S-Bölüm 63

725 45 0
                                    

Burak

Bir saatten fazladır bu odada Kuzey'in karşısında oturuyordum. Ellerinin arasına aldığı başı eğikti. Loş ışığa rağmen kulaklarının kıpkırmızı olduğunu görebiliyordum. Tek bir kelime dahi etmemişti. Öyle saçma sapan bir haldeydi ki, onu konuşturmaya çekiniyordum. Ada'yı bu denli kıracak ne yapmış, ne söylemiş olabilirdi? Üstelik aralarında her şey bu kadar yolunda giderken...

Selin'i odasına bırakırken cebimdeki telefonun titrediğini fark etmiştim. Ege arıyordu. Önce Selin'e çaktırmak istemedim. Konunun ne ile ilgili olduğunu bilmiyordum sonuçta. Ya o şerefsiz Melih bir olay çıkardıysa? Ya her şeyi anlatmaya kalkıştıysa? Bir şeyler karıştırmaya çalışırsa onu parçalardım! Ama Ege'nin hızla sıraladığı kelimeler düşüncelerimde yanıldığımı gösteriyordu.

 'Kardeşim, hemen odaya Kuzey'in yanına gitmelisin' demişti. Arkadan belli belirsiz gelen hıçkırık ve öksürük seslerinin Ada'ya ait olduğunu anlamıştım. Ağlama krizlerine o kadar çok şahit olmuştum ki, onu tanımamam imkansızdı. Selin'in meraklı bakışları arasında 'Ne oldu?' diyebilmiştim sadece, sesimi normal tonunda tutmaya çalışarak. Her anlamda yeterince yorulmuştu. Zor bir akşam geçiriyorduk ve onu olduğundan daha da endişelendirmek istemiyordum. Ege, Ada'yı sakinleştirmek için bahçeye çıktıklarını söylüyordu. 'Biraz hava almaya ihtiyacı var' demişti. Kuzey her ne yaptıysa işleri büsbütün batırdığı belliydi. Yoksa hiç Ada tüm olup bitenden sonra, Ege'den destek alır mıydı? Normal şartlarda elbette almazdı. Ahh!!! Ben Kuzey'e neden güvendim ki? Arada anneannem ve Arif ağabey olmasa daha korumacı olurdum. Tabii ki böyle bir şey yapacağını biliyordum. Daha önce bir insanı derinlerine kadar üzen birine hiçbir zaman tam olarak güvenemezdiniz. Çünkü bir noktadan sonra o kişi kendini aynı hatalarla tekrar ederdi. Bu kadar çabuk beklemiyordum ama, günün birinde onu çok üzeceğini biliyordum. Adım gibi biliyordum ama Ada'nın yeniden mutlu olabilmesi için Kuzey'e bir şans tanımak zorundaydım.

Ege telefonda, Nisa'nın kızların kaldığı odaya gelmek üzere olduğunu söylediği için Selin'in alnına uzun bir öpücük kondurdum ve ona, sarhoş Kuzey'e bakıcılık yapmaya gittiğimi söyledim. Nisa yanında olacağı için içim rahattı. Yoksa sabaha kadar gözümü kırpmadan yanında kalırdım. Ama birinin sarı biraderi kendine getirmesi gerekiyordu. Ve bu koşullarda zorunlu olarak 'o kişi' ben oluyordum. Koridorun diğer tarafındaki odaya ilerlerken sinirim git gide artıyordu. Kaslarımın titrediğini hissedebiliyordum. Zaten iki haftadır çok gergindim. Tüm bu olanlara rağmen Selin için kendimi tutmuştum. Onu daha fazla üzmemek için...

"Yanında Ege mi varmış?" Kuzey'in sesi beni düşüncelerimden sıyırmıştı. Kafasını kaldırıp sorduğunda gözlerinin kan çanağına döndüğünü gördüm. Bu kadar kısa zamanda nasıl bu hale gelmişti? 'Evet' anlamında başımı sallamakla yetindim. Odaya doğru yürürken içimde büyüyen öfkem Kuzey'in çaresiz halini görünce kendiliğinden geçivermişti. Dünyanın yükünü taşıyormuş gibi çöken omuzlarıyla onu böyle bir halde görmeyi beklemiyordum. Aylar önce kafenin karşısındaki parkta onu yarı sarhoş gördüğüm zamandan çok daha kötü görünüyordu. Karşısındaki koltuğa geçip oturduğumda kafasını hafifçe kaldırıp bana bakmıştı ve omuzları daha da çökmüştü sanki. Gelmesini beklediği kişi ben değildim.

"Kardeşim, aranızda ne geçti bilmiyorum ama bana anlatırsan yardımcı olmaya çalışabilirim. Sen burada böyle, Ada orada öyle..." Sözümü bitirmeme fırsat vermeden kafasını hızla kaldırıp öne atıldı. O kadar hızlı çekimde hareket ediyordu ki, az önce önüne bakarak hareketsizce oturan o çocuk ile karşımda panik halinde çıldıran bu çocuk aynı kişi olamaz diye düşündüm.

"Ne olmuş? Panik atak krizi mi geçirmiş? Neredeymiş şimdi?" Önce eline telefonunu aldı, sonra Ege'nin numarasının kendinde kayıtlı olmadığını fark etmiş olacak ki kapıya doğru yöneldi. Yerimden kalkıp onu omzundan geriye doğru çektim.

SELİN (Tamamlandı) #WATTYS2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin