59.BÖLÜM: "KÜL"

263 54 11
                                    

"Soğuk duvara titrek ellerimi yaslayıp gülüşünü izlerdim hep. Birileri seni güldürsün, ama o güldüren kişi ben olmayayım derdim. Ben eğer yanında olursam, sen bir daha asla gülemeyeceksin. Sen boşver benim bu karanlık hayatımı. Yine her şeyden habersiz gülmeye devam et, ben yine izleyeyim o öldüğüm gülüşünü. İyiki varsın, beni bilmezsin, tanımazsın ama ben seni hep severim." -Beyza GÜLTEKİN

♣♣

Ölüme adım adım yaklaşırken, ilk defa bu derece acı çektiğimi fark ettim.
Ertuğrul parmaklarını parmaklarıma kenetlemiş, bize doğrultulan silahlardan çıkacak tek sesi arıyordu; kurşun sesini.
İkimizde sessizdik ve birbirine takılı kalan gözlerimiz her şeyi anlatıyordu.
Anlıyordum o'nu,
Anlıyordu beni...

Kan çanağına dönmüş gözleri o kadar bitap düşmüştü ki, o an Dünya'dan sıyrılıp kollarında kokusunu solumak istedim. O güzel kokusu benim için huzurdu.
Ertuğrul hafifçe yana doğru dönüp bize seslenen adama doğru baktı ve gözlerini sabırla yumup nefesini bıraktı.
"İşte tam olarak bu ağacın altı bizim aşkımızın noktasıdır." diye, fısıldadı acı içinde.

"Bu kadar çabuk vazgeçme, lütfen." deyip, gözyaşlarımın arasında yalvardım. Ertuğrul hafifçe bana bakıp yutkundu ve başını iki yana salladı. "Keşke şu an içimde olan yangının tarifini yapabilsem sana."

"Ertuğrul!" diye, bağırdı yolun üstünde, bize doğru bakan adam. Ertuğrul kurumuş dudaklarını hafifçe ıslatıp acı içinde derin bir nefes aldı. İçimdeki tükenmişlik ile Ertuğrul'un kollarını tuttum ve bana doğru bakmasını sağladım.
"Tek ümidim sensin, lütfen yolun sonunu çizme." diyerek yalvardım.
Ertuğrul başını eğip göz temasımızı kesti.
Hafifçe kafamı kaldırıp yola doğru baktığımda korku ile elimi Ertuğrul'un eline kenetledim. Ertuğrul zorlukla ayağa kalktığımda bende onunla beraber ayağa kalkmıştım. Bize doğru gelen üç adamdan biri çabucak kollarımdan tutup beni yola sürükledi.
Adamların ikiside Ertuğrul tutup, yolun tam ortasına, benim yanıma getirmişlerdi.
Etrafımızda daire oluşturduklarında korku ile yutkunup yana doğru çevirdim kafamı. Hepsi elimdeki silahları bize doğrultmuştu.
Haykırarak ağlamak istiyordum. Korku dolu gözlerim ile etrafta bakarken elimde hissettiğim sıcak tenle kafamı yana doğru çevirdim.
Ertuğrul elini elime kenetlemişti fakat yüzüme bakmıyordu. Benim görüş alanımda yalnızca kirli sakalları ve keskin çenesi vardı.

"Burdan kurtulma ihtimalimiz yüzde kaç?" diye, fısıldadım. Ertuğrul biçimli kaşlarını hafifçe çatıp, "Sağ olarak yüzde kaç çıkarız bilmem ama aramızdan birinin yoğun bakımlık olacağı kesin." dedi, erkeksi sesi ile.
Zorlukla yutkunup bize bakan adama döndüm. Arkamızdaki adama işaret verdiği an saçımda hissettiğim keskin acı ve şakaklarımda hissettiğim demir soğuklukla, Ertuğrul ile kenetlenen parmaklarımızı ayırmak zorunda kaldım. Ertuğrul korku dolu gözlerini büyütüp çevik bir hareketle arkamda duran adamın yakasına yapışıp sert bir şekilde kafa attı.
Saçımı çeken ve kafama silahı dayayan adam saçımı bırakmış, kendi derdine düşmüştü. Ertuğrul'dan böyle bir tepki beklemediği için silahını elinden bırakmıştı.
Korku içinde çığlık atarak Ertuğrul'u tuttum. Ertuğrul sinirle küfür ediyordu.
Aralarında başkan gibi olan adam hafifçe gülümseyip kafasını yana yatırdı ve, "Çok üzücü bir olay." diye, söylendi kendi kendine. Ertuğrul sinirle adama dönüp, "Ne geveliyorsun piç herif!" diye, bağırdı.
Adam donuk gözlerle Ertuğrul'la bakıp, "Böyle bir aşka son vermek çok zevkli olacak fakat tarih boyunca hep kötü biri olarak adlandırılacağım. Kötü bir olay." diye açıklama yaptı.
Ertuğrul alayla yüzünü buruşturup, "Siktir lan ordan." deyip, güldü.

Fırtına Öncesi SessizlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin