaydı. O yüzden sesimi çıkarmadan yanımda duran sandalyeyi çekerek oturdum.

"Ee söyle bakalım süslüm, neymiş bana anlatacakların?" diye sordum merakla. Kaç gündür seninle yüz yüze konuşmamız lazım deyip duruyordu. Yine birine tutulduğunu tahmin etsem de içimden bir ses bu defa işler farklı olacak diyordu.

"Şey..." Sorumu sorar sormaz yerinde huzursuzca kıpırdanmaya başlamıştı. Hey, hey, hey! Ben Nisada böyle hareketlere hiç alışkın değilim ama... Hem neden benden çekinsin ki? Ben onu izlerken hızla telefonunun ekranına bakıp gülümseyerek başını kafenin girişine çevirdiğinde, gözlerimi kısmış bir şekilde onu izliyordum. Cidden, böyle tuhaf davranmasına hiç alışık değilim.

"Selam kızlar naber? Geç kalmadım değil mi?" Tanıdık sesin geldiği yöne bakıp onu görmeyi hiç beklemiyordum. Biz okulun dışında pek üçlü olarak buluşmazdık. Şaşırmıştım. Kuzey'in ne işi vardı burada? Çok önemli olan şey her ne ise Nisa ikimize bunu eş zamanlı olarak mı söylemek istemişti? Ama ilk ben öğrenirdim her zaman!

"Kuzey hayırdır, sen burada.. " dememle Kuzey Nisa'ya döndü. Aralarında benim bilmediğim bir iletişim yöntemi geliştirip geliştirmediklerini düşündüm? Saniyenin onda birinde aralarında geçen bakışmayı görseniz siz de aynı şekilde düşünürdünüz.

SELİN (Tamamlandı) #WATTYS2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin