S-Bölüm 47

911 57 30
                                    

Nisa

Selin arabadan indiğinden beri konuşmamıştık. Yol önümüzde uzayıp giderken hissettiğim heyecanla karışık huzur kafamı karıştırıyordu. Ben hangi akla hizmet birkaç saat önce tanıştığım çocuğu dinleyip bu işlere kalkıştım ki? Annem şu halimi görse kesin beni evlatlıktan reddeder. Annem... Düşüncesi bile tüylerimi ürpertmeye yetiyor.

"Hep böyle suskun musundur yoksa Kuzey yüzünden mi bu haldesin?" Camdan dışarı bakarken beklemediğim yerden gelen sorusunu cevapladım.

"Bilmem... Senden çekindim galiba." Bir dakika ya, Kuzey mi dedi o?

"Ben, ben sana hiç Kuzeyden bahsetmedim ki..." Dikiz aynasından yola bakıp bana döndü. Yüzünde tek bir mimik bile oynamamıştı. Hep böyle ciddi midir yoksa araba kullanırken mi böyle oluyor diye merak ettim. Acaba Kuzeyden bahsettim de hatırlamıyor olabilir miyim?

"Ben hepinizi tanıyorum güzellik. Selin'i, Kuzey'i, seni... Kafanı karıştırmak istemem ama ihtiyacım olan bilgilere sahip olmadan sahalara inmem ben. Şu an arabamda olman tesadüf değil yani." Her zaman olan şeylerden bahsediyormuş gibi konuşurken ifadesiz olan yüzüne panikle baktım. Midemden yükselen safrayı bastırmaya çalıştım.

"Hepinizi tanıyorum da ne demek?! Kimsin sen? Amacın ne senin?" Hızlı hızlı sorduğum soruları cevaplamak yerine sadece gülümsedi ve arabayı yavaşlattı. Arabanın durmasının aksine vücudumda salgılanan adrenalinle artan kalp atışım nefesimi kesiyordu.

"Amacın her neyse beni unut, iniyorum ben!" Kapıyı açmaya yeltendiğimde otomatik kilidi devreye sokup gaza bastı. İçimde yükselen korkuyla bağırdım.

"Durdur şu lanet olası arabayı! Durdur diyorum sana!" Son hızla giderken midemin iyice çalkalandığını fark ettim. Yaptığı ani frenle içim dışarı çıkabilirdi, tabii Ege midemden daha önce davranıp bana o manzarayı göstermeseydi...

"Bak güzellik, gözünü aç da iyi bak! Sen dünyayı kendine ve bana dar etmeye çalışırken bazıları için hayat kaldığı yerden devam ediyor. Sanki olanlar hiç yaşanmamış gibi..." Arabayı durdurduğu yer çok tanıdıktı. Kafe Sempatik'in önünde Ada'ya içecek kolilerini taşımasında yardım eden Kuzey'i gördüm. O pis kızla nasıl şakalaştığını ve güldüğünü de... O an dolan gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. Midemden yükselen safra genzimi yakarken Ege'nin uzattığı poşeti hemen aldım elinden. Neyse ki arabanın camları siyah film kaplıydı ve şu halimi gören kimse yoktu. Egeden başka... Yine de yeni tanıştığım bu garip çocuğun yanında gözümde yaşlarla içim dışıma çıkarken ne hissedeceğimi bilemedim. Başımı kaldırırken uzanıp elindeki peçeteyle dudaklarımı sildi. Utançla karışık şaşkınlıkla Ege'ye bakıyordum. Kurnaz ve aynı zamanda düşünceli biri miydi? Yeşilin daha önce görmediğim tonunda bakan gözlerinde bir anlığına şefkat gördüğüme yemin edebilirim.

"Hadi ama ışık tutulmuş tavşan gibi bakmayı bırak. İnsanlık hali olur böyle şeyler. Hem sana büyüğün olarak bir tavsiye vereyim mi? Yaptığın hiçbir şeyden pişmanlık duymayacaksın şu hayatta. İnan insanı yaptıkları değil yapamadıkları daha çok acıtıyor." Elimdeki poşeti alıp arabanın kapısını açtı. Ağır adımlarla çöp kovasına ilerleyişini izlerken bir an arabadan inmeyi düşündüm. Mideme yeniden giren kıramp bu girişimimi başarıyla tamamlayamayacağımı söylüyordu sanki... Ege arabaya binmek yerine kaputa yaslandı ve bana bakarak bir sigara yaktı. Film kaplı camlara rağmen gözleri gözlerimdeydi. Bu bakışlardan korkuyor muydum? Hayır.
Peki ne yapacağımı biliyor muydum? Hayır.

Onun sigara içişini izlemek bir film sahnesine bakmak gibiydi. Aynı anda zihnimde canlanan görüntüleri geri gönderemedim. Kuzey... Ada'ya ne de güzel gülüyordu öyle... Oysa onu en son yakından gördüğümde gülmüyordu. Ve benden ayrılmak istediğini söylerken... Neden, neden neden!? Arabanın kapısı açıldığında hala midemi tutuyordum.

SELİN (Tamamlandı) #WATTYS2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin