2012, Kış-Aralık"Evet, anlamayan var mı?" dedim beyaz tahtadan öğrencilere dönerek. Tam o sırada zilin çalması hayatın bana nanik yapma şekliydi. Kesinlikle.
Bir kız öğrenci parmak kaldırınca gülerek ona baktım. "Evet canım, nereyi anlamadın?" dedim. Ancak kız başını iki yana salladı. "Öğretmenim ben soruyu anladım ama dışarıda duran şu amca ne yapıyor anlamadım," dedi ve parmağı ile sağ taraftaki pencereleri gösterdi.
O tarafa bakınca oldukça tanıdığım bir yüz, bu soğuk hava ve hızlı karda, okul bahçesinin ortasında karları üst üste koyarak bir şeyler yapıyordu. Tek başına kar mı oynuyordu o? Ama bir dakika burada ne işi vardı?
"Ders bitti arkadaşlar. Sıkı giyinin, bir şey unutmadığınızdan emin olun," dedim ve hemen sınıftan çıktım. Yine aynı hızla öğretmenler odasına giderek kitaplarımı dolaba koydum. Demet'e selam dahi vermeden ceketimi alarak dışarı çıktım. Yolda ceketi giyerken içimden, bazıları dışımdan da olabilir, saydırıyordum.
"Delirdin mi sen? Hasta olup ölmek istiyorsun değil mi?" dedim hışımla. Koray güzel gözlerini benim gözlerime dikti ve güldü. Yüzü kırmızı olmuştu bile. "Randevulaştığın kadına bir hafta ulaşamayınca, sonuç böyle oluyor Neva hanım," dedi utanmazca. O sırada okuldan çocuklar çıkmaya başladı. Koray'ın arkasına bakınca bir sürü kar topu yaptığını gördüm. Bunlar niçin diyemeden çocuklardan biri sırtıma kar attı. Birkaçı da Koray'a saldırmıştı. Hayır ben hasta olmamalıyım. Zaten zor iyileşen bir insanım. Yapmayın bunu.
"Çocuklar, durun," derken bir kar daha yedim. En sonunda Koray'a bakınca onun çocuklara karşılık verdiğini hatta ikisini yere yatırıp şakalaştığını gördüm. Her yeri karlar içinde olan adam eğleniyordu. Kardan adam.
Kurnazca yerden aldığım karları top haline getirdim ve Koray'a arka arkaya üç top attım. Şaşkınca bana baktıktan sonra kahkaha atınca biraz da olsa gevşedim. Sonra birkaç top daha yaptım. Ama bunlar çocuklara gitti. Her dakika sayıları artıyordu ve biz iki kişiydik. Haksızlık!
Nefes nefese kendimi, sırtım Koray'ın sırtına yaslanmış bir halde buldum. "Sayıları çok fazla," dedim burnumu çekerek. "Beyaz bayrağın var mı?" dedi. O da nefes nefeseydi. Şu zamana kadar donmuş olmaması bile sürpriz bence.
"Ne!?" dedim. Beyni donmuş bile. "Beyaz bayrak yoksa devam etmeliyiz güzel Neva!" dedi Koray ve sırtını çekerek atakta bulundu. Bu çocuklar yorulana, yerde az kar kalana kadar devam etti. En sonunda çocuklar pes edince zafer kazanmış gibi gülerek birbirimize çaktık.
"Hadi, içeri gel. Çay iç. Donarak ölmenden korkuyorum," dedim ve içeri yöneldim. Koray biraz durduktan sonra, eminim kendi kendine güldükten sonra, yanıma geldi ve sıcak hava ile buluştuk. Kaç dakikadır dışarıdayız? Dondum.
"Çocukları seviyorsun," dedim öylesine. Şapkasını çıkarmış, ki mavi çok güzel bir şapka olduğunu söylemem gerek, karları yere atıyordu. Bende botlarımı birkaç kez yere vurmadan edemedim. "Evet. Bir sürü yeğenim var. Mehmet bahsetmiştir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boşanma Sendromu Nasıl Atlatılır?
General FictionNeva öğretmen olan genç bir kadındır. Aşık olarak evlendiği adamın kendini aldatması üzerine bir boşanma olayı yaşar. Üstelik kocasının Neva'dan ayrılmasına neden olan hayatlarını etkileyen bir hastalığı vardır. Bunca umutsuzluk içinde Neva bir daha...