"BEN SANA BAĞIRDIM, SEN BANA SAĞIRDIN." -Beyza GÜLTEKİN
**
Korkuyla Ertuğrul' a baktığımda gayet rahat bir şekilde, sesin geldiği yöne bakıyordu.
"Ertuğrul!" Dedim siren sesleri eşliğinde. Beni duymadığı kesindi ama ben yine de bir umut duymasını umuyordum.
Beyaz tozlar üzerime dökülürken ellerimi hızla sallayıp bir umut beni görmesini umdum."Duygusuz çocuk!" Diye son sesimle bağırdım. Hafif yutkunup bana döndüğünde dudağında belli belirsiz bir gülümseme hayaleti geçiyordu.
Elimle endişeli bir şekilde gelmesini işaret ettim.Öğrenciler bağırışmalar eşliğinde okuldan çıkıyorlardı ve malesef çıktıktan sonra tüm odak noktası ben oluyordum.
Koca bir beyazlara bürünmüştüm!
Ertuğrul yavaş yavaş aşağıya inip yanıma geldi. "Bence kaçalım." Diye fısıldadım. Güldü. "Yok, gelsin bakalım. Bu sefer ki cezamı merak ettim açıkçası." Rahatlığı karşısında ağzım bir karış açık bir şekilde Ertuğrul' a baktım."Galiba Siren sesinden olsa gerek më dediğini bilmiyorsun." Dedim korkuyla. Müdür bize doğru sinirli adımlarla yaklaşıyordu. Hatta eğer bir insanı gözü ile yok ediyor olsaydık biz çoktan kül olmuş, cehennemde yanacak yer bırakmamıştık.
"Cezayı çekmiyeceğimi biliyorsun. Sadece merak ediyorum. Çocuklar gibi kaçmaya lüzum yok." Gözlerimi devirip omuz silktim.
"Sen çek o zaman cezanı. Beni de kendinle sürükleme de!" Deyip Ertuğrul' a arkası döndüm.
"Meva!" Beni çağıran Ertuğrul değil müdürdü. Sert bir şekilde yutkunup omuzumun üstünden arkama baktım.
Ertuğrul rahat bir şekilde ellerini cebine atmış umursamaz hatta duygusuz bir biçimde müdüre bakıyordu. Müdürde ağzına kadar çattığı kasları ile bana.El mahkumu arkası dönüp ayaklarımı sürükleye sürükleye müdürün yanına adımladım. Birden Ertuğrul kafasını kaldırınca bakışlarımız kesişti.
Ona öldürücü bakışlarımı atmayı ihmal etmeyerek müdüre döndüm. Sinirle ayağıyla ritim tutuyordu.
"Bu sefer haddinizi aştınız!" Dedi dişlerinin arasından tıslarken. İçimden Allah' ım lütfen okuldan atmasın! Diye dua ederken devam etti sözlerine.
"Okul çıkışında ikinizde bir yere gitmiyorsunuz. Bütün okulun camlarını sadece ikiniz temizleyeceksiniz!" Diye kükredi. Yardım istercesine Ertuğrul' a baktım. Sırıtarak bana bakıyordu, belli ki hoşuna gitmişti.
Müdür sinirle yanımızdan ayrıldığında siren sesini de kapatmışlardı.
Öğrenciler bize bakıp durumu anlamış, geri içeriye akın etmişlerdi."Hani ceza çekmezdin sen?!" Diye bağırdım sinirle. "Senin yüzünden benim de başım yandı!" Diye sitem ettim. Alay eder gibi bana yaklaşınca nefesimi tuttum.
"Bir; seni eğlendirip, yüzündeki gülümsemeye sebep oldum. Beni suçlaman haksızlık. Iki; seni hep hırçın Meva olarak gördük." Deyip geri çekildi ve elleri cebinde devam etti sözlerine. "Şimdi de biraz 'ev hanımı Meva' olarak görelim değil mi?" Dedi alay edercesine.
"Sonuçta sende bir gün evleneceksin. Yazık eşine!" Deyip geri çekildi ve dişlerini göstererek güldü. Elimi yumruk yapıp sinirle dişlerimi sıktım.
"Sonoçto sondo bor gon ovlonocokson. Yozok oşono." Deyip dudak büküp ağız hareketini yaptım.
"Asıl ben senin karına acıyorum be. Senin gibi umursamaz, duygusuz, sadist, önüne gelen kızla fingirdeşen..." deyince gülüp bir adım geriledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fırtına Öncesi Sessizlik
AdventureHayat iki yol; biri doğru, bir diğeri yanlış. Biri karanlık, bir diğeri aydınlık. Hayat; ince bir çizgi. Bu ince çizgiyi aşarsan kan her hücrene hücum eder. Sen diye bir şey kalmaz. Hayat; herkesten nefret eden, herkesin ölümünü sağlayan beş harf...