Herabrienna'nın gözünden
Bir an kendimi tutamadım ve ıslanan yanağım hissettim ağladığımı duyduğunu, Hennifer'ın koşarak yanıma gelmesinden anladım. O benim annem değişdi evet. Ve hiçbir zamanda olamayacaktı orasıda kesindi. Saçlarımı örmesiyle güzelleşmem, masal anlatmasıyla mutlu olmam, sarıldığında güvende hissetmem, bana 'kızım' dediğinde içime doğan mutluluk. Bunların hiçbiri olmayacaktı Jennifer'da evet... Ama ben onu anne yerine, bir ablam olarak görüyordum zaten. Ve onunda annemin yerine geçmesi gibi bir niyetinin olduğunuda düşünmüyordum açıkçası.
''Hera ne oldu, neden ağlıyorsun ?''
Dedi önüme diz çöküp, ellerimi avuçlarının arasına alırken. Yüzünden tedirgin bir ifade varken, yanağımdaki yaşları parmağının kenarıyla sildi.
''Bir şeyim yok Jennifer ben iyiyim... Gerçekten.''
Üzüntümle onuda üzmek istemediğimden demiştim bunları. Ama pek inanmış gibi görünmüyordu.
''bak eğer istemeden de olsa seni kırdıysam veya üzecek birşey dediy-''
Konuşmasına devam etmeden kestim sözünü.
''Dediğim gibi iyiyim. Ve hayır senden kaynaklanan bir şey değil merak etme. Kendini suçlama artık. Her zamanki duygusal halim işte.''
''tamam öyle diyorsan...''
En sonunda bana inandırmayı başarmıştım. Tek ayağından destek alarak kalktı ayağa tekrardan. Ve bir süre sesizlik oldu. Bunu bozansa o oldu.
''hadi bakalım burayı beğenecek misin?''
Diye sordu bana. Sanki ortamdaki gergin havayı dağıtmaya çalışırcasına ve sanırım... Sanırım biraz işe taramıştıda.
Arkamı dönüp çimenlerin üstünde, iki elimi yana açarak koşmaya başladım. Birkaç saniyeliğine arkama bakarak Jennifer'ı yokladım. Bir ağacın arkasına oturmuş gülerel beni izliyordu.
Bense... Oldukça iyiydim...
Yüzüme vuran güneş, şaçlarımı okşayan rüzgar. Herşey mükemmeldi. Hemde çok...
Birazdaha öyle koşmaya devam ederken nefesimin daraldığını hissettim ve durdum. Jennifer gibi bir ağacın altına oturarak, başımı kaldırdığımda ise, gözlerime gelen güneş ışıklarına karşı kapattım onları.
Bir görültü belirdi gözlerimin önünde. Hala kapalı olduklarını hatırladığımda, bununda bir anı olduğunu anladım.
''vay canına baba ne kadarda çok balık tuttuk böyle!''
Dedim, yandan elini tuttuğum ve siyah gözleriyle bana bakan babama şaşkınlık ve hayretle bakarak karşılık verirken.
''Evet kızım ve sende bunların hepsini bitireceksin değil mi ?''
Dedi, son sözlerinde göz kırparken
''baba... ben bunları nasıl bitireyim ki?''
Babam bu sorumun üstüne, küçük bir kahkaha attı
''en azından yiyebildiğin kadar''
"Peki o halde"
Dedim ufak bir kıkırdamın ardından. Aklıma gelen bir fikirle babamın yanından ayrıldım ve koşmaya başladım bir yandan babama seslendim.
''eve ilk önce ben gide- "
Derken kendimi yerde buldum...
Ağrıyan dizime bakarken, metal bir rşyanın düşöe sesini işittim. Bu babamın balık kovasından başka birşey olamazdı. Ardından belimde hissettiğim bir çift el ile babamın kollarının arasında buldum kendimi.
''Merak etme baba canım acımıyor''
Acıyordu tabiki, heöde çok. Ama babam gibi cesur olmaya çalışıyordum. Yürümeye başlayınca elimde olmadan kıkırdadım.
''baba o kadar balık boşa gitti''
''şu an sen daha önemlisin Herabrienna. balığı sonrada tutarız...''
Diye karşılık verdi.
Birden gelen 'sss...' sesiyle, hatırladığım anı son buldu. Gözlerimi açtığum anda karşımda duran ve doğruca bana yaklaşmakta olan bir Creeper gördüğümde, ne yapacağımı şaşırır hale gelmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi
FanfictionHerobrine'ın kızı olduğumu öğrendiğimde, hayatımın tüm sıradanlığını yitireceğinden haberim yoktu... Ama bilmediğim bir şey daha vardı ki, o da asıl maceranın o zaman başladığı... Her şey, ben daha dokuz yaşındayken oldu. Babamla karşılaşmam ve ba...