61.BÖLÜM"MECBURİYET"

355 53 17
                                    

"Belirli insanların zihnini okumak istiyorum ama onların benim zihnimi okumasını istemiyorum. Hayallerim fazla mı komik? Dalga geçerler mi benimle? Çok mu kaptırdım kendimi? Haklısınız, bu hayatta yüksekleri hayal edemem. Çünkü onun yanındakiler fazlaca yüksek..." -Beyza Gültekin

Multi; Batuhan Sevimo- Yabani (kesinlikle dinleyin, o benim adamım 💝)

***

Ertuğrul Soykan;

Keskin hava vücudum ile temas edip tahriş ederken verdiği acıyı gözarda ettim ve titreyen ellerimi yumruk haline getirdim. Meva donuk gözlerle etrafına bakarken bir saat sonra ne halde olacağımı merak ettim. Yanyana geldiğimizden beri bir dakika ferah bir nefes alıp gülümseyememiştik. Fazlaca bedbahttık.

O kadar halsiz ve bir o kadar da kendimi kasıyordum ki, elmacık kemiklerim sızlıyordu. Gözyaşlarım görünüşünü kaybedip içime sızıyordu. Korku halinde dişlerimi birbirine bastırmıştım. Çenem o kadar kasılıyordu ki, bir süre sonra hafiften sızlıyordu.

Hastanenin çatısında, bilinçsizce oturmuş ve boş gözlerle etrafına bakan Meva'yı tanımasam belki korkmayabilirdim. Ama o eski Meva değildi benim gözümde. Çok farklı biriydi şu an. Sanki o an Meva değilde bir başkasıydı oraya oturan.
En kötü günde bile yüzünde ufak bir gülümsemeye yer verirdi. Ağlardı fakat dudak kıvrımı hiçbir zaman düz bir çizgiden ibaret olmazdı. Düz bir çizgi benim için, ölüm saatini haber veren bir makineden farksızdı. Düzdü...

"Meva, güzelim." diye, fısıldadım. Sesim bana dahi yabancı gelmişti ve bu beni daha çok ürkütüyordu. "Yapma, yanıma gel." dedim daha sonra.
Meva boş gözlerle bulutlara bakıyordu. Bir an gözlerimiz birleştiğinde elamsı gözlerini hafifçe kısıp baktı. Daha sonra hiçbir şey söylemeden devam etti bulutlara bakmaya. Merak ediyordum, bulutlara bakarak kimi hayal ediyordu.
Korkak adımlarımla Meva'ya doğru adım attığımda tekrardan bana baktı ve alay eder gibi tek kaşını havaya kaldırdı.
"Ne yapıyorsun?" diye, fısıldadı. Sesi çatlamıştı.

"Senin yanına geleceğim," dedikten sonra aramızdaki üç kol mesafeyi gözarda ederek onun gibi oturdum.
Tek fark vardı, Meva ayaklarını boşluğa uzatmışken ben sırtımı boşluğa dayamıştım.
Kafasını hafifçe çevirip anlam vermek istercesine bana baktı ve duraksadı.
"Neden ellerin titriyor?"

Sözlerini dudaklarından azad ettiği an Sanki kalbim yerinden çıkmıştı. Nefesim boğazımda takılı kalınca dışarıya belli etmemeye çalıştım. Gözlerimin en dibine bakıyordu ve sanki onu saklamamı istiyordu.
Durdum ve kelimelerimi toparlamaya çalıştım. Benim elim neden titriyordu?
Kelimeler karışık bir şekilde önümde dizilirken cümleler bulanıklaştı ve öylece Meva'nın yüzüne bakakaldım.
"İyi misin?" diye, sordu daha sonra.
Tutamadım kendimi.

Gözümden bir damla yaş firar ederken sinirle dişlerimi gıcırdattım. "Seni kaybetmekten korkuyorum, elim bu sebepten dolayı titriyor. Sen iyi değilken nasıl olur da benim halimi sorarsın, Meva? Güya sen birazdan atlıyacaksın ve ben sakin kalacağım öyle mi?" diye, sordum. Bana şaşkınlıkla baktı ve kafasını iki yana salladı.

"Eğer şimdi atlamazsam," deyip aşağıya doğru baktı. O an aşağıdaki kalabalıktan çığlık sesleri yükseldi. "Bir daha asla atlayamam ve hep acı içinde kıvranıp dururum." diye fısıldadı. Tamda kolundan tutup geriye doğru çekecekken biri beni tuttu ve Meva'dan uzaklaştırdı.

"Bırakın beni!" diye, bağırdığımda polisler Meva'ya döndü ve sakinleştirmeye çalıştı. Meva polisleri gördüğü için daha çok ürkmüştü. Ela gözlerindeki hareler korku ile etrafına bakıyordu. Sanki daha yeni yeni kendine geliyordu ve bulunduğumuz ortamın farkına varıyor gibiydi.

Fırtına Öncesi SessizlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin