5. BÖLÜM: "YANIK"

2K 176 32
                                    

"Lâdes bitti. Artık aklımda değilsin."

**

Sınav bittikten sonra resmen boş olan kağıdımı hocaya verip dışarıya çıktım. Yavaş adımlarla sınıfıma doğru ilerledim. Onikinci sınıfların hiçbirisinde sınav olmayacağı için şanslıydık.
Sınıfa girdiğimde çantamın olduğu masaya oturdum ve çantamdan istemeyerek test kitabımı çıkardım. Sınıfta kimsenin olmaması derse odaklanmama yardımcı oluyordu.

Kimya dersini açıp bir kaç test çözdükten sonra koridorda oluşan kalabalıltan dolayı kaşlarımı çatarak kafamı kaldırdım. Görünüşe bakılırsa birileri kavga ediyordu ve umarım buraya doğru daha fazla gelmezlerdi.
Tekrardan testime döneceğim sırada telefonuma gelen mesaj sesiyle test kitabını kaldırıp gelen mesaja baktım.

Gönderen: Ahsen

"Bizim sınav bitti, kantindeyiz. Sınavın bitince gel."

Belli ki sınavdan çıktığımdan habersizlerdi. Aynı sınıfta olmadığımızdan dolayı haberlerini olmaması normaldi.
Yavaş adımlarla ayağa kalktım ve sınıftan çıktım. Koridorda kavga eden bir kaç öğrenciye göz devirip merdivenlerden aşağıya indim ve kantine girdim.
Gözüm etrafı tararken aniden koluma çarpan sert bir cüsse ve aniden yanan elim ile tiz bir çığlık atıp iki adım geriledim.

"Sakin ol." kulağımı dolduran tanıdık ses ile gözlerimi araladım. Karşımda bana şaşkınlıkla bakan ve ismini bilmediğim kızıl kafa ve Ertuğrul vardı. Elim o kadar kötü yanıyordu ki ister istemez gözlerim dolmuştu.

"Ne yapıyorsun ya!" diye bağırıp t-shirt'ümün kolunu yukarıya doğru çekmeye çalıştım. T-shirt'ümün kolu yanan elime değince daha fazla acı veriyordu.

"Sakin ol." tekrardan kulağımı dolduran rahat bir sesle gözlerimi sonuna kadar açtım. Sinir olduğumda kendime hakim olamıyordum ve malesef ki ağzıma ne geldiyse sıralayabilirdim.

"Elim yanıyor! Ne sakin olmasından bahsediyorsun sen!?" diye bağırdım Ertuğrul'a doğru. Derin bir soluk alıp arkasını döndü ve buzdolabına doğru ilerledi. Ne yapmaya çalıştığını tam olarak kestiremiyordum.
Berra ve Ahsen yanıma gelip beni sakinleştirmeye çalışırken tekrardan Ertuğrul önümde belirdi. Fakat bu sefer elinde soğuktan buhar almış su şişesi vardı.

Her zaman açmak istediğim ama bir türlü beceremediğim su şişesinin kapağını bir saniyeden açıp kolumu narin bir şekilde tuttu ve suyu yanan elime döktü. Acı ile inlerken geri çekilip kolumu Ertuğrul'un elinden kurtarmaya çalıştım fakat nafile, izin veriyordu.
Yanan elime biraz daha su döktükten sonra biten su şişesini bir kenara bırakıp geri çekildi.

"Revire gidelim." emrivaki yapması hoşuma gitmese de yanan elimi gözarda etmeyerek başımla onayladım. Ahsen ve Berra'da benimle revire geleceği sırada zil çaldı. Onikinci sınıftık ve derslerden geri kalmalarını istemezdim.

"Siz derse girin. Ben de gelirim birazdan." Berra ve Ahsen ilk başta onaylamasa da daha sonra fazla ısrarım karşısında daha fazla direnemeyip gittiler. Kantindeki kalabalıkta yavaş yavaş dağıldıktan sonra kızıl kafa, Ertuğrul ve ben kalmıştık. Ee tabii kantindeki görevlileri unutmamak lazımdı.

"Sen de git." dedim Ertuğrul'a bakarak. Elime kahveyi döken kişi kızıl kafaydı. Ertuğrul ile bir konu yüzünden tartışmışlardı ve olayda gazi olan ben olmuştum malesef ki.
Kızıl kafayı görmemezlikten gelmem ağrına gitmiş olacak ki yerinde huzursuzca kıpırdanıyordu.

Fırtına Öncesi SessizlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin