"Şarkı sözlerinde bile seni aradım gözyaşlarım eşliğinde; sen yine yoktun, ben yine yarımdım." -Beyza GÜLTEKİN
Multi: Burak king- yanıyoruz
**
Elime doladığım kulaklığımı hızla çıkartıp dağınık bir şekilde yere attım ve hızlıca ışığı kapatıp yatağıma atladım.
Babamın sesi gittikçe yaklaşıyordu.
Derin bir nefes alıp yorganımı üstüme çektim ve gözlerimi kapattım. Bugün kesinlikle Ertuğrul gile gitmeyecektim.
Çocuğa 'bir daha sakın karşıma çıkma' diyen kişi hiç kuşkusuz bendim. Yüzsüzler gibi karşısına çıkamazdım.Kapım tıklandığında nefesimi tutup yüzümü buruşturdum ve tipik hasta moduna geçtim ve hemen ardından sesimi inceltip kesik kesik, "Gir," diye, karşılık verdim.
Babam araladığımda kapının eşiğinde bana bakıp kaşlarını hafifçe çattı ve ışığı açıp endişeyle yanıma geldi.
"Kızım, iyi misin?" diye, sordu.
Hafifçe boğazımı temizleyip saygı amaçlı dikildim yatağımda ve, "sanırım biraz soğuk aldım, baba." dedim.
Babam hızla elini alnıma yerleştirip ateşini ölçtü ve kaşlarını havaya kaldırdı.
"Ateşin yok gibi." dedi ve omuzlarımdan tutup geri yatırdı yatağıma. Üstüme yorganı çekip yatağın boş kısmına oturdu. "Bize katılamayacaksın sanırım."
"Aynen, katılmak isterdim fakat kendimi pek iyi hissetmiyorum." diye, yanıt verdim. Babam başıyla onaylayıp gülümsedi. "Ertuğrul neden gidiyor?" diye, sordum kendimi daha fazla tutamayarak.
Feyza'ya sorduğumda, Ertuğrul'un iyi olmadığını söylemişti. Tabii bu da benim kanıma dokunmuştu."Sağlığında problem varmış, tedavi amaçlı gidecekmiş."
Zorlukla yutkunup gülümsedim. "Emin misin baba? Neyi varmış?"
"Daha tam teşhis edilmemiş. Bu sebepten dolayı gidecek." dedi. Daha sonra şüpheci bir şekilde bakıp, "Sen ve Ertuğrul küs müsünüz?" diye, sordu. Bu beklemediği soru karşısında kaşlarımı havaya kaldırıp dik dik babama baktım bir kaç saniye. Daha sonra hafifçe gülümseyip samanyolu oyuncuları gibi sahte bir rol yapmaya başladım:
"Yok canım, çocuk muyuz baba? Sadece pek okula gelmiyor bu aralar."Ve bu benim minik bir ricamdı.
Babam beni onayladıktan sonra kendime dikkat etmem konusunda kısa bir konuşma yaptı ve öpüp çıktı.
Daha sonra Feyza elindeki kırmızı ve pembe bir rujla içeriye girip hangisinin üstüne uyacağını sordu. Hiçbir şey anlamadığımdan dolayı içinde yaptığım oylama sonucu kırmızı ruju seçmiştim. Oda hızla aynanın karşısında sürüp, daha sonra da öpücük izinin yanağımda kalacağı şekilde hayvan gibi öpüp gitmişti.
Tabi ki de Feyza hasta olmadığımı biliyordu.Babam gil gittikten sonra hızla telefonu elime alıp Ahsen'i aradım. Birkaç çalıştan sonra açmıştı:
"Atlattın mı?" diye, sordu hemencecik. Kendimi yatağa bırakıp derin bir iç çektim ve içimi kaplayan kuşku sayesinde başımı iki yana salladım."Atlattım atlatmasına fakat bir sorun var."
"Ne oldu yine?" diye, sordu bezgin bir şekilde.
"Ertuğrul hastaymış. Hastalığına teşhis konulmamış." deyip, yüzümü buruşturdum. Ahsen şok ifadelerini üstüste sıralarken karşımdaki aynaya bakıp kendi kendime dil çıkardım.
"Kalıcı olarak mı gidiyor?"
"Hastaneye gidecekmiş ve sanırım eğitimini orda devam edecek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fırtına Öncesi Sessizlik
AdventureHayat iki yol; biri doğru, bir diğeri yanlış. Biri karanlık, bir diğeri aydınlık. Hayat; ince bir çizgi. Bu ince çizgiyi aşarsan kan her hücrene hücum eder. Sen diye bir şey kalmaz. Hayat; herkesten nefret eden, herkesin ölümünü sağlayan beş harf...