2008, KışKırtasiyeden aldığım kağıtları resmen çantama tıkadım ve yukarı çıktım. Öyle çok acıkmıştım ki kocaman bir tavuğu bitirebilirdim. "Sakin ol Neva. Az kaldı," dedi Demet. En yakın arkadaşım. O kadar güzel ki, bazen beni neden yanında taşıyor diyorum.
Hızla yemeklerimizi alıp bir masaya geçtik. Neredeyse öğle arası biteceği için yer bulmak sorun olmadı. Sorun olan şey, tam çaprazımda oturan ve sürekli bize doğru bakan çocuktu. Sanırım Demet'in sırtını dikizliyordu. Sırtı bile güzelse demek ki.
"Arka masadaki çocuk sürekli buraya bakıyor," dedim çaktırmadan. Demette saf değil dönüp bakmadı. "Nasıl bir şey tarif etsene," dedi yavaşça. Öylesine etrafa bakıyormuş gibi yapıp çocuğa baktım. "Hafif sakalı var. Senlik değil."
O sakallı erkekleri sevmiyordu nedense. Oysa sakal erkeğe çekicilik katmaz mıydı? Ben çok yakıştırırdım yani. Kaçamak bakışlarla çocuğu incelemeyi sürdürdüm. Siyah gözleri ve kahverengi saçı vardı. Normal bir ten rengi ve ona uyan burnu vardı. Yakışıklı sayılabilirdi. Kimi kandırıyorum. Yakışıklıydı. Oldukça.
Çocuk kalkıp tepsisini bırakmaya gidince iç çektim ve yemeğime döndüm. İşte benim bakışmalarım da burada sona erer. Üniversite üçüncü sınıf öğrencisi olan birine göre küçük gösteriyordum. Halbuki üniversiteyi bir yıl geç kazanmıştım, öğretmenlik okuyordum. Yakında öğrencilerine matematik anlatan biri olacaktım. "Pardon?" sesi ile çorbayı boğazıma kaçırdım ve sese döndüm.
O çocuk. Masamıza gelmişti. Masamıza! "Buyurun," dedi Demet. Tabi kestiğim çocuğun o olduğunu bilemez ki.
"Ben," dedi ve bana döndü. "Sanırım ben size aşık oldum," dediğinde felç geçirdim. Bir süre yüz mimiklerim ve ağzım hareket edemedi. "Ne?" dedim yavaşça. Demet ilgiyle bizi izliyordu.
"Seni... Yani sizi az önce kırtasiyede gördüm. Çok etkilendim, yani çok güzelsin," dediğinde nutkum tutuldu. Teşekkür mü etmeliyim yoksa gülmeli miyim? Daha önce bu duruma düşmedim ki! "Teşekkürler," dedim şaşkınca.
"Yani ben... en azından konuşmaya devam etmek istiyorum," dedi ve cebinden çıkardığı kağıdı önüme koydu. "Bu numaram. Mesajla iletişimi koparmayalım lütfen," dedi ve dudağını ısırdı. Bir beklentisi vardı sanki. "Bu arada ben Timur." dedi ve elini uzattı.
Ben de ürkekçe elini sıktım ve, "Neva," dedim.
"Pekala Neva, umarım seni bana mesaj atacak kadar etkilemişimdir," dedi ve güldü. İşte o ana kadar beni sadece şok etmişti ama bu gülüş ile etkiledi, bayılttı ve ayılttı. Yavaşça ayrılan ellerimizden sonra o yemekhaneden ayrıldı. Ben de öylece kağıda bakakaldım. "Bu neydi şimdi? Sence dalga mı geçiyor?"
"Bence ciddiydi. Eli titriyordu," dedi Demet ve güldü. Buna dikkat etmesine takmayarak kağıda dokundum. Numarası yazıyordu. Kağıdı cebime koyarak iç çektim. O kadar çok kitap okudum ve dizi izledim ki. Birinci ihtimal, bu bir iddia olabilirdi. Beni tavlayıp tavlamama konusu, ama ben öyle kibirli, erkek düşmanı biri değildim ki. Saçma bir iddia olurdu. İkinci ihtimal, benimle oynamak isteyen sadist biri olabilirdi. Ama tipi çok saf duruyordu. İnsanın içi yüzüne yansımaz mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boşanma Sendromu Nasıl Atlatılır?
General FictionNeva öğretmen olan genç bir kadındır. Aşık olarak evlendiği adamın kendini aldatması üzerine bir boşanma olayı yaşar. Üstelik kocasının Neva'dan ayrılmasına neden olan hayatlarını etkileyen bir hastalığı vardır. Bunca umutsuzluk içinde Neva bir daha...