"Hayat çok hızlı, şimdiden geç kaldık."
**
"Gel, gel." fısıltılar kulağımı dolduruyor, fakat gözlerim kalkmamak için direniyordu. "Müsait mi?"
"Müsait, hadi çabuk ol."
"Tamam."
Dün geç saatlerde uyumuş ve günün yorgunluğunu üstümden atmayı hedefliyordum. Halen tam olarak atmış değildim, neyse.
Marketten onca ağırlık eşliğinde gelmiştik. Kuzey ve Feyza, alışveriş merkezinde rahat duymamışız diye bize poşetleri taşıttırdı. Tabii ilk baş reddedip hunharca gülerek alışveriş merkezinden kaçmıştık fakat daha sonra Kuzey'in Ertuğrul'u araması ve küfür ile başlangıç yapıp tehdit ile bitirdiği bir dakika onbir saniyelik konuşmadan dolayı geri dönmüştük."Boğulur ya, boşver anne."
"Bir bardak sudan boğulmaz, Ertuğrul."
"Anne boşver işte. Ne güzel uyuyor."
"Oğlum, bir işi de kursağımızda bırakmasan? Ha, güzel yavrum?"
"Anne, bu ne enerji gözünü seveyim? Senin bu yaşta bizim için kapı kapı kız araman gerekiyor. Bak oğluna! Bakta utan. Benim yaşımdakiler beşinci çocuğuna bakıyor."
"Ne oluyor yahu? Ne beşinci çocuğu?" diye mırıldanıp zorlukla gözlerimi araladım. Ertuğrul ve İlayda abla, düşman iki aslan misali karşı karşıya gelmiş birbirlerine bakıyorlardı.
"Görüyor musun Mevoşum? Bana yaşlı diyor!" diye sitem etti İlayda abla. Tek gözümü kısarak Ertuğrul'a baktım.
"Sen, hayırdır gülüm?" diyerek elimi tehdit edercesine havaya kaldırdım. Ertuğrul bana şaşkınlıkla bakarken ben ayağa kalkıp İlayda ablaya sarıldım.
"Hoşgeldin İlayda abla ve sen lütfen bu pis yellozu umursama." diyerek Ertuğrul'a cephe aldım. Ertuğrul bir elini cebine atmış umutsuzca bana bakarken İlayda abla ben ne olduğunu tam idrak etmeden elindeki cam bardakta olan suyu Ertuğrul'un başından aşağıya döktü. Ertuğrul gözlerini sıkıca yumup dudaklarını içine çekti ve sıkıca bıraktı.
"Sakinim," deyip ateş saçan gözlerini bana baktı. "Ve sen; Meva. Bu hatanı asla unutmayacağım." diyerek gittiğinde arkasından el salladım.
"Yerler artistliğini!" dedim gülerek. İlayda abla bana bakıp güldü ve yanağımı sıktı.
"Kahvaltı yapmaya inelim." dediğinde kafamı salladım. "Ben üstümü değiştirip buraları toparlayayım. Birazdan gelirim." deyip arkamı döndüm. İlayda abla da kafası ile onaylayıp dışarıya çıktı. Heyecan ile hızla üstlerimi değiştirip yatağımı toplamaya başladım. Yatağımı toplarken bu aralar sürekli dinlediğim got7 never ever şarkısını açtım. Şarkının sözleri hoşuma giderken bir yandan da kendi kendime tekrarlıyordum. (Multi)
Yatağımı topladıktan sonra açık olan pencereyi kapatıp arkamı döndüm. Ertuğrul tek elini cebine atmış bana bakıyordu.
Hafif yutkununca adem elması yukarı aşağı süzüldü." Asla ama asla. Asla ağlatmayacağım seni. Endişelenme, tekrar ağlatmayacağım seni.Bebeğim sen benimsin,bebeğim sen benimsin." deyip sıcak bir şekilde gülümsedi. Şarkının türkçe karşılığını söylüyordu. Alnına düşen yumuşak saçlarını tek hamle ile arkaya atıp bana içten bir şekilde baktı. Devamını getirmemi istiyordu. Ya da ben öyle hissediyordum. İçimdeki saçma düşünceleri kenara bırakırken heyecanla elimi yumruk yaptım ve devam ettim:
"Düşündükçe daha iyi anlıyorum. Her konuda her şeyimi ortaya koyuyorum kararımı verdim artık. Sonsuza dek sen benimsin, ben senin." diye mırıldandım. Yanaklarımın yandığını hissederek, kendi kendime Ertuğrul'un fark etmemesi için dua ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fırtına Öncesi Sessizlik
AdventureHayat iki yol; biri doğru, bir diğeri yanlış. Biri karanlık, bir diğeri aydınlık. Hayat; ince bir çizgi. Bu ince çizgiyi aşarsan kan her hücrene hücum eder. Sen diye bir şey kalmaz. Hayat; herkesten nefret eden, herkesin ölümünü sağlayan beş harf...