62.BÖLÜM: "LEVHİ MAHFUZ"

161 38 26
                                    

"Gözden uzak olan gönülden de ırak olurmuş. Gönülde yer edinen gözden uzak olsa ne olur?"

Multimedia: Cihan Mürtazaoğlu- Bir Beyaz Orkide

🌵

"Meva?"

"Anne!?" 

Annemin narin sesi karanlıkta yankılanırken üstümdeki beyaz uzun elbiseye takılıp çamura düştüm. Elbisem çamura bürünürken gözyaşlarım eşliğinde ayağa kalktım. Annemi bulmak istiyordum ama bir türlü sesin nerden geldiğini ayırt edemiyordum.

"Annem, nerdesin?" dedim, hıçkırıklarım eşliğinde. "Anne..."

**

Korku ile yerimden sıçrayıp duraksadım. Kalbim hızla çarparken kendimi dizginlemeye çalışıp derin derin nefesler almaya başladım. Gözyaşlarım hala akmaya devam ediyordu.
"Annem benim." diye fısıldadım. "Güzel annem."
Annemin sesini bile unutmuştum ben. Bir insanın annesinin sesini hatırlamaması kadar acı bir durum yoktur.
Üstümdeki battaniyeyi geriye doğru çektim ve ayağa kalktım. Dilim damağım kurumuştu ve terden sırılsıklam olmuştum. Hızla odamın ışığını açıp dolaptan bir üst çıkardım ve terli olan üstümü boynumdaki tere sürüp azda olsa sildim. Sabah ilk işim duş almak olacaktı. Tabii bu pansumanla nasıl olacaktım bilmiyordum.

Akşam nasıl uyuduğumu bilmiyordum. Son hatırladığım şey, Ertuğrul'ın ışığı kapatıp tekrar yanıma gelmesi ve "Uyu hadi güzelim." diye fısıldamasıydı. Duraksadım. Ertuğrul'un ailesi benim annemi saklıyordu. Benim annem ölmüş olamazdı.
Acı bir şekilde yutkunup içimde Ertuğrul'a karşı oluşan kini dizginlemeye çalıştım. Bu onun suçu değildi.
Mutfağa gitmek için koridora çıktığımda pirizin çok uzak olduğuna kanaat getirerek telefonumun ışığını açtım ve merdivenlerden aşağı mutfağa geçtim.
Hızla mutfağın ışığını açıp derin bir nefes aldım ve temiz bir bardak alıp su doldurdum.

Acaba babam gelmiş miydi?

Saat sabahın üçüydü gelmeliydi.

Salondan gelen sesle bitirdiğim su bardağın bir kenara koydum ve kaşlarını çatıp salona doğru baktım. Kimse görünmüyordu. Yalnış duymuştum sanırım.
Dudak büküp kaşlarımı kaldırdım ve omuz silktim. Evet, yalnış duymuştum.

Ses tekrar edince derince bir yutkundum. Cidden her şey yoluna girmeye başlarken bir vaka daha kaldıramazdım.
"Meva?"

Korku ile yerimden sıçrayıp uyku dolu gözlerle kapının kenarına yaslanan Ertuğrul'a döndüm. "Susadın mı?"

Derin bir nefes alıp boğazımı temizledim,"Evet."

"Beni arasaydın keşke. Yukarı getirirdim senin için." dediğinde aklıma rüyam geldi ve içimdeki kin kendini belli etti. "Gerek yok Ertuğrul." dedim kaşlarımı çatarak. Yanından geçmek için hareketlendiğimde hızla önümüzdeki kesti.
"Bir sorun mu var?"

"Hayır, yok. Çıkar mısın önümden? Bağırıp bizimkileri uyandırmak istemiyorum." dedim. Sanırım fazla duygu karmaşası yaşıyordum. Aslında bu hallerimi yadırgamamam gerekiyordu çünkü kim benim hayatımı yaşasa eminim onlarda da aynı şey olurdu.

Fırtına Öncesi SessizlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin