"Ben sana bağırdım, sen bana sağırdın." -Beyza GÜLTEKİN
**
Hastanenin otoparkına arabayı park ettikten sonra arabadan indik. Ben Ertuğrul'u beklemeden otoparkın çıkışına doğru ilerlerken yanımda olmadığını fark ettim. Arkamı dönüp Ertuğrul'a bakarken bagajdan bir şey çıkardığını fark ettim. Elindeki formayı fark ettiğim sırada bagajı kapatıp arabayi kilitlendi ve cebine attığı araba anahtarı eşliğinde bana doğru gelmeye başladı. Gömleğinin kollarını dirseğine kadar katlamıştı ve sol elinde kahverenginde bir saat vardı. Saçları dağınık ve güzeldi. Dışarıdan bakılınca yumuşak görünüyordu ama şahsen saçını ellemediğim için bir şey söyleyemezdim.
Yani yakışıklı çocuktu Allah var."Gidelim." sol elinde tuttuğu forma dikkatimi çekse de bir şey demedim ve merakımı yutmaya çalıştım.
Yan yana yürürken ister istemez gülümsedim. Dışarıdan aralarında tır geçecek kadar boşluk bırakan ergen sevgililere benziyorduk. Tövbe Estağfurullah, yine sinirlerim bozuldu.Acile girdiğimizde Ertuğrul ile birlikte danışmana doğru ilerledik. Ertuğrul danışmanla konuşurken ben Etrafa bakıyordum. Gözüm morg yazan tabelaya takılınca derin bir nefes aldım. Annemin cenazesini bu hastaneden almıştık ve bir daha o anı yaşamak istemiyordum.
"Meva?" Ertuğrul'un sesiyle ikilip yana döndüm. Danışman bize bakıp hafif tebessüm ediyordu.
"İyi misin? Rengin solmuş." gözlerimi kapatıp aklımda düşünceleri yok ettikten sonra hafif başımı salladım.
"İyiyim." gözlerimi hafif araladığımda Ertuğrul'un gözlerindeki endişeye fark ettim. "H-hadi." dedim ve yanından geçip merdivenlere doğru ilerledim.
Omzumda hissettiğim sıcaklıkla yana dönmeye tenezzül etmeyerek kafamı geriye attım. Ertuğrul'un boyu benden uzun olduğu için kafamı geriye attığımda çenesinin altına düşmüştü başım.
Köprücük kemiklerini hissettiğimde hızla kendime gelip eski pozisyonuma döndüm aranızdaki mesafeyi ergen sevgili tipine getirip kaşlarımı çattım. Yanaklarım alev alırken "ne yapıyorsun?" diye fısıldadım."Asansör o tarafta değil." dedi. Neyse ki beni daha fazla utandıracak bir harekette bulunmamıştı.
"Ben merdivenlerden gideceğim." diye yanıt verdim. Şaşkınca bana bakınca kaşları havalandı.
"Altıncı kata kadar çıkacak kadar kafayı yemiş olamazsın?" sorduğu sorudan emin değildi ve bana soru sormuştu. Rahat bir şekilde omuz silktim.
"Galiba öyleyim." deyip merdivenlere doğru ilerdim. Tekrardan omzumdan tutunca sakin olmak için içimden dualar ediyordum. Hatim indirmiştim yahu!
"Benimle geliyorsun."
"Her zaman böyle emrivaki yapar mısın?"
"Hayır."
"O zaman bana olan kastın ne?"
"Sen hırçınsın ve seni kızdırmak sebepsizce hoşuma gidiyor." sinirle yerimde tepimdim.
"Tamam o zaman." deyip önden yürümeye başladım. Tabi ki asansöre binmeyecektim. Küçüklükten beri kapalı alanlardan korkardım ve kapalı alanlarda sinir krizi geçirirdim.
Hatta bir gün misafirliğe gittiğimizde tuvalet küçük diye sinir krizi geçirmiştim. -kankama selamlar!-
Ertuğrul benim uslu bir kız olacağımı sanıp ardımdan geliyordu. Asansörün düğmesine basıp gelmesini bekledik. Asansörün geldiğine dair sesi duyunca kapı açıldı. Neyse ki içinde kimse yoktu. Ertuğrul önümde ben arkadan binerken altıncı kata basmıştım. Tam olarak kapının ne zaman kapanacağını kestiremediğim için kapının kapanma düğmesine bastım ve hızla asansörden inip koşarak merdivenlere doğru ilerledim.
