S-Bölüm 40

1.5K 110 305
                                    

Selin

Burak'ın sesiyle öylece kalakalmıştım. Kahverenginin en koyu tonundaki gözleri ve sinirden kaskatı kesilmiş çenesiyle çok ürkütücü görünüyordu.

"Sakin ol kardeşim, huzursuzluk çıkarmak gibi bir amacım yok" dedi çocuk.

"Özel bir şey yapmana gerek mi var sence? Varlığın yetiyor huzursuz etmeye." Tenis maçı izler gibi bir Burak'a bir de adının Ege olduğunu öğrendiğim çocuğa bakıyordum. Önceden birbirlerini tanıyorlardı galiba ve aralarında her ne olmuşsa Burak'ı çıldırtmayı başardığı kesindi. Şu an karşımda gördüğüm Burak'ın bugüne kadar tanıdığım halinden pek eser yoktu çünkü...

"Yapma böyle kardeşim. Hatırlasana beraber ne güzel zamanlarımız olmuştu. Ayrılmaz bir üçlüydük biz. O zamanların hatırına bir şans daha veremez misin? Ben her şeyi telafi etmeye hazırım." Ege ılımlı yaklaşmaya çalışıyordu ama Burak sanki onun yapacağı her hamleye karşılığını önceden hazırlamış gibiydi. Sesi gitgide sertleşiyordu.

"Sen o üçlüyü mahvettin yediğin haltlarla. Telafi edilecek bir şey yok. Defol git buradan!" Eğer Ege gerçekten çekip gitmezse Burak'ı tutabilir miyim diye düşündüm. Cevap ortadaydı. Tabii ki tek başıma onu durduramazdım! O yüzden çocuğun bir an önce gitmesi için dua etmeye başladım.

"Ne inatsın oğlum ya! İnsan azıcık olsun yumuşamaz mı?" Burak Ege'ye birkaç adım yaklaştı.

"Bakıyorum sen de pişkinliğinden hiçbir şey kaybetmemişsin! Defol diyorum sana, bir daha da çıkma karşımıza!" Sesleri duyan Sevgi anne yanımıza geldi. Burak'a yaklaştı ve elini sakinleştirmek istercesine omzuna koydu. Ben hala hareketsiz bir halde dikiliyordum. Neyse ki dükkanın arka tarafındaydık ve bu saatte buraya pek kimse gelmezdi.

"Burak, bir sorun mu var oğlum?" Burak gözlerini Ege'den ayırmadan Sevgi anneye cevap verdi.

"Yok Sevgi anne, Ege de şimdi gidiyordu." Ege yarım gülümsemesiyle Burak'a baktı.

"Kusura bakmayın hanımlar gidiyormuşum, emir büyük yerden" dedi Ege ve yürümeye başladı. Tam kapıya yaklaşmışken arkasına döndü ve gözlerimin içine baktı.

"Bu arada tanıştığımıza çok memnun oldum Selin" dedi bana göz kırparak.

"Seni öldürürüm!" diyen Burak'ın sağ koluna Sevgi anne, sol koluna da ben yapışmıştım. Başta tutmakta zorlansak da sonradan sakinleşmesiyle rahat bir nefes aldık. Karşılıklı sandalyelere oturduğumuzda Sevgi anne cevabını ikimizin de merak ettiği soruyu sordu.

"Kimdi o çocuk oğlum, ne istiyordu senden?" Burak bir süre gözlerini yumdu ve eliyle burun kemiğini hafifçe sıktı.

"Daha önce sana Ege'den bahsetmiştim Sevgi anne. Bir zamanlar kardeşim dediğim, bize yaptıklarıyla beni hayal kırıklığına uğratan çocuk... Geçen hafta anneannemi aradığı yetmiyormuş gibi dün de kafeye gitmiş." Burak'ı sakince dinlerken birkaç saniye duraklayan kadıncağızın gözleri faltaşı gibi açıldı ve panikle Burak'ın sözünü kesti.

"Eyvahlar olsun! Adacığımı üzen çocuk bu. Ada nasıl oğlum bak doğruyu söyle?" Şaşkınlıkla olanları dinliyordum. Merakım gittikçe artıyordu. Allah'ım nasıl bir çocukmuş bu böyle?

"Şimdi iyi çok şükür ama dün yaşadığı stresin etkisiyle yine bir kriz geçirdi. Eğer Ada'ya bir kez daha yaklaşmaya çalışırsa..." Cümlesini tamamlamamıştı ama sıktığı yumruğundan içinden geçenleri anlamıştım. Bir sessizlik oldu. Sanırım Burak bendeki durgunluğu fark etti.

SELİN (Tamamlandı) #WATTYS2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin