"Sözünü tartmadan söylüyorsan, aldığın cevap da incinmeyeceksin." -la EDRİ
**
Yanaklarım al al olurken elimi yanağıma koyup kendime gelmeye çalıştım. Kafamı iki yana sallayıp kapıyı tıklayıp içeriye girdim. İlayda abla halen baygındı. Kuzey işinin olduğunu söyleyip odadan çıktıktan sonra Ertuğrul'un yanına oturdum. Elini annesinin yanağına koymuş o'na bakıyordu.
"Neden uyandırmıyorsun?" diye sordum. Omuz silkip "hazır mıdır?" dedi.
"Hazır değilse bile uyuyarak hazır olmasını bekleyemeyiz. Istersen sen çık, bende uyandırıp senin gerçek olduğuna inandırayım. Daha sonra seni çağırdığımda sen her şeyi anlatırsın." diye fikir öne sürdüm. Bana öyle bir baktı ki karşısında erimemek için zor tuttum kendimi.
"Bazenleri hangi yetimi duyurdum da sen karşıma çıktın diye soruyorum Allah'a." hafif gülümsedim. Heyecandan karnıma ağrılar girmişti!
"Hadi hadi," dedim ortamdaki romantik havayı dağıtarak. "Bana kolonya getir." Ertuğrul bana bakıp gözlerini devirdi. Iıı, biraz manyak olabilirim. Evet, Ertuğrul gibi birini romantik adam ilan ettikten sonra ortamı bozmuştum. Alkış alabilir miyim?
"Emredersiniz hırçın kız!" dedi imayla ve ayağa kalkıp dolapları karıştırmaya başladı. Ben İlayda ablanın yatağının yanına sandalye çekip otururken kolonya getirmişti.
"Kapının önündeyim." deyip kolonyayı uzattı.
"Tamam." kolonyayı elime aldıktan sonra Ertuğrul son bir bakış atıp odadan çıktı.
Bakışına öldüğüm adam, bu kadar güzel bakmak zorunda mısın?
Ertuğrul odadan çıktıktan sonra derin bir nefes alıp İlayda ablaya döndüm ve elime biraz kolonya döküp birbirine sürttüm. İlayda ablanın burnuna yaklaştırıp koklamasına izin verdim ve bir kaç dakika sonra geri çekilip omuzlarından sarstım.
"İlayda abla?" İlayda abla yavaş yavaş gözlerini aralarken "oğlum, Ertuğrul'um!" diye mırıldıyordu. Sandalyeye geri oturup İlayda ablanın ellerini tuttum.
"İlayda abla, Iyi misin?" İlayda abla bir bana bir de odaya bakıp aniden ağlamaya başladı. Korku ile gözlerimi açıp omzundan tuttum.
"Lütfen sakin olun, İlayda abla. Anlatacaklarım var."
"Ertuğrul nerde?"
"Çağırmamı ister misiniz?" diye sordum. Kafası ile hızla onaylarken başımı salladım ve odadan çıkıp kapıyı kapattım.
Ertuğrul sırtını duvara dayamış karşı duvara bakarak bir şeyler düşünüyordu."Ertuğrul?" aniden irkilince geriye çekildim.
"Ne oldu?" diye sordu.
"Annen seni görmek istiyor. Senin anlatman daha iyi olur sanırım." kafasını kaldırıp bana baktı ve başı ile onaylayıp kapıyı açtı.
"Sen gelmeyecek misin?" diye sordu.
"Siz başbaşa konuşun."
"Yanımda olmana ihtiyacım var."
"Her zaman yanındayım." hafif gülümseyip kafasıyla onayladı ve içeriye girdi. Annesi ile yalnız konuşması daha iyi olurdu onlar için.
Zil sesi gelince hızla merdivenlerden aşağıya indim. Görevli abla kapıyı açmış bizimkiler içeriye davet ediyordu. Kuzey ve Güney abiye ablam ve babama Ertuğrul'un geldiğini söylememelerini işaret edip ablamın yanına gittim. Benim bu mutlu halimi görünce hafif gülümseyip yanağımdan makas aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fırtına Öncesi Sessizlik
AdventureHayat iki yol; biri doğru, bir diğeri yanlış. Biri karanlık, bir diğeri aydınlık. Hayat; ince bir çizgi. Bu ince çizgiyi aşarsan kan her hücrene hücum eder. Sen diye bir şey kalmaz. Hayat; herkesten nefret eden, herkesin ölümünü sağlayan beş harf...