Arkamı döndüğümde asansör kapanmıştı.Beni sinir etmek hoşuna gidiyor öyle mi, duygusuz? Senin sinir duygunu geri getirip tek duyguya sahip olacağını sağladım. Artık tek duygun da olsa bir duyguya sahipsin.
Üçüncü kata çıktığımda derin bir nefes alıp merdivenlerden çıkmaya devam ettim. Dördüncü katta merdivenlerden aşağı inen Ertuğrul'u görmemle beraber şaşkınlıkla o'na baktım.
"Şeyh'in torunu olsan umrumda olmaz. Seni bir yakalayayım da gör sen beni kandırmak ne demekmiş." tırsarak geniş merdivenlerde koşmaya devam ettim. Sırada bekleyen hastalar bize şaşkınlıkla bakarken biz koşmaya devam ediyorduk.
"Yakala o zaman." kendimden emin konuşabilirdim ama ciddi manada tırsıyordum. Altıncı kata kadar beni kovalamıştı fakat en sonda malesef ki yakalamıştı.
"Çok yaramazsın."
"Çok çirkinsin."
"Allah vergisi." Ertuğrul'un sözüne şaşırmıştım. Ertuğrul dış görünüş olarak harbiden badboy'lara benziyordu. 'Çarpılacaksın' filan demesini beklerdim. Hatta bana o kelimeyi söyledikten sonra kapak yapmak için geri söyliyeceğim sözü bile hayal etmiştim aklımda.
"Neyse, lavaboya doğru gidelim." şaşkınlıkla güldüm.
"Niye? Tek lavaboya gidemez misin?" Ertuğrul bezmişcesine bana bakıp derin bir nefes aldı.
"Fesatlıkta son nokta." dedikten sonra elindeki formayı başımın ucuna getirdi. "Üstüne de kahve döküldü. Değiştir."
"Ben de bir an dedim ki: Ertuğrul niyeti bozdu." kendi kendime gülerken Ertuğrul bana ifadesizce bakıyordu.
Kendimi; kalabalık bir ortamda espiri yaptıktan sonra gülen tek kişi gibi hissediyordum.
"Niyeti bozmuş halimi görmek bile istemezsin." kızarmaya başlarken elindeki formayı aldım.
"Tövbe tövbe." deyip yanından geçtim ve karşı tarafta görünen kızlar tuvaletine girdim. İçeride kimse yoktu. Kapının arkasına yaslanıp t-shirt'ümü çıkartıp yeşil renkte olan formayı üstüme giyindim. Sıfır koldu. Aynadan kendime bakıp uzun saçlarımı geriye attım. Tam arkamı dönmüş kapıya doğru ilerlerken formanın ardında yazan yazı ile duraksadım.
"Ertuğrul SOYKAN, 7"
Bu neydi şimdi? Sahiplenme gibi oluyordu.
Hızla uzun saçlarımla formanın arkasındaki yazıyı kapattım ve derin bir nefes aldım.
Tuvaletten çıkınca karşı tarafta duvara yaslanmış telefonla uğraşan Ertuğrul'u gördüm. Allah bilir ne yapıyordu o telefonla.
Kapıyı ardımdan kapattığımda çıkan sesle kafasını kaldırıp bana baktı ve telefonunu kapatıp cebine attı."Yakışmış formam."
"Formayla alakası yok. Bana her şey yakışır." Gülerek dudaklarını büzdü.
"Oo, idaalı."
Ertuğrul'un bu hareketine gülüp yürümeye başladım. Hızla yanıma geldi.
"Bizimkilere mesaj attım. Berra ve Ahsen'e hastane de olduğumuzu söylerler." Neden telefonla uğraştığı anlamıştım ve çocuğun boşu boşuna günahını almıştım.
"Hı, teşekkür." Ertuğrul bana bakıp güldü.
"Gel gelelim neden beni kandırdığına."
**
Bölüm sonu!
Kısa bir bölüm oldu, Özür dilerim.
Bir dahaki bölümde neler olacak?
Bu bölüm nasıldı?
Yorum ve votelerinizi bekliyorum.
İg:
Beyzagultekin_official
![](https://img.wattpad.com/cover/66247948-288-k18045.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fırtına Öncesi Sessizlik
AdventureHayat iki yol; biri doğru, bir diğeri yanlış. Biri karanlık, bir diğeri aydınlık. Hayat; ince bir çizgi. Bu ince çizgiyi aşarsan kan her hücrene hücum eder. Sen diye bir şey kalmaz. Hayat; herkesten nefret eden, herkesin ölümünü sağlayan beş harf...