64. BÖLÜM "DİLHUN"

253 34 45
                                    

"Bazıları birbirine aittir, kavuşamasalar bile."

Multi: Ertuğrul Soykan

~~~

Hayatın garipliğini nasıl açıklamalıyım?
Kelimelerin kifayetsiz, dilin lal olduğu bir cümle kurdum, farkındayım.
Bazen oturup düşündüğümde sadece gülüyorum bu saçmalığa. Ne bir roman, ne bir filmin içindeyim. Bu benim hayatım ve ben ne kendimi ne yaşadıklarıma bir mana verebiliyorum.
Zamanla geçer derler bazı şeyler.
Sahi zaman her şeyin ilacı mı?

Belki.

Tüm yaşanmışlıkların ardından bir ay geçti. Bazı şeyler ilk günkü gibi değil tabiki.
Mesela Ertuğrul ile aram çok iyi. İlişkimiz çok güzel ilerliyor.
Ailelerimiz çok iyi anlaşıyor ve ben bunu garipsiyorum. Çünkü garipsenecek bir durum. Büyükler kendi aralarında her şeyi yerli yerine koymuş ve adeta bir bütün olmuşlardı. Bize gelirse, biz hala tam olarak bazı şeyleri yerine koymuş değildik.
Annem hala ortada yoktu. Ertuğrul'a annemle ilgili hiç bir şey soramıyordum. Hemen konuyu değiştiriyordu ve o konuyu gün içerisinde asla ama asla aklıma getirmeme fırsat tanımıyordu.
Feyza ile Kuzey'in arası hala bozuktu. Neden bilmiyordum ama hala bazı şeyleri tam oturtamamışlardı ve her yanyana geldiklerinde atışıyorlardı.

Üniversite sınavına ise bir ay kalmıştı. Hazır mıydım? Biraz. Çalışmış mıydım yeterince? Asla.

Kafamı kaldırıp komidinin üstündeki saate baktım. Saat onikiydi. Gözlerimi büyütüp geri kafamı yasladım yastığa.
"E yuh yani!"

Resmen günün yarısı geçmişti ve ben hala bir o yana bir bu yana kıvanıyordum. Bugün  Ertuğrul ile birlikte kahvaltı yapacaktık.
Yastığımın altında olan telefonumu elime alıp ekranı açtım ve mesaj veya aramanın olup olmadığına baktım. Yoktu.
Ertuğrul ile bir ilişkiye başladığımızdan beri uyku düzenimizi bir türlü yerli yerine oturtamamıştık. Bazen okulda uyuyorduk ve gün sonuna kadar uyanmıyorduk. Sabah altılayınca durum böyle oluyordu.

Hemen Whatsapp' a girip Ertuğrul'un son görülmesine baktım. Konuşmayı kestikten sonra çıkmıştı. Gülümsedim ve tuşlara girip Ertuğrul'un aradım. Beş altı çalış sonra açıldı:
"Bitanem?"

Ertuğrul'un uykulu sesi kulaklarımı doldurunca sırıttım. Sesini ısırırım!

"Ertuğrul, hala uyuyor musun?" deyip dudaklarımı birbirine bastırdım. Öküz müydüm? Tamam, kabul ediyorum. Öküzüm!

"Hıhı." dediğinde heyecanım boğazımda düğümlendi. Kendime hakim olmalıydım ve malesef ben bunu beceremiyordum! Bu nasıl güzel bir sesti!

"Saat oniki farkında mısın? Hala uyuyor musun sen! Ay inanmıyorum sana Ertuğrul! Bugün kahvaltı yapacaktık hani? Hayır yani istemiyorsan ve uykun benden daha önemliyse, eyvallah,  derim." dedikten sonra kahkaha atmamak için kendimi sıktım. Karşı taraftan ses geldiğinde kalktığını anladım.

"Bela mısın kızım sen?" deyip güldüğünde, görmeyeceğini bilmeme rağmen omuz silktim.
"Biraz."

"Güzelim, ben şimdi duş alıp hazırlanayım. Bir yarım saatte seni almaya gelirim. Tamam mı bitanem?" dediğinde heyecanla ayağa kalktım.

"Timam." dediğimde güldü.

"Seni seviyorum." 

"Bende." dedim utanarak. Ertuğrul derin bir nefes bıraktı: "Bende ne?"

"Bende seni seviyorum."

Hafif kıkırdama sesi geldiğinde aynı şekilde bende kıkırdadım. "Hah, şöyle." dedi Ertuğrul. 
"Tam söyle."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 14, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Fırtına Öncesi SessizlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin