19. BÖLÜM: "İKİ YABANCI "

1.2K 121 34
                                    

"O kadar kolay değil sevdiğini kara toprağa emanet etmek. Herkesten sakındığın sevdiğin bir gün sana elveda derken için fokur fokur kaynar, o an ne yapacağını bilmezsin. Etrafına saldırmak istersin, hatta kendine saldırırsın. Bunun bir rüya olduğunu, uyanınca her şeyin geçeceğini düşünürsün. Kalbinde her zaman bir boşluk olur. Doldurmaya çalışırlar, olmaz.
Şimdi, sevdiğin yanındayken ona git. Sev, sımsıkı sarıl. 'Bırakmam' deme 'bırakacağını' bildiğin halde."-Beyza GÜLTEKİN

Multi= Ertuğrul

**

Annem öldükten sonra battaniye hayatımda bir değere sahip oldu. Gece korktuğumda başıma kadar çekip dua etmeme yer açtı.
Biliyordum. Battaniye bir kalkan değildi, yada bir zırh. Ama güveniyordum ışte. Galiba beni her zaman ısıttığı için ona güveniyordum.

Içimde burkulmuş bir tarafım durmadan karnıma basınç yapıyordu. Boğazımda ilginç bir yumru vardı. Yutkunsam dahi geçmiyordu.
O yumrunun tek ilacı vardı; ağlamak.

Gece boyunca bir türlü uyku tutmamıştı. Tam rahatlamışken Ertuğrul 'un yüzü aklıma geliyordu. O an bana bir şeyler anlatmak istiyordu. Emindim.
Güneş yavaş yavaş doğuyordu. Battaniyeyi kafamdan çekip yatağımda dikildim. Karşımda ayna olduğundan dolayı mecburen kendime bakma gereği duymuştum.
Gözlerim ve dudaklarım o kadar şişmişti ki bir an kendimden irenmiştim.
Neden bu kadar ağlamıştım ciddi manada bilmiyordum. Hani bazen uykuda olur ya, bağırmak istersin ama sesin çıkmaz, bağırmaya çalışırsın da dudakların kıpırdamaz. Tam olarak öyledim.

Ne yaptığımı bilmiyordum. Kendime acıyordum. Her şey sanki rüyaydı. Benim hayatım bitmişti, annem gitmişti. Daha ne anlamı kalmıştı ki bu Dünya ' nın?

Aşk, sevgi? Annemde kalmıştı.

Mal, mülk? Mutlu etmez.

Ölmek için sebep aramadım hiç bir zaman. Hayatımda tek duam vardı her daim kullandığım. "Allah'ım, bana sevdiklerimin ölümünü görmeyi nasip etme."
Küçükken, her akşam kesintisiz annem yanıma gelir ve kendi hayalinden masallar anlatırdı bana. Hepsi mutlu sondu. Biziki ise mutsuz son.

Gitmişti, bitmiştim.

Anaokulunda, ortaokulda her zaman ana kuzusuydum. Annem ilk öldüğünde rüyadaydım. Şimdi ise o rüyadan uyanamıyordum.

Her insan kötü rüya gördüğünde bir süre sonra rüya olduğunu anlar. Korkmaya devam eder, ama bir yandan da kendini sakinleştirmeye çalışır. "Rüyadasın. Uyanınca bitecek. Gözlerini sık ve aç. " sonra gözlerini sıkar. Uyanamaz. O kadar uykusu vardır ki, o kadar yorulmuş, bıkmıştır ki uyanamaz. Hatta bekler, korktuğu rüyayı bekler. Her ne kadar korksa da medet umar.

Ablamın alttan seslenmesiyle yataktan kalkıp kapıyı açtım.

"Efendim?" Sesim yorulduğunu, artık dayanamayacağını vurguluyordu sanki.

"Ablacım çöpü atmaya gider misin? " gözlerimi devirip derin bir nefes aldım. Çöp, sitenin dışındaydı. Normalde her evin inunde çöp vardı ama belli saatlerde çöp sitenin dışına bırakılıyordu ve bize o belli saat aralığındaydık.

"Tamam." Dedim ve hızla odaya geri girip şapkamı aldım. Üstümü değiştirmeyecektim. Gerek yoktu. Ben pijamalarimla mutluydum.

Sapkamı, şişikleri kapatması için almıştım. En azından ablam görmemeliydi. Yarın gidecekti. Üzülmesini istemezdim.

"Saçlarımı hızla düzeltip sapkami taktım ve önüme getirip aşağıya indim.
Ablam kahvaltı hazırlıyordu. Esma anne dün iki günlüğüne izne gitmişti. Yarın ben tek kahvaltı hazırlayacaktım galiba.

Fırtına Öncesi SessizlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin